TAO VE YARATAN ÜZERİNE
Yüzeysel Bilgi, Evrensel Bilgi'ye sordu: "Kimiler, 'bizim köyümüzün, kentimizin görüşü şöyle şöyle' diyorlar. Köyün, kentin görüşü olur mu?"
Evrensel Bilgi yanıt verdi: "Toplum bir çok köylerden, mahallelerden oluşur. Köylerde ve mahallelerde bir çok aileler ve bireyler bulunur. Bu toplumsal birliktelikte çeşitli ortak adetler ve gelenekler vardır. Demek bu farklı türden şeyler, ancak o ortak özellikler çevresinde bir birlik oluştururlar. Bu ortak özellikleri taşımayan şeyler ise bu birliğin dışında kabul edilirler.
Örneğin bir at düşün: Atın bütün organlarını parça parça alıp bir araya getirsen de, ortaya canlı bir at çıkmaz! Atın daha baştan beri bütün olarak orada olması, parçaları arasında belli canlı ilişkiler bulunması gerekir. Ancak o zaman bir attan söz edebiliriz. Örneğin dağları tepeleri düşünün: Bunlar, bir başına hiç bir anlam taşımayacak olan toprak parçalarının bir tümsek biçiminde birleşmelerinin sonucudur. Örneğin ırmakları ve dereleri düşün: Bunlar, bir başına hiç bir önemi olmayacak olan akarsuların birleşip büyümelerinin sonucudur.
İşte insan toplumu dediğimiz şeyi de belirleyen, herkesin çevresinde birleştiği, böylece genel geçerlik kazanan ortak özelliklerdir. Bu genel geçerler insanların eline, üzerlerine gelen dış dünyanın etkileri karşısında tek yanlılığa düşmeden davranabilme olanaklarını verirler. Bu genel geçerler insanların eline, dış dünyaya açılırken en az dirençle karşılaşacak şekilde davranabilme ilkelerini verirler.
Bir şey daha var: Örneğin bak, dört mevsimin havası farklıdır ama, Gök bunların hiç birini ötekine karşı kayırmadığından bir yıl uyumla tümleşir. Örneğin bak, bir devletin hizmetkarlarının görevleri farklıdır ama, hükümdar bunlardan birini ötekilerine karşı kayırmıyorsa devletin işleri uyumla düzene girer. Zamanı al: Bir başlangıç ve bir son vardır. Doğa'yı al: Dönüşümler, değişimler vardır.
Toplumlarda da öyle: Bir olay oldu mu, kimileri yaralanır ondan, kimileri zarar görür; kimileri iyi derler ona, kimileri kötü. Sen bu ilişkileri çeşit çeşit bitkilerin yan yana bittiği bir bataklığa da benzetebilirsin. Ya da ağaçları ve kayaları üzerinde yan yana barındıran bir dağa benzetebilirsin.
İşte budur 'köyün görüşü' derken söylemek istedikleri insanların."
Yüzeysel Bilgi sordu: "Peki bu anlattıklarına Tao diyebilir miyiz?"
Evrensel Bilgi yanıt verdi: "Hayır, Tao, bir şey'in adı değildir. Örneğin tüm varlıklardan söz ederken 'bin bir tür' deriz; oysa varlıkları tek tek sayacak olsak, sayıları elbette bin bir değildir! Varlıklar arasında en büyük bilinenler Gök ve Yer'dir. Güçler arasında en büyükleri, her gücün temelini oluşturan Yang ve Yin'dir. Tao ise bunların hepsinde vardır. Sen şimdi bir şeyin büyüklüğünü anlatmak için Tao'dan söz edersen, bu çok yanlış olmaz. Ama ondan belli bir öncelik olarak söz edersen, onu diğer şey'lerle aynı sıraya koymuş, sanki o da, onlardan ayrı, başka bir şey'miş gibi ele almış olursun. Sanki, diyelim ki bir atla köpeği, varoluşları açısından aralarında ilkesel fark bulunmayan şeyleri birbiriyle karşılaştırıyormuşsun gibi."
Yüzeysel Bilgi sordu: "İyi ama Yer'in dört sınırı ve Gök'ün altı yönü arasındaki şu şey'lein var oluşunun bir temel nedeni yok mu?"
