Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Selanik Cemaati  (Okunma sayısı 4302 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Aralık 29, 2007, 01:15:57 ös
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

Okuduklarım arasında öylesine renkli, öylesine sıcak yansıtılmış bölümler var ki, onları sizlere nakletmekten kendimi alamadım. 2. Dünya Savaşı öncesi, başta Selanik olmak üzere, Yunanistan’da yaşayan Yahudiler, yüz binlerle anılırdı. İber Yarımadasındayken yaşamış oldukları kent veya yörelere göre gruplar oluşturmuşlar, hatta bir kısmı, Toledo, Sevilla, Kordoba, Saragosa v.s gibi soyadları almışlardır. Bu Sefaradlar, etnografik, folklorik ve geleneksel olarak çok önemli cemaatler oluşturmuşlardır. Büyük bir özenle korudukları örf ve adetlerini, yaşam tarzlarını, ve pek tabii, lisanlarını getirmişlerdi. Özellikle, “folklorik gelenek” olarak tanımlayabileceğimiz, Sefarad Kadınının engin becerisini...
1492 de İspanya, 1536 da Portekiz’de Engizisyon ilanını takiben, Yahudiler, Osmanlı topraklarına iki dalga halinde gelmişler, geleneklerinin yanında, Kültürlerini de İmparatorluğun bir çok kentlerine taşımışlardır. İspanyol Yahudileri buralarda, klasik, duru İspanyol lisanını çok uzun yıllar boyunca korumuşlardır. Bazı tarihçilerin iddialarına göre, göçmenler, tıpkı Toledo’daki gibi temiz bir “Kastelyano” konuşmayı sürdürmeye çalışmışlardır...
Burada, ünlü yazar Michael Molhonun renkli bir anlatımla sergilediği, Selanik Sefarad’larının yaşamlarından bir, iki kesit:(1*)
“Getto’larda yaşama zorunlulukları olmadığı halde, onlar Müslüman ve Hiristiyan toplumlarından ayrı, kendi “Maalle” lerinde yaşamayı tercih etmişlerdi. Genelde,“Kortijo” denilen avlularla çevrili evlerde yaşarlardı. Bazı evlerde, mutlaka bir kuyusu olması gereken bu avluların ortasında da mutfak bulunurdu. Evlerin dış cephelerinin oldukça çirkin bir görünümde olmalarına karşın, evlerin içi aydınlık, neşeli, mavi- beyaz badanalı duvarlar  tertemizdi. Avludaki ağaçların arasından, hoş kokulu güller, yaseminler görülürdü...
“Genelde, mutfak gereçleri ve tabaklar toprak kaplardı.(çömlek gibi)... Dinsel objeler, “Şabat” şamdanlarının çoğu gümüştendi. Pişirdikleri yemekler arasında bamya, patlıcan, ıspanak, kereviz, “fijon”(kuru veya taze fasulye)v.s..”kifte”lerden ayrı, yalnızca Nisan- Mayıs ayları arasında kuzu eti yerlerdi... Sabah kahvaltısında ekmek- peynirin yanı sıra,“biskoços”,  (kurabiye)”burekas ve boyos”larla haşlanmış yumurta bulunurdu...”
Sevgili okurlar, nedense yukarıda tasvir edilen “kortijo”lu, kuyulu, beyaz badanalı tek katlı evler bana pek yabancı gelmedi. Ebeveynimin beni, 65+ önce yaz tatillerimi geçirmek için yolladıkları Dedemin, Dayılarım ve Teyzelerimin Tekirdağ’daki evlerine öyle çok benziyorlar ki!.. Bahçelerdeki güllerin bile, kokularını alıyor gibiyim...Neyse!...
