Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Aglama Duvarinda Bir General  (Okunma sayısı 8461 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Haziran 18, 2008, 12:44:15 ös
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1662

    
Boynuz kulagi gecermis diye bir soz var. Umarim bu yaziyi babasi Taha Akyol'da okumustur..Yalniz bir soru aklima takildi. T.C. Devleti vatandasi herhangi bir Yahudi, Turkiye'de bir askeri okula basvurursa kabul edilir mi?
Lütfen bana üniversite mezunu astegmenleri örnek göstermeyin.
O kadar da anti- demokrat degiliz. Soruyu bilmedigimden soruyorum.




Mustafa Akyol / Star

Ağlama Duvarı’ndaki general       


Türkiye’de ordunun siyasete müdahalesine karşı çıkmak, bu yönde girişimlerde bulunan subayları eleştirmek, kuşkusuz doğru ve çok da gerekli bir iş. Ama orduya ‘çamur atmak’ ve dahası bunu ‘Yahudi düşmanlığı’ kokan komplo teorileriyle yapmak ise, hem haksız hem de yersiz.

Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ’un Kudüs’teki Ağlama Duvarı’nda çekilmiş fotoğrafları üzerinden yapılan ‘habercilik’ ve ‘imacılık’, biraz bu ikinci gruba giriyor gibi. Bu fotoğrafı yayınlayan gazete, ziyaretin ‘dini bir nedenle mi yoksa turistik bir gerekçeyle mi’ yapıldığını sormakla, muhtemelen, General Başbuğ’un ‘gizli Yahudi’ olabileceğini ima etti. Şu anki Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın göreve gelişi öncesinde de benzeri şayialar yayılmış, kendisinin ‘Yahudi dönmesi’ (‘Sabetayist’) olduğuna dair asılsız söylentiler çıkarılmıştı.

Tüm bunlarda içiçe geçmiş bir dizi yanlış zihniyet var. En başta, Yahudi olmayı bir suç veya ayıp gibi gören antisemit düşünce geliyor. Her iki generalin de ‘Yahudi’likle uzaktan yakından ilgili olduklarını sanmıyorum; ama olsalar ne olur? Bir insanın ‘Yahudi kanı’ taşıması (ne demekse) bir kınama sebebi olamayacağı gibi, ‘Sabetayist’ olması da ‘din özgürlüğü’ içinde değerlendirilmesi gereken bir haktır. Aslında eğer Musevi bir vatandaşımız Genelkurmay’ın zirvesine kadar çıkabiliyorsa, bu Türk demokrasisi için ancak bir kazanç olabilir.

Diğer bir yanlış zihniyet, bir Müslümanın başka bir dinin kutsal mabedini ziyaret etmesinin garip karşılanması. Oysa bunda ne var? Yabancılar bizim ülkemize gelince camileri ziyaret etmiyorlar mı? Bu mabedlere girdiklerinde oranın adabına uygun davranmıyorlar mı? İngiltere Kraliçesi daha geçenlerde başını örtüp Kur’an-ı Kerim dinlemedi mi?

Bir Müslümanın bir Yahudi mabedini ziyaret etmesi, sadece bu ‘medeniyet’ ölçüleri açısından değil, İslam’ın kendi ilahiyatı açısından da gayet uygundur. Kuran’da havra ve kiliseler camilerle birlikte anılır ve koruma altına alınır. Kudüs’teki Ağlama Duvarı’nın kökeni de, İslam’a göre peygamber sayılan Hz. Süleyman’a kadar uzanır. Aynı mekan, aynı zamanda Hz. Muhammed’in miraca yükseldiğine inanılan yerdir.

Ve dahası, İslamiyet ve Yahudilik, aslında ilahiyatları, dini kuralları ve ahlaki normları açısından birbirine en yakın iki dindir. Geçmişte de yüzyıllar boyunca bir arada ‘sorunsuz’ var olmuşlardır. Bugün dünyada bir Müslüman-Yahudi gerilimi bulunmasının sebebi ise, 20 yüzyılda ortaya çıkan Arap-İsrail sorunudur. Yani dini değil, siyasi bir meseledir. Bu siyasi meselenin etkisine fazlasıyla girerek ‘Yahudi düşmanlığı’na kapılmak, Yahudilik ile İsrail Devleti’ni ayırt edememek, dahası İsrail içindeki farklılıkları algılayamamak, Müslümanları bazen haklı oldukları noktalarda haksız duruma düşürüyor.

