Babası Türk olan İngiliz Hakim Alper Rıza, Büyük Britanya Kraliçe’sinin Hukuk Danışmanlarından. Majeste Kraliçe’nin Kraliyet Ağır ceza Mahkemesindeki ‘Part time’ Hakimlerinden QC. Alper Rıza’dan AKP Kapatılmasıyla ilgili çarpıcı açıklamalar
“Yasalar En Yüksek Makamın da Üstündedir”
Başkentler arası ileti yoğunluğu. Londra’dan Ankara’ya önemli açıklamalar
AVRUPA ÖZEL
AVA / LONDRA
Başkentler arası ileti yoğunluğu. Londra’dan Ankara’ya önemli açıklamalar. Kraliçe’nin Kraliyet Ağır ceza Mahkemesindeki ‘Part time’ Hakimlerinden QC. Alper Rıza’dan AKP Kapatılmasıyla ilgili çarpıcı ve anlamlı açıklamalar yaptı. Başkent Londra’da Avrupa Gazetesi’neözal yapılan açıklamada Hakim QC. Alper Rıza şunları söyledi :
“Türkiye’de iktidardaki Partinin, Türkiye Cumhuriyeti’nin Laiklik unsuruna karşı olduğu gerekçesiyle Yüksek Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılması konusu üzerine çıkan tartışmalar hem memnuniyet verici, hem de gereklidir. Gerçekte, bugünlerde Avrupa Birliği Ülkelerinde, Avrupa Birliği Adalet Divanı ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Adli hareketin yoğunlaştığı bir zamanda, Yargı’nın bir demokrasideki rolünün açıklığa kavuşması gereklidir. Bu, yalnız Türkiye ve AB’de değil, Anayasalarının, Yasama, Yürütme ve Yargının ayrı olması gerektiği belirtilen tüm ülkelerde de böyledir. Türkiye’deki tartışma, Avrupa’da zaman zaman ortaya çıkan ve Hükümetlerin Parlamentoda ve televizyonda şiddetli şikayet konusu olan yargıçların yönetimi zıt yöne çevirme eğilimlerinin, hükümetlerin seçimle başa geldiği ve bu nedenle demokrasi gereği sorumlu oldukları, halbuki yargıçların seçimle başa gelmedikleri dolayısıyla siyasi yönden sorumlu olamayacakları görüşünün hakim olduğu Avrupada’kinden hem daha güçlü ve hararetli hem de daha keskin bir tablo çizmektedir. Türkiye’de konu daha enteresan ve daha ciddidir çünkü yeni seçilmiş bir yönetimin kaderi temelde esas önemi olan bir konuya bağlıdır: Bu da, iktidardaki yönetimin, devletin laiklik unsuru ile Anayasa’sını değiştirip değiştiremeyeceğidir.”
“Siyasi partiler yargı gözetiminden muaf değillerdir.”
Kraliçe’nin Kraliyet Ağır ceza Mahkemesindeki ‘Part time’ Hakimlerinden QC. Alper Rıza, “AKP’nin
Siyasi partiler, seçimle başa geldikleri gerekçesiyle yargı gözetiminden muaf değillerdir.” diyerek konuya açıklık getirdi. Kraliyet Ağır ceza Mahkemesi Hakimlerinden QC. Alper Rıza sözlerine şöyle devam etti. “Bir yönetimin seçimle başa gelmiş olarak iktidarda olması, hatta yürütmeye hakim ve devlet gücünün yasama yetkisinin başında olması, yargının prensip olarak, yönetimdeki hükümetin siyasi bir parti olarak mevcudiyetinin yasallığını gözden geçiremeyeceği anlamına gelmez. Siyasi partiler, seçimle başa geldikleri gerekçesiyle yargı gözetiminden muaf değillerdir.
