Mitra gizemi
Eski Roma dini, “gizli kült”lerin en ilgi çekicilerinden biri olan Mitraizm hakkında yazılı hiçbir belgeye rastlanmaz. Sadece tapınaklar, ikonlar ve açıklanamayan sanat eserlerinin üzerinde deşifre edilemeyen semboller var.
Richard Cavendish “Mystery Relligions”da kadim kültleri anlatıyor. Ve “mister” tanımını şöyle yapıyor;
Kadim kültlerin bazıları, öğretilerinin belirli bir kısmını, bazı gizli sembolleri açıklamak ve kurallarla belirlenmiş olan çeşitli ayinleri, törenleri uygulamak suretiyle inisiye ettikleri (içeri kabul ettikleri) seçilmiş birkaç kişiye açıklamak üzere saklı tutarlardı. Bu öğretiler ile ayinler, “misterler” oluştururdu. Misterler, Grekçe’de özel veya gizli ayinler anlamına gelen “mysterion” sözcüğünden türetilmiş bir deyimdir.
Grekler üç tür bilgiden söz ederler;
Mathesis: Öğrenilebilir bilgi.
Gnosis: Tefekkür veya sezgi yoluyla edinilebilen bilgi
Pathesis: His veya ıstırap yoluyla edinilen bilgi.
Misterler bu üç tür bilginin hepsini birden edinmek sonucunda aydınlanmayı amaçlar. Bazı misterlerde ise, başlıca iki düzey vardı;
Halkın katılabildiği “egzoterik” dış halka ile sadece seçilmiş kişilere gizli olarak öğretilen “ezoterik” iç halka.
Cavendish bu kitabında “Mitra ve Boğa” adlı bölümü aynen şöyle;
Dünyanın en yaygın misteri, belki de etkisini Kırım’dan Britanya Adaları’na kadar duyurmuş olan Mitraizm’dir.
Işık mabudu olan Mitra, Kainat’ın İyilik ilkesi’nin, Kötülük ilkesi ile olan mücadelesinde en büyük yardımcısıydı. Mitraizm Misterleri, Mitra’nın iri boğayı öldürmesi olayının çevresinde gelişmiştir.
Aday, çok uzun bir hazırlık dönemi geçirir ve bu süre içerisinde cesareti ve misterlere katılmaya uygun olup olmadığı konusu çeşitli şekillerde sınanırdı. Kesinkes bir ketumiyet uygulanır, aday kendisine ifşa edilecek olan ayinleri yaşamı pahasına gizli tutacağına ilişkin ant içerdi.
Önce birkaç gün süreyle yemek yemekten ve cinsel ilişkiden kaçınır ve törenle alınan bir abdesttensonra adayın elleri arkasına bağlanarak, aynen bir ölü gibi yere yatırılırdı. Bunu kutsal ayinler izler, daha sonra da adayın sağ elini kavrayan hierofant (rahip), onu ayağa kaldırırdı.
Artık sıra, kanla yapılan vaftize gelmişti. Aday çırılçıplak bir halde bir çukura sokulur, çukurun üstü bir kafesle örtülürdü.
Kafesin üzerinde bir hayvan kurban edilir ve bu hayvanın kanları adayın üstüne akardı.
Kurban edilen hayvan ne olursa olsun, bunun Mitra’nın ölürdüğü boğanın yerini tuttuğu kabul edilirdi. Latin şair Prudentius, belki de bizzat bilgi sahibi olduğu bu törenin canlı bir tasvirini yapmıştır:
Sembolik olarak inisiye kıyam etmiş ve boğanın yaşam bahşeden kanından yıkanmış olmaktadır. Artık, inisiye, “edebiyete doğmuş” olarak kabul edilir ve onu seçmişler sınıfına yüceltecek olan kutsal yemeğe katılmasına izin verilir.
Mistik kurtuluş ve hizmet öğretisi, Kardeşliğin bu üyesine, Karga’dan Baba’ya (veya Kartal’a) kadar uzanan 7 ardışık İnisiyasyon Derecesi’nden geçtikçe kademe kademe ifşa edilecektir.
Tüm misterler, dini içgüdünün taşması olarak düşünülebilirler. Hepsi de spiritüel bir deneyimi, bilinmeyenin huzurunda huşu ve saygı duymayı vaat ederler.
Dolayısıyla, misterlerin bir anlamda “evrensel” oldukları söylenebilir. Akdeniz havzasında, misterler, asli Mabutlar’ın çoğuyla ve tali Mabutlar’ın da birkaçıyla ilgili olarak gelişmiştir.