Türkiye’deki otoriter laiklik geleneğini ve bunu temsil eden ‘kurumları’ hayali ‘Siyonist komplo’lara bağlamak da böylesine bir yanlış. İlginç olan bunun tam da zıttının ‘militan laikler’ tarafından muhafazakar dindarlara karşı uygulanması. Bu dindarların küresel bir ‘Arap-İslam komplosu’na dahil oldukları paranoyası, başörtü takmak için Suudi Arabistan’dan para aldıkları gibi şehir efsaneleri ile destekleniyor.

Sorunlarımızı çözebilmek için öncelikle diğer tarafı ‘hain’ gibi gösteren bu fantazilerden kurtulmamız gerek. Gerçekte en şahin Jakoben de, en sofu muhafazakar da bu ülkenin çocuğu. Aralarındaki uçurum, dünya görüşü ve ideoloji farkından kaynaklanıyor. Bu yüzden her iki taraf da aslında ‘doğru bildiğini’ savunuyor. Önce bunda bir anlaşalım ki, ‘doğru’nun ne olduğunu tartışmaya başlayabilelim.
« Son Düzenleme: Haziran 18, 2008, 12:51:25 ös Gönderen: Kirlangic »


Haziran 18, 2008, 01:15:04 ös
Yanıtla #1
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1662

Bu konuda paylasmak istedigim onemli bir nokta var. Kudus'teki yikik Hz Suleyman tapinaginin Museviler tarafindan kutsal sayilan "Bati Duvari", ayni zamanda, Hz Muhammed'in Mirac gecesi ati Burak'in ustunde goge sahlandigi duvar olarak, Islam' geleneklerine / inanclarina gore de kutsaldir. Islam gelenegine gore bu duvarin adi "El-Burak Duvari"dir. Kudus Muftusu'nun son fetvalarina gore, sozkonusu duvar tumuyle bir Islam kutsal yeridir, hatta Musevi kutsal yeri sayilmamalidir ve dinibutun bir Musluman'in "Aglama Duvari" sozunu kullanmasi bile caiz degildir. Simdi, butun bu fetvalara aykiri olarak, Vakit gibi bir Radikal Islam sozcusu kalkiyor, isine gelince ayni duvari Islam degil, sadece bir Musevi kutsal yeri yapiyor!

 Radikal Islamcilar karar versin: Kudus Muftu'sunun fetvalarina uygun olarak, eger sozkonusu duvar bir Islam kutsal yeri ise, o zaman orayi ziyaret etmek, sakincali olmak bir tarafa, her Musluman icin bir dini vazifedir. Eger Org Ilker Basbug'un iddia ettikleri ziyaretini bazi imalarla elestirmek istiyorlarsa, o zaman yukardaki tum fetvalari iptal ederek, Radikal Islam'in gozunde sozkonusu tarihi duvarin, bir Islam kutsal yeri olmayip, sadece bir Musevi kutsal yeri oldugunu alenen kabul ve ilan etsinler! Bu ne perhiz, bu ne lahana tursusu!

 Sozkonusu referanslar asagida:

 The Western Wall According to Islam

 Many Muslims refer to the wall as "al-Buraq Wall". They claim the Wall as a Muslim holy site based on two factors: The first is due to the association with the Wall in the Isra and Mi'raj story; some sources identify the Western Wall as the place where Muhammad tethered his winged steed, Buraq. The second is based on the claim that it is Waqf property and a part of the Noble Sanctuary. According to the Palestinian National Authority, the Jews did not consider the Wall as a place for worship except after the Balfour Declaration was issued in 1917. PA-appointed Mufti of Jerusalem,

Sheikh Ekrima Sa'id Sabri, believes that the Wall belongs to the Muslims alone. In 2000 he related that:

 "No stone of the Al-Buraq wall has any relation to Judaism. The Jews began praying at this wall only in the nineteenth century, when they began to develop [national] aspirations. " A year later he stated:  "There is not a single stone in the Wailing Wall relating to Jewish History. The Jews cannot legitimately claim this wall, neither religiously nor historically. The Committee of the League of Nations recommended in 1930, to allow the Jews to pray there, in order to keep them quiet. But by no means did it acknowledge that the wall
belongs to them."

