Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: ADAM OLMAK - 8  (Okunma sayısı 7674 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Eylül 22, 2009, 08:54:51 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


İSTEMLER… BEKLENTİLER



Bu bölümde işlenen temel konu, insanın yaşamı sırasındaki dileklerinin bir türlü gerçekleşemediğini görerek karamsarlığa düşmesi, kendisini artık yaşamın sonuna yaklaştığını görüp geleceğe ilişkin umudunu yitirmesi… Bir tür bunalım.

Bir tanıdığım bana çok yıllar önce bir bilge kişinin kendisine verdiği bir öğüdü aktarmıştı. “Ölmekten sakın korkma, ölememekten kork.”

Buna karşın “ölümsüzlük” gerçekleşse ne olur? Bu dünya günümüzde olduğundan çok daha yaşanılmaz bir hale girer. İşte belki öyle bir durumda ölümün güzelliğinin ve yararının farkına varır, yaşamımızda yapacak hiçbir işimiz kalmadığında artık ölebilmek için yalvarıp yakarmaya başlardık.

O zaman hızla uzaya açılmak, yaşama elverişli başka dünyalar bulmak, oralara göçmek kaçınılmaz olurdu.

Zenginler gider, yoksul olanlar kalırdı.

Belki de zenginler burada kalmak ister, ne yapıp edip yoksul olanları gönderirlerdi. Böylece “yoksulluk” diye bir şey kalmazdı.

Yoksulluk diye bir şey olmayınca zenginlik de olmazdı.

Zenginler yoksulları gönderdiklerine pişman olurlardı.

Bu konuda tek yetkili ben olsam, bu dünyada sevmediklerimi götürmek istemezdim. Hoşuma gitmeyen birtakım diğer canlı türlerini de götürmezdim. Seçici olurdum. Orada yepyeni, bambaşka bir ekolojik ortam oluşturmayı isterdim.

O zaman da denge bozulurdu.



ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Eylül 22, 2009, 11:12:48 öö
Yanıtla #1


İSTEMLER… BEKLENTİLER

Bu bölümde işlenen temel konu, insanın yaşamı sırasındaki dileklerinin bir türlü gerçekleşemediğini görerek karamsarlığa düşmesi, kendisini artık yaşamın sonuna yaklaştığını görüp geleceğe ilişkin umudunu yitirmesi… Bir tür bunalım.


Genel anlamda durum böyledir ama aslında Insan Psikolojisinin derinine inebilen Kişi, bu sorununun da üstesinden rahatlıkla gelebilecek pozisyonda olabileceğini savunuyorum. Savunuyorum diyorum çünkü kendi yaşantımı bir tür denek olarak gördüm ve üzerinde çalışmalar yaptım kendimi diğer Insanların yerine koyarak bir şekilde empati kurarak yaşanılan birçok olayların Insanın üzerindeki etkilerini görmeye çalıştım ve başarılı da oldum ama bir yandan da süre olarak 6-7 yıllık bir çalışma içersinde kendimi artık tanıyamaz hale geldim. Sorunların içersinden geçerek o kadar derinine yaşadım ki aynı zamanda çok zor çözümlerinin de bulunabileceğini gözardı edemesem de sonuç itibariyle Bireysel Psikolojinin kapsamına giren genel türden olan ve bütün Insanların ortak sorunları olan kapsamlı sorunların da elbette birer çözüm yolunun bulunduğunu, bulunabileceği kanaatine vardım. Ancak kimisi için çok zor hatta imkansız gibi gözüken sorunlar, kimileri için basit ama orta derecede olan çözümü ağır sorunlardır, diye düşünüyorum. Herkese verilen bir tür sorun olarak düşünürsek böyle birşey durumunda kişinin kendi sorununu çözemeden varlığını bu dünyadaki yaşamının son bulmasıyla bitmesi üzerine yeniden çözüm bul-(a)-(bil)- ma-(e)-k için dünyaya gelmesi ve yaşamında yeniden bu sorunu görmesi kaçınılmadır elbette. Sorun ya çözülecek ya da çözülecek başka alternatif yok.. Sorunlar çözüldükçe çözülmesi beklenen daha başka sorunlara geçebilmek için bize sadece bir seçenek daha sunulmuş olunuyor. Sanırım ben, bu yaşantımda biriktirmiş olduğum bütün sorunları almış ve kendimi tamamen bu sorunların üzerine eğilerek çözümlemek için tekrardan bu dünyaya geldiğimi düşünüyorum.