“Kanun Hükmü” demokrasinin önemli bir unsurudur
Avrupa’ya özel konuşan Hakim QC. Alper Rıza, “Anti-demokratik olmak bir yana, yargının rolü, siyasi bir partinin yasalara ve anayasaya uygun hareket edip etmediğini garantilemektir. Aslında bu “Kanun Hükmü” olarak demokrasinin önemli bir unsurudur. Yönetimin bu nevi yargı kontrolü, aslında hür bir toplumda herkesin istediği gibi davranmasına karşı yürütmenin bunu önleyecek hiçbir şey yapamadığı zamanlarda gereklidir.-Tabii Anayasaya veya başka bir Yasaya başvurulmadığı hallerde.
“Yargının partiyi kapatma gücü ve bazen de görevi olması gerekmektedir.”
Majeste Kraliçe’nin Kraliyet Ağır ceza Mahkemesindeki Hakimlerinden QC. Alper Rıza, Türk yargısının parti kapatma hakkı olduğunu söyledi. Alper Rıza konua şu şekilde yaklaştı. “Yetkili makam işgal edenlerin, bir demokrasinin dayanağı olan Ana Toplum menfaatlerini göz önünde tutarak tavır alması Yargının demokratik Yasallığını teşkil eder. Buna göre,örneğin, demokratik rejimdeki siyasi bir parti demokrasinin dengesini bozacak konuları gündeme getirirse, yargının O partiyi kapatma gücü ve bazen de görevi olması gerekmektedir. Tabii böyle bir güç, ölçülü ve hayli dikkatle kullanılmalıdır.”
“Kapatma delilleri ikna edici olmalıdır”
İngiliz Kraliyet Ağır ceza Mahkemesi hakimi Alper Rıza kapatma davası ile ilgili şu konulara değindi. “Yargıya iktidardaki bir Partiyi kapatmak için başvuruda bulunulduğunda, bu, açık, dürüst ve inanılır delillere dayandırılmalı ve Mahkemeyi şüphe götürmeyecek şekilde ikna etmelidir. Seçimle başa geçen bir Partiyi kapatmak çok ciddi bir iştir. Bu nedenle Yüksek Mahkemenin delilleri şüphe yaratmayacak derecede kesin olmalıdır çünkü, Demokratik bir rejimde, Hukuk Devleti ilkesi ile Kamunun Adalet mekanizmasına güveni korunacaksa,Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığına Kanuni Hükümler nezrinde gölge düşürülmemelidir.”
“Avrupalı Politikacılar ithamlarda bulunuyorlar ”
-----------------------------------------------------------------------
“O ithamlarda bulunanlar, bilmeliler ki, Almanya’nın Hitler’i, İtalya’nın Mussolini’si, İspanya’nın Franco’su, Portekizin Salazarı ve Fransa’da Nazilerle işbirliği yapanlar yanında Modern Türkiye’nin kurucusu Kemal Atatürk Türk milleti nezdinde sevgi ve saygı bakımından üstün bir yer işgal etmektedir.”
----------------------------------------
“Mustafa Kemal Atatürk Türk milleti nezdinde sevgi ve saygı bakımından üstün bir yer işgal etmektedir.”