 Interviewed by German magazine Die Welt, January 17, 2001

 Egyptian Minister of Waqfs, Mahmoud Hamdi Zakzouk, has asserted that the Western Wall is not a Jewish holy site. Another high ranking Egyptian Muslim authority, Mufti Nasr Fradid Wassel, has decreed that  the Western Wall remain an Islamic endowment for ever, explaining that it is a part of the western wall of the Al-Aqsa Mosque. He added that the Wall would belong to Muslims all over the world "until the end of earth" and that it is religiously forbidden for Muslims to refer to Buraq Wall as the Wailing Wall.  In 2006, Dr. Hassan Khader, founder of the Al Quds Encyclopedia, told PA television that the first connection of the Jews to the Wall
is "a recent one which began in the 16th Century...not ancient...like the roots of the Islamic connection". Raed Salah, leader of the northern branch of the Islamic Movement in Israel wrote that: "The Western Wall - all its various parts, structures and gates –
are an inseparable part of the al-Aqsa compound... The Western Wall is part of Al-Aqsa's western tower, which the Israeli establishment fallaciously and sneakily calls the 'Wailing Wall'. The wall is part of the holy al-Aqsa Mosque".

 http://en.wikipedia.org/wiki/Wailing_wall

 Ek referanslar:
 http://www.pmw.org.il/Bulletins_Oct2006.htm

 http://www.jerusalemites.org/jerusalem/alburaq/6.htm
« Son Düzenleme: Haziran 18, 2008, 01:17:56 ös Gönderen: Kirlangic »


Haziran 18, 2008, 01:28:05 ös
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1662




Tarih de dogruluyor  ki, resimdeki Arapca tabelaya bakilacak olursa (Tarik-ul Buraq) duvarin Urdun isgalindeykenki adinin bu olduguna suphe yok.


Haziran 18, 2008, 05:39:40 ös
Yanıtla #3
  • Ziyaretçi

MUSTAFA PAMUKOĞLU

Büyük Kulüp, Ülke Aleyhine mi Çalışıyor?

 

14 Haziran tarihli Vakit gazetesinde Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ'a Büyük Kulüp'e üyeliği ile ilgili insafsızca ve anlamsızca soruyla sanki Büyük Kulüp üyeliğinin çok kötü bir şey olduğu kamuoyuna yansıtılmıştır. Bu saptamanın ne denli gerçek dışı ve maksatlı olduğunu ortaya koymak için Büyük Kulüp'ü tanımakta yarar var (Bu konuda Boyut Kitapları yayını Orhan Koloğlu'nun kitabı çok önemli bir kaynaktır).

Büyük Kulüp (Cercle d'Orient) 1 Nisan 1882 yılında B. Britanya Elçisi Sir Alfred Sandison'un önderliğinde kuruldu. Bu kuruluşa etki eden en önemli olay, Fransızların 1881 Mayıs ayında Tunus'u işgal etmesi ve 1881 Aralık ayında Düyunu Umumiye'nin kurulması sonucunda Avrupalıların Mısır'ı da işgal etme düşünceleri ve Osmanlı'da hâkimiyet kurmak için bir mekanizmaya ihtiyaç duymalarıdır. 78 kişiden oluşan kurucular listesinde 18'u Osmanlı, 1'i İranlı, 59'u yabancı idi. Osmanlılar içinde üç Türk bulunuyordu.