Şimdi de Insanlığın ortak sorunlarından olan yaşlılık sorunu adı altında bir tür çalışmam mevcuttur. Genelde yukarda alıntılamış olduğum Yazınızla direkt bağlantılı olarak Kişinin yaşamının son safhasında uyanması, kendine gelmesi veya farkına varması giib durumları yaşadığı, haliyle de kendisinin bulması gereken bir çözüm arayabileceği sorununun hangisi olduğunu anlama yönünde bir tür karmaşalık yaşayabilme ihtimaline karşın, genelde bu tür vakkalar bireyin içselliğinde bir tür çelişki dolu, karışık duygular içersinde bulur kendini, eğerki hayatının başlangıcından bu yana doğru bir çizgide ilerlemiş kimselerce bu gibi sorunların yukarda belirttiğim gibi işin içinden çıkılamaz gibi gözükmeyip daha kolayca bulması, bulabilmesi sağlanılarak, en azından olayı daha haifif bir şekilde atlatabilmesine karşılık, hayatını yanlış bir çizgi, belirli menfaat ve çıkar üzerine kurmuş olanların ise yaptıkları bütürn yanlışların kendisini çözümünü epeyce zorlaştırdığı gibi haliyle olayı çok ağırvari geçirmekle beraber aynı zamanda üstesinden gelemeceği söz konusu olduğunda kendisinin çözümleyemediği bu sorun karşısında da maalesef kişinin şansı yok olabilmektedir.

Eğerki Insan, yaşamının başında- ortasında veya sonunda bulunsun bulunmasın neresinde bulunduğu mühim değil ama önemli olanın kişinin geleceğe dair umudunu yitirmesinin anlamının kendi alanındaki hayatı üzerinde başarı gösterememiş olmanın vermiş olduğu bir duyguyla kişinin kendisine de bu şekilde hissettirilmiş olunmaktadır. Çünkü kişinin sahip olduğu bilgi birikimi dahilinde bir sonraki hayatının olabileceği duygusuna kapılmışsa haliyle diğer boyutlarda da yaşam varolabileceği gerçeğine birşekilde inan-(dırıl)-mış olacağı için kişinin bu dünyadaki yaşamındaki vermesi gereken sınavını vermiş ve bu şekilde de diğer yaşamlarda varlığını devam ettirebilme şansını elde etmiş, edebilmiş sayılmaktadır.

הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Eylül 22, 2009, 11:48:21 öö
Yanıtla #2

“Ölmekten sakın korkma, ölememekten kork.”

Aynen katılıyorum, çoğunlukla Insan Psikolojisi gereği çoğunlukla ölümden korkup, herşeyin bittiğini sanıp da kendileri için bir şekilde hayatın varlığının tamamen tükenip sona ermesi olarak düşünülebilinir ama sonuçta haksız da değiller çünkü kendi yaşamları gereği bu şekilde hissetmelerine neden olan tek şeyin bu deneme sürecinde ( dünyasal yaşamda ) vermiş olduğu sınavın çoğunlukla başarısızlıkla sonuçlanmış olmasından kaynaklanıyordur. Çünkü bazı Insanların ölümü güleryüzle karşıladıkları da bir gerçektir. Öyleyse Ölüm, Insanlara farklı yüzünü mü gösteriyor? Tabiki.. Sözlerim yanlış algılanmasın, iyiye iyi, kötüye kötü ama bu sayede mümkün olduğunca fazlasıyla yarıdmların yapıldığı dünyamızda herkese eşit şans sunulduğu ancak hiçkimseye asla ayrıcalık tanınmadığı ve Yaratıcının nezdinde hepimizin Ruhsal Eşitliği söz konusu olduğundan olayın sadece kişinin kendi yaptıklarının karşılığı gereği gördüğü olaylardır ve yaşmı boyunca herkesin bir terazi misali yaptıklarının ölçülüp tartıldığı dünyamızda yapılanların eşitliği oranında yarar ve zarar daha açık anlatımla iyi veya kötü- mutluluk ya da acı görmesi tamamen buna bağlıdır.

