Özgürlüğün çok farklı tanımları var. Mesela literatüre de girmiş iki kavram; Pozitif özgürlük ve negatif özgürlük.
Pozitif özgürlüğü savunanlar şunu diyor; "İnsanın özgür olabilmesi için yaşayabilmesi, yaşayabilmesi için de asgari ihtiyaçlarını karşılaması gerekmektedir. İhtiyaçlarını karşılayamayan birey, özgür değildir. Dolayısıyla bu insanı özgür kılmak için, ona ihtiyaçlarının verilmesi gerekmektedir." Yani pozitif özgürlükçüler, insanın özgür olabilmesi için bir şeylere, ki bu şeyler maddi şeylerdir, "sahip olmasını" gerekli görürler.
Negatif özgürlüğü savunanlarsa şunu diyor "İnsan, engellenmediği sürece özgürdür. Hayatını nasıl idame ettireceği kişinin kendisini ilgilendirir. Bu konudaki ihtiyaçlarını kişi kendisi sağlamak durumundadır. İhtiyaçlarını karşılayamayan insan, özgür olmayan bir insan değildir; sadece ihtiyaçlarını karşılayamayan bir insandır. Özgürlük, insanın, başka insanlara zarar vermediği sürece engellenmemesinin garanti altına alınmasından başka bir şey değildir."
Ekonomik olarak herkes özgürdür. Çünkü herkes ekonomik olarak istediği işi yapabilir, istediği malı alıp satabilir; ona bu yollar açıktır. Eğer bir insan bir bakkal açmaya karar verirse, her şeyini hazırlarsa, ama birileri onun bu dükkanı açmasını gayri meşru yollardan engellerse, işte o zaman o insan için ekonomik olarak özgür değildir diyebiliriz. Yoksul bir insan da, zengin bir insan da, bunun için, ekonomik olarak özgürdür. O yoksul insan iş aramaya çıkabilir. Eğer iş aramasına izin verilmezse, o zaman ekonomik özgürlüğü yoktur diyebiliriz. Yani, ekonomik alanda engellenmeye maruz kalmayan her insan ekonomik olarak özgürdür.
Ekonomik özgürlüğün, parayla ilgisi bu yüzden yoktur. Çoğu kişi, ekonomik özgürlüğü, satın alma gücü ile karıştırıyor. Bir insanın satın alma gücü düşük olabilir. Ama yeterli parayı kazanır da biriktirirse, istediği o şeyi satın alma gücüne ulaşabilir de. Sırf parası yoktur diye o kişi için "ekonomik özgürlüğü engelleniyor" diyemeyiz. O kişinin sadece parası yoktur, ve parasının olmamasına neden olan şey de kendisidir. İşidir. İçinde bulunduğu koşullardır. Yeter ki kimse bu adamın parasını çalmamış, ve ekonomik alandaki geçişliliğini bilinçli olarak engellememiş olsun.
Ekonomik satın alma gücü, bir de "huzur"la karıştırılıyor sanki. Huzurun parayla bir ilgisi yoktur. Refahın vardır fakat Huzurun yoktur. Sn Hacamat kişiyi mutsuz kılan şey "hırstır" demiş. Öyledir. Daha doğrusu, kişiyi mutsuz kılan şey, kendisine koyduğu hedeflere ulaşamamış/ulaşamıyor olmasıdır. Çok zengin bir adam, huzursuz olabilir, çünkü hedeflerine ulaşamamıştır. Ama hedeflerine ulaşan ve iş hayatını seven bir zengin için de tutsaktır diyemeyiz, çünkü o hedeflerini yaşamanın bilincinde olarak "mutlu" bir insandır. Dışarıdan bize nasıl göründüğü, veya onun hayatının bizim istediğimiz hayatla farklılık göstermesi, onun için "tutsaktır" dememize gerekçe olmamalı. Huzur ve mutluluk, bireysel bir konudur. Tartışmaya kapalıdır. Diyojen bir fıçı içinde mesuttu. Ali Ağaoğlu da işiyle mesut. Bu iki insanın ortak noktaları huzurlu olmaları, ve bunun gelirleriyle değil, "olmak istedikleri" şeylerle ilgisi var.
Saygılar