1909 yılında kulübe ittihatçıların üye olduğunu, 1914 yılından itibaren Türkleştirme harekâtının başladığını görüyoruz. 1930'lara kadar üye olan Türk vatandaşlarından milletvekilleri ve de yüksek dereceli görevlilerin özel bir yer tuttuğunu da söylemeliyiz.

1918'de Mustafa Reşid Paşa başkanlığa seçilir ve ittihatçılıkla damgalanmamış kişiler üye kabul edilmeye başlar. İstanbul'un işgali sırasında Osmanlı yöneticileri ile işgal komutanlarının bir araya geldiği bu kulüp derhal tedbir alarak siyasi toplantı yasağını getirir. Aslında kulüp, başından beri siyasetle uğraşmama ilkesini kabul etmiş ve herkesin üye olmak istediği örnek bir kulüp olarak faaliyetini sürdürmüştür.

1923-1943 döneminde kulüpte Türk önceliği yerleşmeye başlamıştır.

1940'lı yıllarda kulüp kayıtları artık Fransızca tutulmamaya başlıyor, Türkçe egemen oluyor ve yeni yapılanma başlıyor.

İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yabancı diplomatların etkisi tamamen yok olmuştur. Üyeler içinde yerliler giderek artmaya başlamıştı. 1950'de üye sayısı 350'dir. Ancak üye girişi ve yıllık aidatlara devamlı yapılan zamlar sonucunda özellikle devlet memurlarının girişi azalmaya başlamıştı. Bu durum, genel kurulda zenginler kulübü mü oluyoruz, tartışmasını gündeme getirmişti. Fahri Karakaya, "Kulüp zannımca zenginler kulübü değildir. Yüksek kaliteli kimseleri, parası yoktur diyerek almamak olmaz" diyerek yeni bir anlayışın doğmasına sebep oluyordu. 1960 devriminden sonra kulüp üyelerindeki azalma sonucu 17 Mart 1962'de alınan bir karar ile giriş aidatının yarısını ödemeleri kaydıyla devletin önemli mevkideki kişilere kulübe üye olma olanağı tanınmıştır.

25 Ocak 1976 yılı Büyük Kulüp'te yeni bir dönemin başladığı tarihtir. Raif Dinçkök'ün 17 yıl sürecek başkanlığı süresinde çok önemli gelişmeler ve değişimler oldu. 1978 yılından bu tarihe kadar yazlık lokal olarak kullanılan Çiftehavuzlar'daki yerin tapusu dernek adına alındı. Mali durumu iyi olmayan kulübün arsa ve köşkü satın alınmasında ve yeni inşaat için Raif Dinçkök, Emin Cankurtaran, Mehmet Çolakoğlu, İsak Lodrik ve Aslan Sadıkoğlu'nun verdiği ödünç paralar önemli katkı sağlamıştı.

1980'lerin sonunda kulüp tesisleşme yönünden mükemmel hale geldi. Raif Dinçkök'ten sonra başkanlığı iki yıl süre ile eski başbakanlardan Bülend Ulusu yaptı. Bülend Ulusu'dan sonra 1997 yılından bugüne kadar başkanlığı Duran Akbulut yürütmektedir.

Büyük Kulüp bir dernektir. İktisadi işletmeleri ile üyelerine hizmet sunmaktadır. Derneğin en son kabul edilen tüzüğüne göre birinci amacı; "Laik, demokratik, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti'nin temel değerlerini korumak; Atatürk ilke ve ideallerinin ülkemizde sonsuza dek yaşayabilmesi için fikir ve hizmetler üretmektir". Bu amacın yanında kültür, sanat, spor, eğlenme, dinlenme gibi sosyal faaliyetlerle üyelerine hizmet etmektir. Kulübün esas niteliği sosyal faaliyetleridir.

Dernekte üyelik üç tiptir. Asıl üyelik: Tüzükte belirtilen şartlara uyan, 25 yaşını bitiren herkes üye olabilir. Onursal üyelik: Devletin üst düzey görevlerinde bulunanlar ile ülkemize ve derneğe büyük hizmet ve yararı dokunan kişilere verilen, oy hakkı olmayan bir üyeliktir. Özel üyelik: Devlete büyük hizmet yapmış olanlarla, kulübe amaç ve faaliyetlerinde katkıda bulunacak kişilerden yönetim kurulu kararı ile seçilecek kişilere özel üyelik verilebilir.