Buna karşın “ölümsüzlük” gerçekleşse ne olur? Bu dünya günümüzde olduğundan çok daha yaşanılmaz bir hale girer. İşte belki öyle bir durumda ölümün güzelliğinin ve yararının farkına varır, yaşamımızda yapacak hiçbir işimiz kalmadığında artık ölebilmek için yalvarıp yakarmaya başlardık.

Ölümsüzlük, bu dünyaya ait olmayan ama daha ilerki boyutlarda varolan ve eminimki bu dünyada yaşam hakkı kazananların ortak hedefinin bu, olduğuna inanıyorum, farkında olunsun ya da olunmasın..

Son söz itibariyle dikkatimi çeken '' yaşamımızda hiçbirşeyimiz kalmadığında artık ölebilmek için yalvarıp yakarırdı '' sözüne ilişkin benim de ksıa bir süre önce kendi yaşamsal bir deneyimim varoldu. İzninizle onu aktarmak isterim. Bireyin kendi yaşamında yaşamına devam ederken hem kendi hem de başkaları için yaşadığını ve buna en yakın örneklerden birinin de başkalarının kişiye olan ihtiyaçları derecesinde bir tür anlayışın varolduğu yargısına kapıldım. Çünkü kişiler yaşamlarında ister başarılı olunsun ister olunmasın ama kendi yaşamlarında kendileri için koydukları nokta gereği neden hala bu dünyadaki varlıklarının devam ettiğine bir sebep arasalar da sonuça bir başka olayın varlığını hemen aklımıza getirmektedir, o da aile ve yakın çevrelerden kişiye olan ihtiyaçların hala devam etmesinden kaynaklanıyormuş.. Bazı kimseler de yaşadıkları sürecin uzunluğundan ya da boşuna geçtiğinden yakınarak acil çözümü ya da kurtuluşu ölümde aradığı ya da bulduğu için sürekli olarak acizce ( özüz diliyorum burada kendim dahil hiçbir Insan kardeşimi bu şekilde tanımlamak istemezdim ama olayların getirdiği durum gereği kişiyi bir tür çıkmaza dahi sürüklemesi sebeiyle bu tür bir kullanımda bulunduğumu istemeyerek de olsa ) kendini görüp kendi varlığına son vermek için bazan çok istekli oldukları da aşikardır. Ama burada küçük bir noktayı irdelemek gereklidir, ayrıntısına inmek gerekiyor. Ölüm bazıları için gerçekten bir Kurtuluş mu? Elbetteki değil zaten kişinin yaşamında, yaşamı gereği bulması gereken tüm cevapları vermişse ve gönül rahatlığıyla bu dünyadan ayrılacaksa o zaman neden acil olarak ölümü isteyebilir ki, ya da buna ihtiyaç duysun.. Zaten zamanı gelince öleceğini bilir eğer kişi mantıklıysa tabi.. Yaşadığı koşullar gereği, gidişatı gereği, kendisini buna zorunlu hissetmiyorsa tabi..

Demekki ölüm bir kurtuluş değilmiş. Hele kişinin kasti bir eylemle hayatına son vermesi hiç değil.

      

O zaman hızla uzaya açılmak, yaşama elverişli başka dünyalar bulmak, oralara göçmek kaçınılmaz olurdu.