Evrensel Bilgi yanıt verdi: "Güneş ve ay birbirini aydınlatır. Dört mevsim yerlerini birbirine bırakır, birbirini doğurur, birbirini yok ederler. Sevgi ile nefret, çekme ile itme birbirini tamamlarlar - ki bunlardan karşı cinslerin birbirini çekmesi olgusu doğmuştur. Huzur ve tehlike birbirine dönüşürler. Mutluluk ve mutsuzluk birbirini izlerler. Acelecilik ve çekingenlik birbiriyle savaşırlar... Birleşip oluşmaların, dağınıp yok olmaların nedenleri işte hep bu türden, yine şu dört sınır ve altı yön arasındaki şey'lere özgü ilişkilerdir. Tüm bunları gerek kavramlarla, gerekse olgularla izleyebilir, kendi kavrama yeteneğinle kavrayabilirsin. Bir olayın bir başkasını kural olarak izleyip ancak bu olay koşulunda oluşması... Bir olayın bir başkasına yol açıp ona neden olması... Varabileceği en uç noktaya varan devinimin tekrar geri dönmesi... Her sonu yeni bir başlangıcın izlemesi... Tüm bunlar, şey'lerin varoluşu çerçevesinde kalan ilişkilerdir. Ne ki, sözcüklerin anlatabileceği bilginin erişebileceği alan da bu Şeyler Dünyası ile sınırlıdır. Oysa içindeki Tao'yu yaşayan bir kişi, doğuş ve yok oluşun temel belirlemelerinin ötesindedir. İşte burada, sözcüklerle anlatabilme yeteneğimiz aşılmaz bir sınıra gelip dayanır."
Yüzeysel Bilgi tekrar sordu: "Filozof Ji Zhen, dünyanın mutlak nedeni olan bir Yaratan'ın varlığını reddediyor. Zhie Zi ise, tüm varlıkların mutlak nedeni olan böylesi bir varlığın bulunması gerektiğini savunuyor. Bu öğretilerden hangisi doğru?"
Evrensel Bilgi yanıt verdi: "Horozların öttüğünü, köpeklerin havladığını saptamak için insan bilgisi yeterlidir ama, şey'lerin oluşumunun niçin böyle olduğunu, nereye yönelip nereye gittiğini sorarsan, en büyük bilgeyi bile getirsen, yanıtlayamaz.
Usumuzun gücüyle analize giriştik mi, eninde sonunda bir yanda sonsuz küçüğe, öte yanda sonsuz büyüğe varırız. Gerek dünyanın yaratıldığını reddeden, gerekse onun bir mutlak nedeni olduğunu savunan o her iki öğreti de, Şeyler Dünyası'nın sınırlarını aşamıyor, bu yüzden de hataya düşüyorlar.
Tüm dünyanın mutlak nedeni olan bir Yaratan'a inandın mı, gerçekliklerin arasına bir yenisini katmış olursun; böyle bir mutlak nedenin varlığını reddedersen, o zaman da gerçekliklerin dışında kalmış olursun. Ne ki, adı ve gerçekliği olan her şey, Şeyler Dünyası içinde yer alan, sıradan bir şey olur. Adın ve gerçekliğin olmaması ise, şey'lerin içi boş olanaklarından öteye geçmemektir. İstediğimiz kadar tartışalım bunlar üzerine, istediğimiz kadar yeni düşünceler üretelim, ne kadar konuşursak, o kadar uzaklaşırız hakikatten.
Kimse doğmamış olanı doğmaktan vazgeçiremez. Kimse öleni yolundan alıkoyamaz. Ölüm ve yaşam birbirine çok yakındır ama, yine de kimse bunların sırrına eremez. İşte bunlar gibi, dünyanın varoluşu üzerine ileri sürülen o iki öğreti de, zorunlu olarak bilinmezlerin temeli üzerine kurulmuşlardır.
Başa dönüp Şeyler Dünyası'nın kendi sınırları dışındaki başlangıcı aramaya kalkarsak, o zaman bitmez tükenmez bir güç kaynağı ile karşılaşırız. Yok, Şeyler Dünyası'nın sınırları içindeki onun gözle görülür biçimlerini izleyerek sonunu ararsak, o zaman da sonsuz şekilde sürüp giden oluşumlarla yüz yüze geliriz. Yasal düzenlilik temelinde tek tek şey'lere bağlanan bu Bitmez-Tükenmez'e, bu Sürüp-Gider'e biz, 'öylecelik-dışı-oluş' diyebiliriz. Oysa dünyanın kaynağını sonul bir nedenin varlığı ya da yokluğuna bağlarsak, şey'lerin zamansallığının sınırları içinde kalırız. Tao'nun bir öylecelik'i yoktur! Olsaydı, biz öylecelik-dışı-oluş'u düşünemezdik. Öyleyse Tao yalnızca simgesel anlamda kullanılan bir sözcüktür. Sonul bir nedenin varlık ya da yokluğu ise Şeyler Dünyası düzeyinde kalır, tüm sınırları aşan bir Mutlak'a hiç bir zaman erişemez.
Sözcükler yeterli olsaydı, belki bütün bir gün konuşup Tao'yu tanımlayabilirdik. Ama sözcükler sınırlı olduğundan, bütün bir gün konuşsak, tanımlayabileceklerimiz ancak Şeyler Dünyası'ndan olacaktır. Tao, işte bu sınırlılığa işaret eden bir simgedir. Konuşmak da, susmak da onu kavramaya yetmez. Onu yaşamak ise, konuşmanın da, susmanın da, düşünce sınırlarının da ötesindedir."