Hıristiyanlığın kuruluşundan hemen sonraki dönemde Gnostikler, Hıristiyanlık öncesi tradisyonları üstlenip, bunlara ilişkin kültleri Hıristiyanlık ile bağdaştıran çok sayıda tali mister oluşturmuşlardır.
Günümüz araştırmacıları, Keltler arasında “Druid Misterleri”, İskandinavlar arasında “Odin Kültü”, Anadolu’da “Kabirler”, iran’da “Maniheizm” ve hatta Kolomb öncesi Amerika’da Guatemala’nın “Zibalba Misterleri” gibi birçok mistere ilişkin kanıtlar bulmaktadırlar.
Yazılı dilleri olmayan toplulukların çoğunda, topluluğun kabul edilmiş belirli bir bireyi olma durumundaki adayların yeni statülerine spiritüel içerikteki geçişlerini majik törenler aracılığıyla gerçekleştirmelerini sağlamak için, doğal olarak gelişmiş bir misterler sistemi vardır.
Her gizli topluluk belirli bir gizli öğretinin çevresinde gelişmiş olan bir kardeşlik örgütüdür.
İşte, bu öğretiye kutsal sayılan ayinler eşlik ettiğinde, ortaya bir “mister” çıktığı söylenebilir.
Örneğin, Masonluk’ta da Kainat’ın Ulu Mimarı’na niyaz edilir; parolalar, dereceler, bir tür toplumsal yemek, el tutma ve ant içme uygulamaları vardır. Ayrıca kutsal bir “kıyam” töreni yapılır.
Bu tören sırasında aday, Hz. Süleyman’ın Tapınağı’nın Başmimarı olan Üstad Hiram Abif’in anısına hürmeten sembolik olarak öldürülür ve sonra özel bir “el tutma” uygulamasıyla, gömüldüğü mezardan kıyam edilir.
Misterlerin anlamı üzerine çok şey yazılmış, çeşitli açıklamalarda bulunulmuştur.
Eleusis Misterleri’nde ziraat temasının Orfeus Misterleri’nde ise ölümsüzlük kavramının ağır bastığı söylenir.
Diğer misterlerin de güneşin uzun ve kış sonrasında yıllık “geri gelişi” hayvanların mevsimlik yavrulaması ve gündönümü ile ılım zamanlarında insanlar ile doğada ortaya çıkan psişik değişimler gibi konuları işlediği ifade edilir. Ne var ki, tüm bu temalar, misterlerin gelişmesine katkıda bulunmuş olmalarına karşın, misterlerin esasını oluşturmamışlardır.
Sözgelimi, verimlilik ile doğurganlığın gizlerini, bunlara ilişkin bilgiler uygar dünyada herkesçe bilinirken açıklamanın bir anlamı olamazdı.
Aday’a herhangi bir doğurganlık ya da verimlilik sembolü gösteren bir hierofantın çarpıcı bir ifşaatta bulunduğu söylenemez.
Nitekim, istisnasız olarak tüm misterlerin temelini, ölüm denilen muammaya ve ölümün başarıyla atledilmesine ilişkin ifşaat oluştururdu.
Dolayısıyla, Osiris Misterleri’nde bazı uygulamalar yüzeysel olarak doğurganlık kavramını akla getirebilir, ama Osiris-İsis’e ilişkin misterler, aslında, ebedi yaşama kıyam etmek suretiyle ölümün üstesinden gelinmesini kapsıyordu.
Çılgın Baküs Şenlikleri’nde bile, ölümü çağrıştıran bir unsur olarak, ahretin dehşetli yanlarını gözler önüne seren piyesler oynanırdı. Diyonisya’da şenliklere katılanların kullandıkları şarap kapları, özgün olarak, ölülerin küllerinin bulunduğu kaplardı. Bu kapların törenle açılışı da, ayinlere katılabilsinler diye ruhların serbest bırakılmaları anlamına geliyordu. Ayinlerin son gününde pişirilen tohumlar, ölüleri tekrar yeraltı dünyasına götüren ve “psikopomp” adıyla anılan Tanrı Hermes’e sunulurdu. İlkel topluluklarda hâlâ varolan misterler, kabilenin efsanelerini ve ayrıca, topluluğun yetişkin üyeleri haline gelmeye aday olan genç kız ve oğlanların görevlerinin belirli bir inisiyasyon töreni sonucunda açıklanmasına ilişkindirler.