Zaten kişinin kendi yaşamında gösterdiği başarılı bir mücadele sonrasında alacağı bilgilerle bir üst aşamaya geçirileceği her halukarda kendisine hissettirilir. Bunun içinse kişi için geriye sadece bu dünyadaki varlığını Kaderi Plan doğrultusunda devam ettirerek tamamen kendisinden beklenilen uygun davranışları sergileyerek yaşamını artık kendisi için değil ( burada yanlış anlaşılmasın ego olayından bahsediyorum ) Insanlığın yararına devam etmesi önerilir ama bu sadece öneriden ibarettir, çünkü Evrende hiçbirşeye zorla birşey yaptırılmaz. Bu ne yazıkki bizim dünyamızda mevcuttur. Zaten her günümüzün büyük kayıpla ve zararla çıktığımız, bunların birer sureti değil midir?

Diğer boyutlarda yaşam hakkı kazanmak (!) Bunun çok zor olduğunu sanırım hepimiz ya da birçoğumuz belki bilincindeyizdir. Sınıf misali Dünyamızın önemli bir konumu olması nedeniyle sadece hak edenlerin kendi hakkıyla, torpil gözetmeksizin ( :D Ilahi Adaletin en çok bu yönünü Takdir ediyorum, iyiki de böle ;)
kişinin kendi gayret ve sarfettiği çabaları sonucu aldığı bir ödül olarak nitelendiriyorum.

  
Zenginler gider, yoksul olanlar kalırdı.

Iyiki de böle bişey yok ya :D inanın zaten bu dünyada gördüğüm bazı haksız uygulamalar karşısında yanlış anlaşılmasın kendimin gördüğünü ya da bu haksızlıklara maruz kaldığımı ifade etmek istemiyorum ama gelgelelim bazı çoğunluğun, masumiyetin ayaklar altında kaldığı zamanları kastediyorum, gerçi şimdi gelinen şu süreç gereği artık öyle bir durum gözlemleyemiyorum ama, hakkın kolayca yenildiği zamanlarda hakkı yenenlerin hesabının sorulduğu ve kendilerinden kat be kat alındığı hesaba katıldığında işte Ilahi Adalet Programı ne kadar güzel uygulanıyormuş demeden kendimi alıkoyamıyordum. Yine yanlış anlaşılmasın tepkim belirli bir kitleye, bir zümreye değil elbette.. Sadece egemen güçlerin bir zamanlar rahatlıkla kendi kafalarının dikine gittiği ve serbest uygulamalarının bulunduğu ve bundan birçok masumiyetlerin olabildiğince zarar gördüğünü ama hepimizin tahmin edebileceği üzere bütün bunların da yaşanılmasının aynı zamanda bizlere ibret verici birer sahne örnekleri olduğunu da her zmaan için aklımdan çıkarmamaya gayret ediyorum.

      
Bu konuda tek yetkili ben olsam, bu dünyada sevmediklerimi götürmek istemezdim. Hoşuma gitmeyen birtakım diğer canlı türlerini de götürmezdim. Seçici olurdum. Orada yepyeni, bambaşka bir ekolojik ortam oluşturmayı isterdim.

Ben, her zaman için bulunduğum ortamlarda bile hiç sevmediğim kişiler olsa bile onların da aynı ortamda bulunmalarına haklarının olduğunu bildiğim için benim böyle bir problem yok ama hayatta en kötü ve negatif eğilimleri olanların da bu dünyada bulunmalarının kendileri için bir şans olduğunu düşündüğümden ne kadar çok kötü olayların yaşanmasına çok büyük üzüntü duysam da sonuçta eğer bu dünyaya gelmem benim için büyük bir şanssa en kötü duygulara sahip olanlar için de aynı önem arzedileceği için en önemlisi de Yaratan'a Saygı'm olduğundan asla başkalarının şansına engel olmamak adına kendi rahatlığımı düşünmekten kendimi şiddetle alıkoyardım. Ben de onun gibi bu dünyaya kendi yaşamı için gelmiş ve bu savaşımı ne kadar ağır da olsa yaşamakla yükümlü olduğum için ben ve Kardeşim Yaratıcı nezdinde aynı eşitliğe sahip olduğumuzdan sadece kendi ilgi alanımla uğraşırdım.