Sevgili okuyucular, kuruluşunda farklı yapıda olan kulüp, şimdi tamamen Türk üyelerini barındıran, siyaset amacı olmayan, dış mihraklarla ilişkisi bulunmayan, tamamen sosyal nitelikte bir kulüptür. Belki kulüp giriş ödentileri ve verdiği hizmetlerin maliyeti bakımından hayat standardı iyi olanları barındıran elit bir yer olarak tartışma konusu yapılabilir, ama serbest piyasa ekonomisinde bu tür organizasyonlar doğal karşılanmaktadır. Önemli olan, bu derneğin ülkenin aleyhine bir faaliyette bulunup bulunmadığıdır. Bu nedenle de İlker Paşa gibi önemli insanların üyeliğinin spekülasyona tabi tutulmasını ve kulübün gizli amaçları olan dış kaynaklı bir organizasyon olarak sunulmasını anlamsız ve maksatlı olarak görmek gerekir.

pamukm6superonline.com


Haziran 18, 2008, 10:08:59 ös
Yanıtla #4
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1648
  • Cinsiyet: Bay

1-askerlikte önemli olan din değildir.Önemli olan kişinin Türk olmasıdır.
2-Müslüman olamayan veya deist kişilerde kurmay olabilirler veya general.
3-İlker Başbuğ'da musevi olabilir(Bence resimdeki o değil.).Kimi ne ilgilendirir ki kişilerin dini.Sonuçta resmi kıyafetle gidilmedikten sonra.

4-Mesela bilinen:
a)Tümgeneral Doğu Silahçıoğlu şamandır.
b)Zadik Hanzediyan’ın Özgeçmişi ve Türk Deniz Kuvvetlerine Girişi

12 Temmuz 1909 Askerlik Yasasına göre hazırlanan 1 Kasım 1909 tarihinde yürürlüğe giren yönerge gerekli koşulların sağlanması halinde sözleşmeli statüde subayların Silahlı Kuvvetlere girmesine olanak sağlıyordu.Bu konunun en tipik örneklerinden biri Birinci Dünya Savaşı öncesi 17 Nisan 1914 tarihinde bir Osmanlı Ermenisi olan Zadik Hanzediyan’ın sözleşmeli statüde Türk Deniz Kuvvetlerine birinci yüzbaşı rütbesiyle katılması olayıdır.Denizcilik Bakanlığının emir komutasındaki Türk Deniz Kuvvetleri hiç bir ayrımsallık yapmadan gerekli koşulları sağlamış olan Zadik Hanzediyan’ı kendi saflarına aldığı gibi, kendisine de Türk Deniz Kuvvetlerinde oldukça önemli bir rütbe sayılan birinci Yüzbaşı rütbesini de vermiştir.Gerçekten de bu rütbe Türk Deniz Kuvvetleri protokolünde yeni olan oldukça önemli bir rütbedir.Çünkü Ağustos 1914 başlarında İngiltere’deki eğitimini tamamlayarak Türkiye’ye dönen Birinci Dünya Savaşında Cemal Paşa’dan sonra Denizcilik Bakanı olan,Mondros Bırakışmasını imzalayan ve Kurtuluş Savaşının Başbakanı Hamidiye Kahramanı Hüseyin Rauf Orbay’ın rütbesi ise binbaşıdır. Diğer bin ifadeyle Zadik Hanzediyan’a verilen rütbe,Binbaşı Rauf Bey’in rütbesinin bir alt rütbesidir.
Kaynak: http://www.eraren.org/index.php?Lisan=tr&Page=YayinIcerik&IcerikNo=33

5-Bu örnekleri arttırmamız imkansız çünkü askerler normal olarak dinlerini açıklamıyorlar ki zaten niye açıklasınlar.