Ancak, tümünde de ortak bir unsur vardır:
Ayinlerle gerçekleştirilen bir ölüm ve kıyam süreci.
Ölüm harcıalem bir olay değildir. Ölüm yinelenemeyen tek deneyimdir, her bireyin karşılaşacağı nihai olaydır.
Ve misterler de ölümün birer provası olacak şekilde düzenlenmiş olan çarpıcı deneyimlerdi.
Ars moriendi, yani ölüm sanatı, dünyanın her yanındaki dinsel tradisyonların bünyesinde vardı.
Varoluş gizemlerinin en ürküncü olan ölüm misterlere giden yolda insanlara rehberlik etti.
P.S.İ. Yayınları’nda yer alan bu bilgilere ilave olarak yapılan ilginç araştırmanın notları şöyle;
“Mister dinleri, Greko-Romen dünyasında resmi halk dinlerinin sağlayamadığı dini deneyimleri edinmenin bir yolunu insanlara sunan gizli kültlerdi.
Bu kültlerin kökeni, dünyanın birçok yerinde ilkel halklar tarafından uygulanan kabile törenlerine kadar gider.
İlkel topluluklarda bir klanın ya da köyün bütün üyeleri inisiye olurken, Grek aleminde inisiyasyon bir kişisel seçim konusu olup çıkmıştı.
Mister dinleri İS 1. İle 3. Yüzyıllar arasında en şatafatlı dönemlerine ulaşmışlardır.
O günlerde insan bu tür birçok dinden istediğini seçebiliyordu.
“Etimolojik olarak, mister kelimesi Grek kökenli myein (:kapamak) fiilinden türemiştir. Misterler, katılanların inisiye edilmeleri gereken türden gizli kültler oldukları için, dudaklar ile gözlerin “kapatılması” söz konusuydu. İnisiyeye mystes (çoğul hali mystae), insiyeyi misterlere takdim eden kimseye de mystagogos (insiyeye önderlik eden) denirdi.
Bu kültlerin liderleri arasında, hierophantes (:”hierofant” : kutsal konukların açıklayıcısı) ile dadouchos (:meşale tutucusu) gibi rütbeler yer alıyordu.
Bir mister topluluğunun uygulamaları, hep birlikte yenilen yemekler, hep birlikte yapılan danslar ve kendine özgü törenlerden oluşurdu.
Aynı yemeği yiyen, içkiyi içen, aynı danslara katılan ve aynı gösterilere tanık olan kişiler, artık aynı bünyenin üyeleri haline gelirlerdi.”
Ezoterik ve egzoterik (içrek ve dışrak) şeklindeki yapılanma tüm kültürlerde geçerli olan evrensel bir ilkedir. Bir takım bilgiler, elit bir topluluk dışında bilinmesinin sakıncalığından ötürü son derece gizli bir şekilde yalnızca hak edenlere aktarılır.
Bu tatbikat, hem bilginin, kullanamayacak kişiler elinde dejenere olmasını engellemeyi hem de bilgiyi edinenlerin bundan zarar görmesini sağlamayı amaçlar.
Ergün Arıkdal “Gizli Öğreticilik” adlı yazısında bu ayırımın gerçekliğin, “dış” ve “iç” anlamlarını ifade ettiğini söylemektedir: “Aslında, Ezoterizm’e girmek için önce Egzoterizm’den geçmek lazım.
Yani önce bir şeyin “dış anlamından” başlanır, ondan sonra yavaş yavaş “iç anlamına” doğru gidilir. Doğrudan doğruya bir hakikatın kendisiyle karşılaşmanın mikanı yoktur.
Birçok tarikatlarda “Harici” ve “Batıni” olmak üzere insanlar hemen ikiye ayrılırlar.
Batıni olanlar, hakikatı daha çok yakından sezmiş ve anlamış olanlar, harici olanlar da bu hakikate daha temas etmemiş, fakat o yolda çalışanlardır.
Bu tip bir ayırım, her doktrinde zaruri olarak vardır ve çeşitli kelimelerle ifade edilmiştir; apaçık gizli, geniş yol-dar yol, büyük tekerlek, küçük tekerlek, kabuk-çekirdek gibi.” Konuyla ilgilenenler için, “Arkeoloji ve Sanat Yayınları”ndan çıkmış olan David Ulansey’in yazdığı “Mitras Gizlerinin Kökeni” adlı kitap ciddi bir araştırmanın ürünü.Hurriyet.com.tr