Gelin adayı genç kızlara, tam manasıyla “Novya Kumplida” (Becerikli gelin) olmaları için gelenekleri, dini bayramlarda uyulması gereken kuralları,  evini ve eşini hoş tutmasını v.s öğretirlerdi. Gençlerin nişanlı kaldıkları, genelde bir yıllık süre içinde, kız anneleri “çeyiz”i tamamlardı.(2*) Oldukça renkli Selanik düğünleriyle ilgili alıntılar:
“Dini nikahtan önceki “Gelin Hamamı” tam manasıyla bir seremoniydi. Gelin, annesi, ailesi, arkadaşları, müstakbel ailesi, büyük bir kalabalık, çeyizi sergilemek için (aparar el aşugar) toplanırdı. Bayanlardan kurulu özel bir müzik grubu eşliğinde şarkılar söylenir, danslar edilirdi... Hamam seremonisinden sonra geline beyazlar giydirilir, bolca takılar takılır, tırnaklarına kırmızı cilalar sürülürdü... Gelinin yüzü, “Velo” denilen ve iki, üç küçük çocuğun alt ucundan tuttuğu uzun duvağın tülü ile örtülü olarak düğünün yapılacağı yere gelirdi. Dini mekanlarda ya da evlerde, “Huppa”nın altındaki gelinle damadı ,bir Din adamı kutsar,”Şiva Berahot”u okur... Nikahtan sonra yedi gün süren “Huppa” döneminde düğün evi ziyaretçilerle dolar, taşardı... Misafirlere sunulan kahve veya şerbetlere “Tamelas” dedikleri bir tür kurabiyeleri bandırarak yerlerdi...”(3*)
Yaz geceleri eski Selanik Kentinin Yahudi Mahallesi ayrı bir cümbüştü... Göğsü yarı açık gömleklerini, kırmızı bir “kuşak”la sıkıştırmış, ceketlerini omuzlarına atmış beyler “piyasa” yaparlardı... Ara, sıra , çizgili pamukludan, boynuna kadar iliklenmiş uzun “anteri”si ve kırmızı “fes”iyle “Mellamed”e, yani okulun hocasına rastlamak ta olasıydı... Soğuk havalarda da, kürk yakalı “kaftan”ını giyerdi Mellamed Efendi...
Selanik Yahudileri, İspanya’dan kovulmuş atalarının mirasını özenle, sadakatle korudular... Ev hanımları, ninelerinin “Andaluzya” da yaptıkları gibi, gün boyu evlerinde oturur, zorunlu olmadıkça dışarı çıkmazlardı. Örneğin, çıkış nedeni bir hasta ziyareti olabilirdi... Aileden birinin ölümünde, depo edilmiş tüm sular dökülür, bu suyu asla kullanmazlardı.. (4*) Matem günleri ile ilgili bir kaç alıntı:
“Zengin aileler ölülerini gömerken ,ücret karşılığında “Yoraderos”(ağıt yakanlar) profesyoneller kiralarlardı. Bunların zengin repertuarlarındaki ağıt ve matem ezgileri, o anın   ve ailenin sosyal durumuna göre uyarlanırdı. Evlerde uzun, siyah örtülü masalarda, haşlanmış yumurta ve ekmek yenirdi...”Ellul”ayı ise, mezarlık ziyaretlerinin yapıldığı, ayetlerin ve geleneksel “Kadiş”in okunduğu dönemdi...”(5*) 
Defalarca belirttiğimiz gibi, Sefarad’lar genelde, gerek dinsel, gerekse folklorik geleneklerine hep bağlı kalmışlardır. Selanik’te “Saragosa Purimi” kutlanırdı.(Bu konuyu  belki ayrı bır metinde ele alma fırsatını buluruz.) Cuma geceleri, yani “Şabat” için, evin hanımı çeşitli yemekler yapar, gümüş ya da bronz şamdanları hazırlar, parlatırdı... Sinagog duasından dönen evin erkekleriyle birlikte, tüm aile yemek masasının etrafında, bir büyüğün okuduğu “Kidduş”u dinlerdi... Ancak sonra, salataların, özellikle balığın ve çeşitli yemeklerin oluşturduğu zengin sofraya oturulurdu. Yemekte beyaz şarap ve rakı içilirdi...
“Pesah’ta, hep birlikte şarkılar söylenir, daha sonraki dönemlerde, Şavuot’ta, kır yaşamını sergileyen Ruth’un kitabı okunur, hasat ezgileri mırıldanılırdı... Ayrıca, Sukot ve Purim Bayramları festivallerle kutlanırdı... Avraam Avinu’nun (Hz.İbrahim) ilk kutsal emri olan “Brit- Mila” törenlerinde, bebeği uyutmak için ninniler söylenirdi..”(6*)
Selanikte konuşulan Ladino, geniş Judeo- Espanyol ailesi içinde, özel bir “diyalekt”ti. 15.Asır İspanyolca ve Portekizcesi olup, zaman içinde bünyesine İbranice, Rumca, Türkçe sözcükler ve deyimler katmış, bu diyalekt  “Cudezmo” olarak anılmıştır. Tıpkı Aşkenaz’ların diyalektlerine “Yiddiş” dendiği gibi... Doğu Sefarad’ları Judeo- Espanyol lisanında oldukça önemli edebi çalışmalar yapmışlardır. 15 ciltlik “Me’Am Lo’Ez” en başlıcalarındandır. Bu eser sade, yalın anlatımı ile, geceleri, ailenin topluca okuduğu favori kitaptı...