Haziran 18, 2008, 10:23:42 ös
Yanıtla #5
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1662

1-askerlikte önemli olan din değildir.Önemli olan kişinin Türk olmasıdır.


Verdiginiz bilgiler icin tesekkur ederim sn Akyol ancak dini kimligi kastetmiyorum ben. Irki kimlik, Ermeni, Rum, Yahudi, irki yani..


Haziran 19, 2008, 01:52:12 öö
Yanıtla #6
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1648
  • Cinsiyet: Bay

azınlıkların(Ermeni,Yahudi,Rum) askeri okula başvurursa belki kabul edilebilir bununla ilgili kanun,nizam nedir buna en iyi sn. skull verebilir.
Ancak yönetmelikte şu yazılı;
(1) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ve erkek olmak (Çifte vatandaş olan adaylar 18 yaşına gelmelerini müteakip  diğer ülke vatandaşlığından çıkmayı yazılı olarak taahhüt etmeleri halinde, çifte vatandaşlığa sahip olmaları askeri okullara girmelerine engel teşkil etmez)
kaynak : http://www.kuleli.kkk.tsk.mil.tr/
1-Sn kırlangıç azınlıklar neden başvursun ki askeri okula?
2-Sanırım bir Ermeninin T.C. kimliğinde Türk yazıyor ve kendisinin azınlık olduğu da nüfüs kayıtlarından ortaya çıkıyor.Peki kişi kendisini ermeni değilde hristiyan bir Türk vatandaşı olarak görüyorsa nasıl bir işlem uygulanır.Yani azınlık statüsünden kendi isteğiyle çıkabilir mi?


1-askerlikte önemli olan din değildir.Önemli olan kişinin Türk olmasıdır.



Verdiginiz bilgiler icin tesekkur ederim sn Akyol ancak dini kimligi kastetmiyorum ben. Irki kimlik, Ermeni, Rum, Yahudi, irki yani..


Haziran 19, 2008, 03:24:11 ös
Yanıtla #7
  • Ziyaretçi

bunları çıkartmanın tek sepebi ülkede askeriyeye karşı güveni azaltmak kardeşim sizene adam gitmiş ibadetini yapıror yapsın ne olacaksa halbuki ağlama duvarının oldugu bölge bütün dinlerce kutsal kabul edilirken bir askerin ağlama duvarında yaptıgı bir ibadet  olay oluyor bunların derdi ülkeyi karıştırmaktan başka birşey degil.


Haziran 20, 2008, 01:46:10 ös
Yanıtla #8
  • Skoç Riti Masonu
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 3734
  • Cinsiyet: Bay

Gerek askeri liseler ve gerekse Kara/Hava/Deniz Harp Okulu'na başvuru şartları son derece ağırdır. Sağlık, beden, yaş ile ilgili şartları sağlamanızın dışında TC Vatandaşı olmanız elbetteki gereklidir. Bu noktada, azınlık statüsündekilerin askeri okullara girişte başvuruda bulunamayacaklarına dair bir şart bulunmamaktadır. 1950lere kadar "turk ırkından olmak" şartı (bu sadece askeri okullar için değil 1940lardaki pek çok sivil memuriyet ilanında da u şart aranmaktaydı, "türk soyundan olma", "türk ırkından olma", "anne ve babası türk neslinden olma" gibi ifadelerle) mevzubahis idi ancak (yanlış hatırlamıyorsam) 1950lerde bu şart kaldırılmıştır.

Bugün aranan şartlar arasında "Adayların kendilerinin yanı sıra annesi, babası, kardeşleri ve velisinde tutum ve davranışları ile yasa dışı, siyasi, yıkıcı, irticai, bölücü ideolojik görüşleri benimsememiş, bu gibi faaliyetlerde bulunmamış veya bu gibi faaliyetlere karışmamış olma şartı" bulunmaktadır. Yine "yapılacak arşiv araştırması ve soruşturma sonucunda şüpheli ve sakıncalı halleri bulunmama"lıdır. Ha keza "Kusursuz bir ahlak ve karaktere sahip olmaları " da bir şart olarak öne sürülmektedir.

