Bach’ı 5 yaşında keşfetti
Tuluyhan Uğurlu
Tuluyhan Uğurlu ile gün ışığında konuştuk, ama o siyahtan sözetti.Ona çok sesli müzik ile sesli müzik farkını sorduk, o melodiyi dinletti. Yaratıcıların sıkıntılarına değindik, o haksız eleştirilere yanıt verdi. Ülkeye bakış açısını sorduk, o beni devlet okuttu, 65 milyona karşı sorumluluğum var dedi. Herşeyi söyledi ancak bir teki hariç. Bize şimdiye kadar hiç söylemediği birşeyin Sır’ını verdi.
Tuluyhan Uğurlu’nun öyküsü nasıl başladı?
5.5 yaşında ilk konser (Bach’ın 2 sesli envansiyonları) ve Hocam Cemal Reşit REY. Beni ilk dinlediğinde, evinde, icra bittikten sonra pencereyi açıp komşularına, “gelin bu küçük dahi ile şimdiden tanışmalısınız” demişti. Bir de hiç unutamadığım bir anım var. Dayım Turhan Dilligil ile Anıtkabir’e ziyaretimiz. Çevreyi dolaştıktan sonra anıt mezara gittim ve kendisiyle konuştum. “Çok yalnızsın, biliyorum. Senin bu yalnızlığını paylaşacak bir eser yazacağım, bir gün.” dedim...İstanbul Belediye Konservatuarı, Viyana Müzik Akademisi, bu macera toplam 16 yıllık bir eğitim süreci. Viyana Müzik Akademisi’nde Yüksek Lisans bitiriş tezi “Doğu Müziği’nin Batı’ya etkisi”. Ben hep virtüöz ve dahi çocuk sıfatlarıyla anıldım. Ancak bunlardan virtüöz için bir itirazım var. Virtüözlük sadece icracılığı niteler, oysa ben besteciyim.
Peki ya Türkiye’de ilk tanınma?
“Go with the God” ile 1992’de Türkiye’de bir kasetim çıktı. Aslında ben çok daha önce bu eserleri Avrupa’da ve ABD’de konserlerde çalıyordum. Bu albüm Enstrümantal müziğin ülkemizdeki tanınması açısından önemli. Daha sonra en bilinen çalışma “İstanbul Kanatlarımın Altında”. Bu arada tüm dünya ülkelerinde konserlere devam. Viyana, Avusturya ve diğerleri. Bu eser benim Türkiye’de tanınmamı sağladı. “Kutsal kitaplardan Ayetler” ile ritüelik aleme, kainata ve alemlere yöneliş güçlendi. Bu aslında 18 yaşından beri arayışım. Ezoterik öğretiye, Mikro - Makro kosmosa duyulan ilgi. İnsan bu alemlerin tam ortasında çıplaktır ve bütün alemlere sığmayan Allah onun içine sığar. Mevlevi ayinlerinin, Bektaşi ritüellerinin müziklerinin çağrışımları vardır, bu eserimde. Bu anlamda çok da eleştiri aldım. Bu dizi 2’li bir açılımda yer alır. İlki Kuran’ın kuruluşu, sonrası İnsanın yaradılışı. Bu eserde ben biraz büyüdüm.
Türk müziği ilgisinin ve bu derece yansımalarının nedeni?
1988’den bu yana Türk-Osmanlı-Halk ve sanat müziğine ilgim var. Batı müziği ile Türk müziğinin kaynaşması, tek seslilikten çok sesliliğe geçiş ve bunun gibi tartışmalarda bence temel tek bir nokta var. Melodi ve Tema. Bu nokta iyi yakalanırsa sorun hemen çözülür. Ondan sonrası kolaydır. Melodiyi iyi oturtursanız, doğu –batı ayrımı ortadan kalkar ve evrenselliğe ulaşılır. Bu ülke tüm müziklerin ve tınıların kaynağı. Benim yaşatmam gereken bu bakış açısıdır. Ülkemiz tüm dinlerin merkezidir. Bu da bizim kültürümüzü belirleyen faktörlerden biridir.
Yaratırken nasıl bir evreden geçiyorsun?
Ben gece çalışırım. Beyaz yansıtır. Siyah tüm renkleri emer. Gecenin içinde Nur vardır. Alemlerin Nur’u da buradadır. Yaratıcılar var olan bir şeyi, insanların algılayabileceği bir noktaya getirip, insanlara sunarlar. Benim yarattığım eserler, aslında hep orada durmaktadırlar. Ta ki ben onları alıp, formlara sokuncaya kadar. 3 yıl önceki bir an, bir olay bile zamanını bekler. Ve ilham olur. “Saf siyahın erişilmez aydınlığı” eserim bunu anlatır. Sanatkar bir pervanedir. Ve ışığın etrafında döner, ışığa doğru koşar. Sanatkar bu Nur’un peşindedir. Bir de sanatkar sırrın peşinde koşar. Sır “yokluğumla övünürüm” dür. Gelinen noktaya kadar hep mertebe geçersiniz. Geldiğiniz noktada sadece siz varsınız ve orada artık yalnızsınızdır.
Mehteran ve Senfoni Türk nasıl bir projeydi?
Bu kapsamlı ve büyük bir prodüksiyondu. Çok keyif aldık. Ben koskoca bir Mehteran ve senfoni orkestrası birlikte çaldık. Doğu müziği ve batı müziğinin gerçek anlamda kaynaşma noktası. Çünkü Osmanlı savaş müziğinin etkileri Batı’da çok fazla. Mozart Türk Marşı bunun örneğidir. Türk Senfonisi I’den sonra diğerleri de gelecek. Bunun üstünde çalışmaktayım.
Beyazıt’ta zaman nasıl geçti?
“Tozlu rafların sırları” diye bir parça var o albümde. Aslında Beyazıt Kütüphanesi dünyanın en önemli kütüphanelerinden biri. Raflarda binlerce yılın kitapları var. Okumuyoruz, tarihi incelemiyoruz ve en önemlisi sahip çıkmıyoruz. Bu mekandan çok etkilendim. Düşünsenize, Kutadgu Bilik’in orijinali Beyazıt Kütüphanesi’nde var. Çay ve simit ikram ettik. Güzel bir ortam yarattık ve ben izleyicilerle birlikte çok hoş zamanlar geçirdim. Pozitif bilimi desteklemek içindi bu proje. Müzik de bir bilimdir.
Son eserler?
Gelecek proje “Mukaddes Doğu’nun Mabetleri”. Mısır’ın Ölüler Kitabı’ndan başlayarak, Süleyman Mabedi’nden yola çıkarak, bir gezi yapacağız. Kutsal Kudüs, Mezopotamya, Anadolu, savaş ve tüm uygarlık tarihini bir trenin penceresinden sunacağım dinleyenlere. Konser, Sirkeci garında. 13 Mayıs saat 20.00’de trenin kalkışı ile yolculuk başlayacak. Bu proje için 2 yıldan beri çalışmaktayım.
Kendine herşey için bir soru sorsan ve yanıtını versen?
SIR NEDİR? BİLMİYORUM!...