“Balkanlar’ın Kudüs’ü” olarak anılan Selanik, en büyük Judeo- Espanyol Cemaatiydi.. Nüfusu yüz binlerle ifade edilirdi... 1943 te, Naziler bunların çok büyük bir bölümünü Ölüm Kamplarına yolladı. Çelişen rakamlara rağmen, günümüzde sayılarının çok az olduğunu biliyoruz. Bir zamanlar Selanik, Yahudilerin çoğunlukta yaşadığı, J- Espanyol’un en çok konuşulduğu kentti. Şimdilerde Selanik, atalarının mirası, asırlar boyunca konuştukları bu lisanı ölüme terketmemek için savaşıyor. Doğal olarak, lisanla birlikte geleneklerini de... Yazıma, arkadaşımız Karen Şarhon’un sözleriyle son noktayı koymak istiyorum:
“Dr. Rena Molho ve genç akademisyenlerden kurulu ekibi, Soykırım’dan kurtulabilen ve yaşları 70’in üstündeki Selanik’lilerin yaşam öykülerini belgelemektdir. Bu Cemaat, Sefarad Mirasının can damarıydı... İkinci Dünya Savaşı,binlerce insanı ölüme yollamakla kalmamış, aynı zamanda Selanik Yahudilerinin yaşattığı engin Kültürü de yok etmiştir...”


Aralık 29, 2007, 01:42:29 ös
Yanıtla #1
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

1910’lu yıllarda 100 bini aşan bir nüfusa sahip olan Yunanistan, II. Dünya Savaşı öncesine kadar dünyanın en kalabalık Yahudi cemaatine ev sahipliği yapıyordu.  İki bin yıldır Yunanistan’da yaşayan Romaniot ve 1942’de yerleşen Sefarad Yahudilerinden geriye, günümüzde sadece beş bin kişilik nüfusa sahip bir Yahudi cemaati kaldı



Aralık 29, 2007, 01:43:28 ös
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

Avrupa’nın en eski cemaati olan ve bir zamanların en büyük Sefarad nüfusuna sahip olan Yunanistan, 50 sinagogu, 20 Yahudi okulu ile Avrupa’nın bir numaralı Tora öğreti merkezi idi. “La Madre de İsrael” lakaplı Selanik’e sahip olan Yunanistan günümüzde soyu tükenmekte olan bir Yahudi nüfusa sahip. Bugün Yunanistan Yahudi cemaati sadece beş bin kişiden oluşuyor.
Babil sürgününden kaçan Yahudilerin Yunanistan’a yerleştiği tahmin ediliyor. Milattan önce 300 yılında ise ilk yerleşik düzenlerine geçtikleri biliniyor. İmparator Büyük İskender döneminden sonra Yahudilerin huzurlu yaşamına gölge düşse de, Selanik şehrindeki Yahudi nüfusu 1880’li yıllarda tüm şehir nüfusunun yarısını geçmişti. Hatta Selanik şehri “La madre de İsrael” yani İsrail’in annesi olarak anılıyordu.
Yahudiler ve Yunanlılar Holokost’a kadar genel olarak uyum içinde bir yaşam geçirdiler. Nüfusunun büyük çoğunluğunu II. Dünya Savaşı zamanında yitiren Yunan Yahudilerinin sayılarının neden azaldığını anlayabilmek için öncelikle Osmanlı İmparatorluğu zamanlarını ve Holokost’u incelemek gerekir.
Yunanistan’ın Yahudi cemaati Romaniot ve Sefarad Yahudilerinden oluşur. Sefarad ve Aşkenaz Yahudilerden ayrı olan ve II. Roma İmparatorluğu’nda yaşamış Yahudilere Romaniot adı verilir. Milattan sonra 2300 yılından bugüne ancak küçük bir bölümü devam eden Yunanistan Yahudi cemaati denildiğinde, Yahudi sözcüğü Yunanistan’da yaşayan bütün Yahudileri kapsar. Yunanistan’da yaşayan en eski Yahudiler olan Romaniotlar, Rodos, Atina, Selanik, Isparta, Girit, Teb, Veria ve Dalos adasına yerleşmişlerdi.
