“Ölmekten sakın korkma, ölememekten kork.”
Aynen katılıyorum, çoğunlukla Insan Psikolojisi gereği çoğunlukla ölümden korkup, herşeyin bittiğini sanıp da kendileri için bir şekilde hayatın varlığının tamamen tükenip sona ermesi olarak düşünülebilinir ama sonuçta haksız da değiller çünkü kendi yaşamları gereği bu şekilde hissetmelerine neden olan tek şeyin bu deneme sürecinde ( dünyasal yaşamda ) vermiş olduğu sınavın çoğunlukla başarısızlıkla sonuçlanmış olmasından kaynaklanıyordur. Çünkü bazı Insanların ölümü güleryüzle karşıladıkları da bir gerçektir. Öyleyse Ölüm, Insanlara farklı yüzünü mü gösteriyor? Tabiki.. Sözlerim yanlış algılanmasın, iyiye iyi, kötüye kötü ama bu sayede mümkün olduğunca fazlasıyla yarıdmların yapıldığı dünyamızda herkese eşit şans sunulduğu ancak hiçkimseye asla ayrıcalık tanınmadığı ve Yaratıcının nezdinde hepimizin Ruhsal Eşitliği söz konusu olduğundan olayın sadece kişinin kendi yaptıklarının karşılığı gereği gördüğü olaylardır ve yaşmı boyunca herkesin bir terazi misali yaptıklarının ölçülüp tartıldığı dünyamızda yapılanların eşitliği oranında yarar ve zarar daha açık anlatımla iyi veya kötü- mutluluk ya da acı görmesi tamamen buna bağlıdır.
Buna karşın “ölümsüzlük” gerçekleşse ne olur? Bu dünya günümüzde olduğundan çok daha yaşanılmaz bir hale girer. İşte belki öyle bir durumda ölümün güzelliğinin ve yararının farkına varır, yaşamımızda yapacak hiçbir işimiz kalmadığında artık ölebilmek için yalvarıp yakarmaya başlardık.
Ölümsüzlük, bu dünyaya ait olmayan ama daha ilerki boyutlarda varolan ve eminimki bu dünyada yaşam hakkı kazananların ortak hedefinin bu, olduğuna inanıyorum, farkında olunsun ya da olunmasın..
Son söz itibariyle dikkatimi çeken '' yaşamımızda hiçbirşeyimiz kalmadığında artık ölebilmek için yalvarıp yakarırdı '' sözüne ilişkin benim de ksıa bir süre önce kendi yaşamsal bir deneyimim varoldu. İzninizle onu aktarmak isterim. Bireyin kendi yaşamında yaşamına devam ederken hem kendi hem de başkaları için yaşadığını ve buna en yakın örneklerden birinin de başkalarının kişiye olan ihtiyaçları derecesinde bir tür anlayışın varolduğu yargısına kapıldım. Çünkü kişiler yaşamlarında ister başarılı olunsun ister olunmasın ama kendi yaşamlarında kendileri için koydukları nokta gereği neden hala bu dünyadaki varlıklarının devam ettiğine bir sebep arasalar da sonuça bir başka olayın varlığını hemen aklımıza getirmektedir, o da aile ve yakın çevrelerden kişiye olan ihtiyaçların hala devam etmesinden kaynaklanıyormuş.. Bazı kimseler de yaşadıkları sürecin uzunluğundan ya da boşuna geçtiğinden yakınarak acil çözümü ya da kurtuluşu ölümde aradığı ya da bulduğu için sürekli olarak acizce ( özüz diliyorum burada kendim dahil hiçbir Insan kardeşimi bu şekilde tanımlamak istemezdim ama olayların getirdiği durum gereği kişiyi bir tür çıkmaza dahi sürüklemesi sebeiyle bu tür bir kullanımda bulunduğumu istemeyerek de olsa ) kendini görüp kendi varlığına son vermek için bazan çok istekli oldukları da aşikardır. Ama burada küçük bir noktayı irdelemek gereklidir, ayrıntısına inmek gerekiyor. Ölüm bazıları için gerçekten bir Kurtuluş mu? Elbetteki değil zaten kişinin yaşamında, yaşamı gereği bulması gereken tüm cevapları vermişse ve gönül rahatlığıyla bu dünyadan ayrılacaksa o zaman neden acil olarak ölümü isteyebilir ki, ya da buna ihtiyaç duysun.. Zaten zamanı gelince öleceğini bilir eğer kişi mantıklıysa tabi.. Yaşadığı koşullar gereği, gidişatı gereği, kendisini buna zorunlu hissetmiyorsa tabi..