O zaman da denge bozulurdu.

:)  Elbette..
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Eylül 22, 2009, 01:03:08 ös
Yanıtla #3

Bu arada unuttuğum bişeyin kaldığına inanıyorum,

Kişiler genelde kendi yaşamlarında görmüş oldukları olumsuz olayların sorumlusunun kendileri hariç herşeyde gördükleri için bir türlü olayın mahiyetine inemediklerinden, olaylar bir silsile takip etmektedir. Tabi giderek daha ağırlaşarak.. Öncelikle şunu bilmekte yarar vardır: ne olursa olsun başıma gelen herşeyin sorumlusu bizleriz. Eğer ki deyim yerindeyse sevgilimiz bizi bırakıp gittiyse bunun sorumlusu asla giden sevgili değildir, o ya da bu farketmiyor, sadece o şahsı ilgilendiren bir durum yok ortada.. Başımıza bu olayın gelmesi gerekliydi çünkü bu olayın rolü A ya da B 'nin olması birşeyi asla değiştirmez. Sadece olayın içeriğine bakıp A ' ya ya da B ' ye düşman olmanın yerine kendimize dönüp hatanın nereden kaynaklandığını bulup düzeltmek olacaktır.

Yaşanılan bazı olumsuz olaylar elbette acı vermektedir, hatta çoğumuz belki de yakınen gözlemlediğimizde aklımıza ilk gelen şey Allah, düşmanımın bile başına vermesin dememizdir. Ancak bu durumlarda direkt olarak Yaratıcı'yı sorumlu tutmak da yanlıştır çünkü kişi o olayı haketmiş ve görerek ki aslında görmesi- yaşaması bu onun iyiliğine olduğu için her ne kadar kaldırılması güç bir olay gibi gözükse de sonuçta üstesinden gelebilirse yaşamının diyetini de bir sonraki yaşamlarda yer almak adına ödeyebilir ve bundan da rahatlıkla kurtulabilir, diye düşünüyorum.

Bu kadar.. :)       
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Eylül 22, 2009, 01:47:01 ös
Yanıtla #4
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 308
  • Cinsiyet: Bay

Başımıza gelenlerin sorumlusu kim yada kimlerdir?Aslında sorunun cevabı basit başımıza gelenlerin bütün sorumlusu bizleriz yani kişinin kendisi ne ekersen onu biçersin nede olsa.Geçmişte ektiklerimizi hasat etmekle geçer yaşamın bir kısmı bir sonraki hasat dönemine hazırlık yaparak tabiki.

Zenginlik yada fakirlik yada diğer zıt kavramların kavram değerini belirleyen aslında karşıtı değil mi zaman içerisinde karşıtların birbirlerine dönüşme olasılığınıda göz ardı etmeyelim bence her şey bir birine dönüşecektir muhakkak.İnsan Tanrı kavramlarında olduğu gibi değişim ve dönüşüm bir gerçeklik arzediyor nede olsa.Gelip geçici olana takılma yeter ki.Kutsal kitabın ilk emri idi İKRA ama yorumlayabilirsek şu şekildede yorumlarız hayatın akışını  çevremizdeki gelişen olayları okumak da diyebilmeliyiz bence.Spor karşılaşmalarında sporcuların antrenörünün oyunu okuması gibi.......

Büyükler ne demiş olmak için ölmek lazım aslolan bu değil mi bedenen ölmeden ruhsal gelişimimizi tamamlayarak ölebilirsek ne ala oluş aslında bir ölümdür tabi anlayana.......


IŞIK VE SEVGİ İLE KALIN.......

Işık, sadece ışık ama daha fazla ışık.......