Holokost’un ardından bugün, sadece Iaona adalarında otuz civarı Romaniot kaldı. Günümüz Yunanistan Yahudi nüfusunun neredeyse tamamını oluşturan Sefarad Yahudiler ise, 1492 yılında İspanya’dan kovulduklarında dönemin Osmanlı İmparatorluğu şehri olan Selanik’e sığınmışlardı. Önce onbeş bin, sonra yirmi bin Sefarad Yahudisi Osmanlı İmparatorluğu topraklarına yerleşince, Sefarad nüfus mevcut Yahudi nüfusa oranla büyük bir üstünlük sağlamış oldu. Rominiotlar ile Seferadlar hiçbir zaman tam bir birlik oluşturmadılar. Bugünün Yunanistan’ında yaşayan bu iki Yahudi cemaatinin üyelerinin ayrı sinagoglarda ibadet ettikleri, ayrı örf ve adetler sebebi ile de birbirleriyle evlenmedikleri bilinirdi.
Yunanlı Yahudiler, XV. yüzyıldan Yunan bağımsızlık savaşının yapıldığı 1832 yılına kadar Osmanlı hükümdarlığı altında genelde huzurlu bir şekilde yaşadılar. Osmanlı hükümdarlığından ayrılmak isteyen Yunanlılar bu amaç uğruna ilk girişimlerini 1821 yılında topraklarında yaşayan yabancılara yani Yahudi ve Müslümanlara karşı saldırarak gösterdiler. Yahudi cemaatinin bir kısmı hayatını kaybederken, toplu katliam girişiminden kurtulan Yahudilerin bir kısmı Osmanlı Türkleri ile Yunanistan’dan kaçmayı başardı.
Daha sonra, 93 Harbi olarak ta bilinen ve II. Abdülhamit döneminde gerçekleşen 1877񮔦 Osmanlı - Rus Savaşı sonucunda Yunan Yahudi cemaatinin bir kısmı bölgedeki Türklerle beraber göç etmek zorunda kaldılar. Yunan Yahudi cemaatinin azalmasında etkili olan göçler her zaman savaş nedeni ile istem dışı bir şekilde gerçekleşmedi. XX. yüzyılın başlarında kendi iradeleriyle ticaret yapmak için özellikle Amerika Birleşik Devletleri’ne göç eden bir çok öngörüşlü Yahudi de oldu. Birçok göç yaşayan Yunan Yahudi cemaatini asıl büyük kayıba uğratan gelişme ise II. Dünya Savaşı’nın başlaması ile oldu.
Holokost kurbanları anıldığında akla ilk Yunanistan gelmez. Halbuki, II. Dünya Savaşı sonunda yüzdeye vurulduğunda en büyük kayıplardan birini Yunanistan verdi. Savaş öncesi 90 bin olan nüfustan geriye savaşın sonunda ancak 10 bin kişilik bir cemaat kaldı.
1940 yılında İtalyanların Yunanistan’ı işgal edip, geri çekilmesinin ardından, Almanlar 6 Nisan 1941’de Yunanistan’ı işgal ettiler. Hitlerin ilk hedefi, en çok Yahudiyi barındıran Selanik idi. Nazi güçleri 8 Nisan 1941’de Selanik’i işgal ettiler. Hitler’in Kuzey Afrika’yı işgal etme planları açısından, Girit adası büyük önem taşıyordu. Girit halkının kendini savunmak için Alman ordusu ile savaşmasına rağmen Naziler hava yoluyla adayı işgal etmeyi başardılar.
Savaşta Naziler, Yunanistan’ı üç bölgeye ayrılarak istila ettiler; Alman, İtalyan ve Bulgar bölgeleri. Almanlar ilk hedefleri olan Selanik, Girit ve Pire’yi hükümleri altına aldılar. Bulgarlar, Yugoslav Makedonya’yı ve Trakya’yı işgal ederken; İtalyanlar ise başkent Atina’yı ve kalan diğer adaları işgal ettiler. Nazilerin tarlaları yağmalamaları sonucu binlerce Yahudi 1941񮕧 yılları arasında açlık yüzünden öldü. 1943 yılına gelindiğinde ise tüm Avrupa ülkelerini bekleyen kader gibi, Yunan Yahudileri de yük vagonları ile Auschwitz- Birkenau kamplarına götürüldü. Çoğu Auschwitz- Birkenau’da hayatını kaybeden Yunanlı Yahudilerin nüfusu, II. Dünya Savaşı sonrasında 10 bine düştü.