Bu noktada, hiçbir yasal sınırlama olmasa bile bir ermeni veya rum kökenli yurttaş bu okullarda okumakta mıdır? Bilmiyorum. başvurup başvurusu reddedilen var mı? Onu da bilmiyorum.

Ama bu gizli soruşturma, şüpheli ve sakıncalı hallerin neler olabileceği ise bende bir soru işareti olarak duruyor. Hele ki tarihimize bakıp da;  Cumhuriyet'in hemen sonrasında Anadolu'da gayrımüslimlerin seyahat özgürlüklerinin engellenmesi ve evlerine el konması süreci, 1936 Trakya pogromu, 1942 Varlık Vergisi, 1955'de 6 Eylül saldırısı, 1964'deki zorunlu mübadele ve 1974'de vakıf mallarının müsaderesine yönelik sistemli çabayı hatırlayınca gayrımüslim azınlık ile devlet arasındaki ilişkinin yurttaşlık bağlamından öte ve önce başka bir "şüphe ve sakıncalı" anlam taşıdığı sonucuna ulaşınca...

Devlet bir bütün olarak özel okullarda, vakıflarda gayrımüslimleri ayrı bir kefeye koyuyorsa hadi onu da geçtim 2004 yılındaki Vatandaşlık yasası Yönetmeliğinde vatandaşlığa girmek için başvuranların 'soy durumları'nın konsolosluklar, MİT, Emniyet ve valilikler tarafından araştırılacağını belirtiyorsa, (konuyla ilgili bir gazete haber için bkz . http://webarsiv.hurriyet.com.tr/2004/05/12/457775.asp) kimse de bana bu askeri okullara girişte yapılan soruşturma da azınlıklardan olmanın "şüpheli ve sakıncalı durum" olmadığını söylemez diye de düşünüyorum.

Hem zaten Bay Akyol'un ikinci sorusunda çok belirgin bir bakış açısının izleri var "azınlıklar neden başvursun ki askeri okula?"...


---

google da yazdıklarımı taratacaklar için bilgi notu; askeri okullara giriş şartlarını pek çok adreste bulduğum için link atma gereği hissetmedim.

« Son Düzenleme: Haziran 20, 2008, 03:44:44 ös Gönderen: skullG »


Haziran 22, 2008, 08:21:12 ös
Yanıtla #9
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1662

 Provakatorlugu meslek edinmis Vakit Gazetesine tokat gibi cevap Hurriyet'ten geldi..! Ertugrul Ozkok'e cok tesekkur ediyorum..

     




22 Haziran 2008

Ertuğrul ÖZKÖK
 

Fotoğraf mı istiyordun, al işte


GÜNLERDİR eski fotoğraf albümlerimi, dijital albümlerimi karıştırıyorum.

Bir kare fotoğrafı, evet bir kare fotoğrafı bulmak için.

Beni ve eşimi Kudüs’te "Ağlama Duvarı" önünde gösteren bir fotoğraf karesini arıyorum.

Yanılmıyorsam Kudüs’e üç defa gittim. Bunların hepsinde de üç dinin mekánlarını ziyaret ettim.

Mescid-i Aksa, Kıyamet Kilisesi ve Ağlama Duvarı.

İkisinde eşimle birlikteydik.

Mescid-i Aksa’da dua ettik.

Kıyamet Kilisesi’nde de dua ettik.

Ağlama Duvarı’na gittik.

Girerken başımıza kipa taktık.

Ellerimizi duvara sürdük.

Küçük káğıtlara dilekler yazıp duvardaki deliklere soktuk.

Orada da dua ettik.

Dünyanın dört bir köşesinde çeşitli dinlere ait mabetleri ziyaret ettim.

Hepsinde "Yaradan"la baş başa kaldım.

Allah’ın bize verdikleri için şükrettim.

Birçoğunda fotoğraflarım çekildi.

Ama bir tekini, sadece bir tekini bulmak istiyordum.

Ağlama Duvarı’nda, başımda kipayla bir fotoğraf.