Eylül 22, 2009, 02:00:00 ös
Yanıtla #5

Büyükler ne demiş olmak için ölmek lazım aslolan bu değil mi bedenen ölmeden ruhsal gelişimimizi tamamlayarak ölebilirsek ne ala oluş aslında bir ölümdür tabi anlayana.......

Elbette.. Büyüklerimizin Sözleri doğrultusunda biraz da yaşamlarımızı irdeliyor ve bir düzene koyabiliyoruz. Ne de olsa yaşam tecrübeleri, bize düşen Onların deneyimlerinden yararlanmak ve en azından kendi ilerleyiş yolumuzda biraz olsun ön fikre sahip olarak devam etmemiz daha sağlıklıdır, dimi..

Bu arada şu ölmek üzerine ne kadar acıdır ki, sırf deneyim kazanmak için yaşamın bazı noktalarını da deşmek gerekiyor, aynen kendi bünyemizde bulunan yaralar gibi.. Bunu göze almak gerçekten zor.. Deyim yerindeyse bazı şeyleri açıklığa kavuşturmak için acıların belki de en alasını görmek gereklidir, sizce de öyle değil mi.. Yanılmıyorsam hemen hemen aynı konu üzerinde yoğunlaşıyoruz. Söyledikleriniz benimkileriyle az ya da çok örtüşüyor. Kendi kanaatimce tabi.. Size göre farklı olabilir. Ne de olsa Evrimin daha üst basamaklarında yeralıyorsunuz en azından bana göre..

Şunu da hiç unutmuyorum ki, elbette insanlar birtakım şeyleri yaşarken hayatın en acı verici yönlerini kastediyorum acıların üstesinden gelebilmek için en derinine yaşanılması gerekliliği taraftarıyım, aksi halde başka bir olanak yer almadığı için ya kaçarak yolumuza devam eder ki bu yolla da maalesef sonuca varmamız güçleşir, bazan da acıların içinden geçerek kendimizle yüzleşme anını yakalayabilme imkanına sahip olabiliyoruz. Olayın en ilginç yönü de bence bu: Kendinle yüzleşmek !

Saygılar,      
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Eylül 22, 2009, 02:14:35 ös
Yanıtla #6
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 308
  • Cinsiyet: Bay

Kimin altta kimin üstte olduğunu biz değil belirleyici belirleyecek.Ağızdan çıkan ne kadar kalpten çıkıyor acaba isteklerimiz sadece maddi kalıplara sıkışıp mı kalıyor acaba gözümüzün her gördüğünü isteyip diliyormuyuz acaba ulaşamayıncada üzülüp sıkılıyormuyuz yoksa; ne kadar acı böyle yaşayanlara böyle görüp hareket edenlere.......

Gönül gözü açık olanlar ki ne mutlu onlara her şeyi ne kadar özlerine sadık olarak görebilirler.

Kaçmak ne kadar acı neden niçin kaçıyoruz ki her şeyin çözümü bizde değil mi kaçarak çözülen bir sorun hiç görmedim varsa bizede söyleyin üstüne üstüne gidilmeli sorun olarak görülen ne ise çünkü kaçışın sonu ya çıkmaz bir yol yada uçurumun kenarıdır.......(uçurumdan düşmemeniz dileğiyle)

IŞIK VE SEVGİ İLE KALIN.......
Işık, sadece ışık ama daha fazla ışık.......


Eylül 22, 2009, 02:20:31 ös
Yanıtla #7

Evet evet bunlar ne kadar kolay dilde söylenilenler.. herşey dıştan çok kolaymış gibi gözüküyor belki de bana göre hayat çok kapsamlı ve zordur bilemiyorum.. Aslında bazan kaçış olayı bende, kendimde gördüğüm için sonrasında kaçışın pek bir çözüm getirisi olmadığını farketsem de ama ne yazıkki göreceğim olayların bende ne gibi yaralar açacağını belki de görmekten kendimi bir türlü alıştıramıyorum ne dersin.. Sizce bendeki kaçış olayı sadece bir acizlik mi yoksa herşeyi göze almaya değen bir cesaret isteyen bir duyguya mı sahip değilim acaba?

