HUZUR İnsan doğası gereği huzurlu bir dünya yaşamını arzular. Bu huzuru yakalamak için her yolu mübah haline getirmesi, huzur anlayışını gerçek manadan çıkarıp ego tatminine vardırır. Aslında elde edilen maddedir. Huzur imajını bize veren, nefsin güdümüne girmiş olan aklın, nefsin emri doğrulutusunda yapmış olduğu vicdan muhasebesidir. Buna kabaca kitabına uygun, psikolojik rahatlama diyebiliriz.
İnsanın kendine çizdiği yoldaki meyli, onun ahiretteki olası durumunu belirler, seçtiği yolda hedefe varması için, o yolun kurallarını yerine getirmekle ancak hedefe ulaşacağını bilir. Hedef maneviyatın yoğunluğunda maddeyi itidal içinde yaklaşım mı? Yoksa maneviyatın yokluğunda maddeye iman derecesinde bağlılık mı?
Maneviyat ile madde; iyi ile kötü, güzel ile çirkin gibi birbirlerine zıt duran iki kavram, birinin baskın olduğu yerde diğeri itibar görmeyen konumdadır. Baskın olan bilinç altı seçtiğimiz dinimizdir, imanımız onadır, maneviyatı seçmiş isek iman Hakk’a dır, maddeyi seçmiş isek iman masivayadır.
Seçilen dinin kula verdiği huzur mu? Yoksa dünyasal tatmin mi?
“1-De ki: "Ey kâfirler, 2-Tapmam o taptıklarınıza! 3-Siz de benim kulluk ettiğime tapanlardan değilsiniz. 4-Hem ben tapıcı değilim sizin taptıklarınıza. 5-Hem de siz, benim kulluk ettiğime tapıcılardan değilsiniz. 6-Size dininiz, bana dinim” (sizin dininiz size, benim dinim bana)! (Kâfirûn)Ayetinden de anlaşıldığı gibi, din; seçilen yolda uygulanan kurallardır.
“Dininize uyandan başkasına inanmayın.” Söyle onlara: “Hidayet, Allah’ın kılavuzlamasıdır. Size verilenin benzeri bir başkasına veriliyor yahut Rabbinizin katında tartışarak size üstün gelecekler diye mi bütün bunlar?”De ki: “Lütuf Allah’ın elindedir; onu dilediğine verir. Allah Vasi’dir, varlığı sürekli genişletir; Âlim’dir, her şeyi en iyi şekilde bilir.” (Ali İmran 73)Allah insanlara rahmeti olan İslamiyet de kurallar, Kuran’da açık seçik belirtilmiştir. Haram yemeyin, gönül kırmayın, iyilik yapın, iyi işler yapın, karşılık beklemeden sevin, yetim ve öksüzü koruyun, ölçü ve tartıda hile yapmayın, yoksula ve aciz durumda olana yardım edin, onlara sevdiğiniz maldan harcayın diye emredilmiştir.
Bunlar yapılamayacak ameller değildir. Sizin kendinize yapıldığında size zor geleni, başkasına yapmayın mantığı içinde düşünüldüğünde, hiç de zor olmadığını göreceğiz. Uygulamada ki ihlâs Allah rızasına mazhar olmak ve O’nun sevgi rahmetinden pay almak, aşığın maşuk’u ile hemhâl olmasıdır.
Maddeye olan doyum, dünyasal isteklerin ve arzuların yerine getirilmesinden kaynaklanan, akıl ve nefsin iş birliği sonucu elde edilen ego tatminidir.
Dünya yaşamı gelip geçicidir. Dünya fani, ahiret baki; hani bunun ilk sahibi, mal da yalan mülk de yalan, var biraz da sen oyalan. Mal ve mülk ile oyalanmak, dünyasal yaşam da, Hakk’ın bize, hem kendimiz için hem de kendi yolunda kullanmamız için verdiği bir araçtır. Doğru kullanılmayan araç ile huzura yolculuk olamaz, çünkü varılacak yer Hakk’ın huzurudur.
Allah. huzuruna dünya yaşamında huzurlu bir yaşam ile varılır.
Gerçek anlamda ki huzur; Allah. emir ve yasaklarına riayet ederek, aklın gönül ile iş birliği neticesinde yapılan amelin, ihlâslı olarak yapılan vicdan muhasebesi sonucunda, doğru ve iyi işlerin yapıldığının idrakine varıldığında, gönlümüz de Allah. rızasını hissetmektir.
Allah rızasını kazanmak, takvaya açılan yolda salik (yolcu) olup, masiva’nın büyüsünü terk ederek, Hakk ile istiğrak halinde olmak, gerçek huzur ile tanışmaktır.