* * *

O fotoğrafı bulup köşeme koymak ve bu ülkede insan yıpratmanın en ahlaksız, en dinsiz, en imansız yollarına tevessül eden insanların gözüne sokmak için yayımlamak istiyordum.

Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ’u, servis yoluyla yıpratmaya çalışanlara, "Buyurun beni de yıpratın. Ağlama Duvarı’nda komutanın yanında ben de duruyorum" demek istiyordum.

Bulamadım.

Çektirdiğimi hatırlıyorum, ama bir türlü bulamadım.

Fotoğrafı bulamadığım için yapacağım tek şey, bir yazı yazıp oraya koymaktı.

Onu yaptım.

Bir de dedim ki: "İlker Paşa’nın Mescid-i Aksa’da da çekilmiş fotoğrafı var. Aynı gizli eller neden o fotoğrafı da servise koymuyor?"

Bu cümlemi aldılar, günlerdir manşetlerinden soruyorlar.

"Nerede Mescid-i Aksa’daki fotoğraf?"

Servisi yapanların ahlakından, cibiliyetinden o kadar eminler ki, öyle bir fotoğrafın bulunduğuna inanmıyorlar.

Herkesi, kendileri gibi inanç üzerinden, kutsal değerler üzerinden, din, Peygamber, iman üzerinden en pespaye, en kirli siyaseti yapacak kadar tıynetsiz sanıyorlar.

Oysa hepsi biliyorlar ki, bu ordu, milletinin ordusudur, milletinin bağrından çıkmıştır ve milletinin inançlarını onlar da aynen yaşamaktadır.

Ama gel de o kafaya, güya iman üzerine kurulmuş en imansız kafaya bunu anlat.

Herkesi kendi gibi biliyor ya, "Nerede fotoğraf" diye soracak cüreti kendinde bulmuş.

Kimbilir belki de o fotoğrafı servis yapan karanlık tipler güvence vermiş, "Merak etme, camide fotoğrafı yok" demişler.

O da inanmaya hazır. Ordusunun subayının imanının gerçek iman olduğunu biliyor da söylemek işine gelmiyor.

Ona göre iman dediğin şey, ille de teşhir edilmelidir.

Cuma namazına mı gittin, herkesin gözüne sokmalısındır.

Oruç mu tuttun, tutmayana hesap sormalısındır.

O yüzden, "Nerede fotoğraf" diye soruyor.

* * *

Al işte fotoğraf.

Hem Ağlama Duvarı’nda, hem Mescid-i Aksa’da.

Hem Yahudi’nin kutsal mabedinde, hem Müslüman’ınkinde.

Birinde eli duvarda, ötekinde iki eli Allah’ına doğru açılmış.

Şimdi sorsam: "Utandın mı?"

Nerede o yüz...

Al işte fotoğrafı, al ama iş bitiyor mu?

Asıl meselemizi, asıl haksızlığımızı, asıl suçumuzu affettirebiliyor muyuz?

Bu ülkede Yahudiliği, Yahudi inancını hálá insan yıpratmak için malzeme olarak gören bu kafa, bu Nazi kafası olduğu sürece, hiçbirimiz insanlık huzuruna gönlümüz ak olarak çıkamayacağız.

« Son Düzenleme: Haziran 22, 2008, 08:24:00 ös Gönderen: Kirlangic »


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
5122 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 28, 2007, 12:12:42 öö
Gönderen: shemuel
29 Yanıt
19507 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 23, 2016, 09:46:48 öö
Gönderen: Ares
8 Yanıt
7944 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 28, 2012, 09:12:01 ös
Gönderen: Tij
0 Yanıt
3141 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 27, 2011, 12:30:09 ös
Gönderen: ozkann
0 Yanıt
2778 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 21, 2011, 05:38:39 öö
Gönderen: ozkann
11 Yanıt
9058 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 25, 2011, 02:03:47 ös
Gönderen: Masor1976
4 Yanıt
3341 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 29, 2012, 04:36:15 ös
Gönderen: yazbenide
0 Yanıt
2895 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 21, 2015, 03:38:19 ös
Gönderen: Risus