Elbette şu sözü çok güzel söylemişsiniz; herşeyi özlerine sadık olarak görmek, görebilmek.. Sizdeki anlamını bilmiyorum ama bendeki anlamı çok büyük olduğu için belki de kendimden kaybedebileceğim şeyleri görmekten kaçıyorumdur, mantıklı değil mi..

Hepimizin Işık ve Sevgiyle kalmasını temenni ediyorum, ne kadar çok zor olsa da..
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Eylül 22, 2009, 02:34:57 ös
Yanıtla #8
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Bu kitabın içerdiği konularla Sayın Oasis de ilgilendi...

Bu da gösteriyor ki  kitaptaki konular üzerine birtakım şeyler yazılırsa bu forumda, ilgi görecek, tartışmalar yapılacak ve her katılan bundan kendi payına bir şeyler edinecek, bugün olduğundan daha ileriye gidebilme bakımından hem katkı alacak hem katkıda bulunacak.

Ancak biliyorum ki bu tartışmalara katılmayışım sizin dikkatinizi çekiyor. Onun nedeni de burada sadece kitabın bölümlerinden pasajler ile bir tür özet aktarması yapmakta oluşum.

Hepsini bitirelim de sonra yeni konular açalım. Eminim katılanlar bundan çok zevk alacak; katılmayıp sırf izlemede kalanlar da yararlanacak.

Sevgiler.





ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Kasım 18, 2014, 04:47:20 ös
Yanıtla #9


İSTEMLER… BEKLENTİLER
...yaşamımızda yapacak hiçbir işimiz kalmadığında artık ölebilmek için yalvarıp yakarmaya başlardık...

Gerçekten böyle bir an var mı? Gelir mi? İnsan tüm yapacaklarını yapıp ölümünü bekler mi?

Ölümden kasıt, fiziksel ölüm ise eğer, bence sorunun yanıtı, hayır! Son çiçeğime suyu verdim, artık ölebilirim diye düşünen birine rastlamadım henüz.

Ancak eğer ölümden kasıt, insanın yaşadığı andan vazgeçip yeni bir hayata yelken açmasıysa, evet. Sayın Remzi Sanver'in kitabında çok güzel özetlediği gibi, tekris anında, o ana kadarki yaşamını noktalayıp yepyeni bir yaşama adım atmak için yalvarır mı insan?

Evet, yalvarır. Çünkü yetmemiştir o hayatında yaşadıkları ona, mutlak açlığı bir türlü geçmemiştir ve ışığa ihtiyacı vardır. O ışık ise ona mutlak karanlık sonrası verilecekse eğer, karanlığa gönüllü teslim olur...

« Son Düzenleme: Kasım 18, 2014, 05:51:59 ös Gönderen: ADAM »
Vazife karşılığı olmayan hak mevcut değildir!
Mustafa Kemal ATATÜRK


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
3 Yanıt
4865 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 21, 2009, 12:47:15 ös
Gönderen: Prenses Isabella
1 Yanıt
4532 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 21, 2009, 12:28:52 ös
Gönderen: Prenses Isabella
1 Yanıt
3773 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 21, 2009, 12:37:51 ös
Gönderen: Prenses Isabella
4 Yanıt
5030 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 19, 2014, 10:18:00 ös
Gönderen: mbulut
3 Yanıt
4616 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 21, 2009, 02:39:47 ös
Gönderen: ADAM
4 Yanıt
4863 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 22, 2009, 10:38:25 öö
Gönderen: Prenses Isabella
1 Yanıt
4089 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 22, 2009, 12:12:16 ös
Gönderen: Prenses Isabella
0 Yanıt
3026 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 12, 2016, 04:42:34 öö
Gönderen: Risus
0 Yanıt
2746 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 12, 2016, 04:48:02 öö
Gönderen: Risus
2 Yanıt
4159 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 13, 2016, 01:18:56 öö
Gönderen: Risus