Yunanistan’da, Holokost’tan tüm Yahudi nüfusu kurtulan tek ada Zakynthos oldu. Naziler adadaki Yahudilerin listesini istediğinde, kendi ismini veren cesur Piskopos Chyrsostomos adadaki tüm Yahudi nüfusu olan 275 kişiyi eksiksiz kurtarmış oldu.
Bir ülkede yaşayan Yahudilerin Holokost’un üzerinden yıllar geçmesine rağmen azalmasına sebep olan en önemli faktör ise antisemitizm. Yunan antisemitizmi hiçbir zaman Avrupa’nın diğer ülkeleri kadar göz önünde olmasa da, Yunan Yahudileri tarih boyunca bir çok antisemit olaya maruz kaldılar. 1931 yılında Selanik’te Yahudilerin yaşadığı yerleşim bölgeleri yakıldı. 1980’li yıllarda Hrisi Avgi adlı neo-nazi bir grup türedi. 2005 yılı öncesine kadar faaliyette kalmaya çalışan bu grup, polis ve faşizm karşıtı kişilerce engellendi. 2004 yılında Yunanistan’da meydana gelen anıt tahripleri ve antisemit grafittilerden sorumlu olan da, Hrisi Avgi’dir.
İntifada zamanı ise Yunanistan’da antisemitizminin en çok yükseldiği dönem oldu. Yunan medyası İsrail karşıtı bir ortam yaratırken, Filistinliler savunmasız, İsrailliler ise Nazi benzetmeleriyle gösterilmeye başladı. 2004 yılının bahar aylarında ardı ardına Eleftherotypia gazetesinde yayınlanan ve genelde İsrail eski Başbakanı Ariel Şaron’u, İsrail-Filistin çatışmalarını ve Holokost’u alaya alan karikatürler yayınlandı.
Yunanistan’da son yıllarda eski Yahudi mezarlık ve anıtlarının tahrip edilmesi ve halka açık yerlerde antisemit grafittiler çizilmesi dışında, dünya medyasında yankı bulacak fiziksel saldırılar olmasa da, Yahudi karşıtı Yunanlılar zaman zaman medya yoluyla antisemit hareketlerde bulunmanın - hem de tüm dünya medyasına konu olarak- bir yolunu bulabiliyor. 
“Kentriko Israelitiko Symvoulio Ellados” (Yunanistan Yahudi Cemaati) bu sene Yunanistan’da varolan antisetizmin tehlikeli boyutlarda olmadığını açıkladı. Yunan İçişleri Bakanı Yardımcısı Nikos Bistis ise 27 Ocak’ı “Holokost’u anma günü” ilan ederek, 2003 yılının sonlarında bu konuda bir atılım yaptı.
Günümüzde nüfusu toplam 5 bin kişi kalan Yahudi cemaatinin çoğunluğu Atina’da yaşıyor. Bir zamanların “La Madre de İsrael” lakaplı Selanik şehrinde ise sadece bin Yahudi kaldı. Yunanistan’da bir gün sinagoglarının boş kalabileceğini düşünmek, eski çağlarda Hıristiyan ve Müslüman komşularıyla huzur içinde yaşamış, kültür, eğitim ve ticaret bakımından Yunanistan’a büyük katkıda bulunmuş 2300 yıllık Yunan Yahudi cemaatinin tükenebiliceğini düşünmek oldukça üzücü. :( :(


Aralık 29, 2007, 07:56:17 ös
Yanıtla #3
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 920
  • Cinsiyet: Bay

Evet ama maalesef uzulmek yetmıyor...Birseyler yapılmalı bu konuda...
Taslar yerine oturabilecek mi ? İnşaasına basladıgımız yapı nasıl olur da yarım kalır ..


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
6 Yanıt
4896 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 13, 2007, 03:34:52 öö
Gönderen: shemuel
1 Yanıt
11034 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 28, 2012, 12:47:54 ös
Gönderen: peacewings
0 Yanıt
1524 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 05, 2015, 05:40:34 öö
Gönderen: Risus
5 Yanıt
3294 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 01, 2016, 10:59:31 ös
Gönderen: BuZ
0 Yanıt
1561 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 31, 2015, 01:08:15 öö
Gönderen: MEDUSA
2 Yanıt
2068 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 27, 2015, 09:07:32 ös
Gönderen: MEDUSA