İngiliz Hakimi Türk kökenli Alper Rıza, Atatürk’e saygı duyulması gerektiğni belirrti. Babası Türk olan İngiliz Hakim Alper Rıza, Avrupalı Politikacılara yönelik ders veren açıklamasında şu konulara dikkat çekti. “ Avrupalı Politikacılar Türk Devletini, demokratik seçimlerle başa geçmiş bir Yönetimi, Askeri bir Darbeye alternatif olarak, Yüksek Mahkemeye başvurmak suretiyle aşağı indirmekle itham etmişlerdir. Ancak prensip olarak, Türk Devletinin Yüksek Anayasa Mahkemesinden, benzeri durumlarda, Avrupa’daki herhangi bir Yüksek Anayasa Mahkemesinden istenenden farklı bir şey istenmemiştir. Üstelik, konu yakından incelendiğinde eleştiriler tarihi olmadığı gibi, muhtemelen riyakardır da. O ithamlarda bulunanlar, bilmeliler ki, Almanya’nın Hitler’i, İtalya’nın Mussolini’si, İspanya’nın Franco’su, Portekizin Salazarı ve Fransa’da Nazilerle işbirliği yapanlar yanında Modern Türkiye’nin kurucusu Kemal Atatürk Türk milleti nezrinde sevgi ve saygı bakımından üstün bir yer işgal etmektedir. Barışta olduğu kadar savaşta da cesur ve Yaratıcı idi. Türkiye’ye demokrasi getirdi. Hilafeliğe son verdi. Lisanı halkın anlayacağı düzeye getirdi. Kadınlara eşitlik verdi ve Musevi göçmenlere sığınma hakkı tanıdı. Modern Türkiye’nin kuruluş döneminde dinin önemini anlayıp Birinci Dünya Savaşı sonunda İslam dinindeki birçok eski Osmanlı tebası için sığınacak bir Ülke yarattı. Siyaset ile Dinin birbirine karıştırılamayacağı kesin sonucuna varan ve Türk Devletinin Laik olup laik kalması gerektiğine dair kararı işte bu kişilikli Şahıs aldı. Avrupa Kıtasındaki birçok Avrupalı geçmişteki liderlerinden utanç duymaktadır. Türk milleti ise Kemal Atatürk’e minnettar olup onunla gurur duymaktadır: Ve bazen ‘bugün var – yarın yok’ Siyasiler Atatürk tarafından kurulan Laik Türk Devletini yıkmaya yeltendiklerinde bunun sert eleştirilmesine ve gerekirse Partisini kapatma kararı dahil, ciddi sonuçlarına katlanmayı göze almalıdırlar.
“Dini iddiaların siyasi süreci saptırıyor.”
Avrupa Gazetesi ve Avrupa Ajansı (AVA) ya konuşan Alper Rıza, “Her halükarda, Dinin, siyasi süreçten uzak tutulması için güçlü nedenler vardır. Akla gelen ilk şey, Dini iddiaların Siyasi süreci saptırmasıdır.” Diyerek din siyasetin ayrı ve birbirinden uzak olması gerekmektedir diyerek ‘Laiklik’ konusuna dikkat çekti. Alper Rıza, “O iddialara göre endişeler değişik ve Yüce bir İdarenin dünyada ve yaşamın sonunda ruhani Otoritesi üzerine bina edilmiştir.” diyerek konuyla ilgili bir örnek verdi: “Kıbrıs Ortodoks Kilisesi Başkanı Başpiskopos Makarios Cumhurbaşkanlığı için adaylığını koyduğunda başka hiçbir Rum ona karşı aday olma cesaretini gösteremedi. Bunun sonucunda Makarios, ya karşısında kimse olmadan seçilmiş veya bazı hallerde ve bu defalarca tekrarlanarak (%90) yüzde doksan oy alarak Cumhurbaşkanı olmuştur, Makarios Kıbrıs’ın Rum Ortodoks Kilisesinin başı olmamış olsaydı, seçimlerde bu kadar başarılı olur muydu sorusu ilginç bir sorudur..”
“Din, İlahi vahiylere (ifşaata) dayanan bir inançtır.”
Alper rıza açıklamalarını şöyle bitirdi. “Demokratik seçimler vatandaşların, İş, ev, sağlık, tahsil, çevre ve güvence oranlı tercihlere dayanır. Siyasi bir partinin tamamen veya kısmen dini güvenilirliğe dayandığı iddia edildiğinde, O Parti İktidara ne zaman ve hangi çoğunlukla gelmiş olursa olsun, yargının, ilke olarak veya mantıken, O Partinin özelliğiyle ilgili çıkan iddiaları ve Anayasaya aykırılığı hakkında her koşulda alınacak uygun yaptırımları gözden geçirmemesi için hiç bir neden yoktur.”
http://www.avrupagazete.com/avrupa.asp?ID=6780