Demekki ölüm bir kurtuluş değilmiş. Hele kişinin kasti bir eylemle hayatına son vermesi hiç değil.
O zaman hızla uzaya açılmak, yaşama elverişli başka dünyalar bulmak, oralara göçmek kaçınılmaz olurdu.
Zaten kişinin kendi yaşamında gösterdiği başarılı bir mücadele sonrasında alacağı bilgilerle bir üst aşamaya geçirileceği her halukarda kendisine hissettirilir. Bunun içinse kişi için geriye sadece bu dünyadaki varlığını Kaderi Plan doğrultusunda devam ettirerek tamamen kendisinden beklenilen uygun davranışları sergileyerek yaşamını artık kendisi için değil ( burada yanlış anlaşılmasın ego olayından bahsediyorum ) Insanlığın yararına devam etmesi önerilir ama bu sadece öneriden ibarettir, çünkü Evrende hiçbirşeye zorla birşey yaptırılmaz. Bu ne yazıkki bizim dünyamızda mevcuttur. Zaten her günümüzün büyük kayıpla ve zararla çıktığımız, bunların birer sureti değil midir?
Diğer boyutlarda yaşam hakkı kazanmak (!) Bunun çok zor olduğunu sanırım hepimiz ya da birçoğumuz belki bilincindeyizdir. Sınıf misali Dünyamızın önemli bir konumu olması nedeniyle sadece hak edenlerin kendi hakkıyla, torpil gözetmeksizin (
Ilahi Adaletin en çok bu yönünü Takdir ediyorum, iyiki de böle
kişinin kendi gayret ve sarfettiği çabaları sonucu aldığı bir ödül olarak nitelendiriyorum.
Zenginler gider, yoksul olanlar kalırdı.
Iyiki de böle bişey yok ya
inanın zaten bu dünyada gördüğüm bazı haksız uygulamalar karşısında yanlış anlaşılmasın kendimin gördüğünü ya da bu haksızlıklara maruz kaldığımı ifade etmek istemiyorum ama gelgelelim bazı çoğunluğun, masumiyetin ayaklar altında kaldığı zamanları kastediyorum, gerçi şimdi gelinen şu süreç gereği artık öyle bir durum gözlemleyemiyorum ama, hakkın kolayca yenildiği zamanlarda hakkı yenenlerin hesabının sorulduğu ve kendilerinden kat be kat alındığı hesaba katıldığında işte Ilahi Adalet Programı ne kadar güzel uygulanıyormuş demeden kendimi alıkoyamıyordum. Yine yanlış anlaşılmasın tepkim belirli bir kitleye, bir zümreye değil elbette.. Sadece egemen güçlerin bir zamanlar rahatlıkla kendi kafalarının dikine gittiği ve serbest uygulamalarının bulunduğu ve bundan birçok masumiyetlerin olabildiğince zarar gördüğünü ama hepimizin tahmin edebileceği üzere bütün bunların da yaşanılmasının aynı zamanda bizlere ibret verici birer sahne örnekleri olduğunu da her zmaan için aklımdan çıkarmamaya gayret ediyorum.
Bu konuda tek yetkili ben olsam, bu dünyada sevmediklerimi götürmek istemezdim. Hoşuma gitmeyen birtakım diğer canlı türlerini de götürmezdim. Seçici olurdum. Orada yepyeni, bambaşka bir ekolojik ortam oluşturmayı isterdim.
Ben, her zaman için bulunduğum ortamlarda bile hiç sevmediğim kişiler olsa bile onların da aynı ortamda bulunmalarına haklarının olduğunu bildiğim için benim böyle bir problem yok ama hayatta en kötü ve negatif eğilimleri olanların da bu dünyada bulunmalarının kendileri için bir şans olduğunu düşündüğümden ne kadar çok kötü olayların yaşanmasına çok büyük üzüntü duysam da sonuçta eğer bu dünyaya gelmem benim için büyük bir şanssa en kötü duygulara sahip olanlar için de aynı önem arzedileceği için en önemlisi de Yaratan'a Saygı'm olduğundan asla başkalarının şansına engel olmamak adına kendi rahatlığımı düşünmekten kendimi şiddetle alıkoyardım. Ben de onun gibi bu dünyaya kendi yaşamı için gelmiş ve bu savaşımı ne kadar ağır da olsa yaşamakla yükümlü olduğum için ben ve Kardeşim Yaratıcı nezdinde aynı eşitliğe sahip olduğumuzdan sadece kendi ilgi alanımla uğraşırdım.
O zaman da denge bozulurdu.
Elbette..