

Masonluğun esas konusu ahlâka dayanmaktadır. Başlıca özelliği de, özgür ve iyi ahlâk sahibi olmaktır. Ahlâk; filozoflar tarafından ortaya konmuş bir problem olmayıp, belki insanlığın varoluşuyla birlikte var olagelen ezelî bir problemdir. Bütün toplumlarda iyi ve kötünün ne demek olduğu, iyinin ahlâkî ve kötünün ise gayrı ahlâkî olduğu bilinen ve manalandırılan birer kavramdırlar. Bir davranışın ahlâkî ve gayrı ahlâkî oluşunun tayininde; insanın iradesine yön veren otoritelerin gerisinde; ister akıl ilâhî güç (Tanrı), ister toplum bulunsun, hepsinin birleştikleri nokta; insan iradesinin hür olması gerekmektedir. Aksi- takdirde iradenin sorumluluğunun bir manası kalmaz.
Halk arasında ahlâk ve ahlâklı olmaktan ayrı olarak bir de «Vicdanlı oImak»tan söz edilir. Vicdan; insan fiil ve hareketlerinin ahlâkî değerini takdir ve tayin etmek kabiliyetidir. Başka bir tarife göre; İnsan düşünür ve muhakeme eder ve sonunda bir karara varır ve hareketini düzenler. Kısacası ahlâkın denetimidir, denilebilir. Yani ahlâkta bir seçme vardır; ancak bu seçme, davranışların ahlâkî olup olmamasını bir tercihtir. Halbuki vicdandaki seçme; ikinci derecede bir seçme yani ahlâkın bir nevi denetimi oluyor. İnsan ancak vicdan sayesinde kendi davranışlarının ahlâkî olup olmadığını kontrol edebilir.
Ritüelimizde; «
BU KISIM FORUM KURALLARINI İHLAL ETTİĞİ İÇİN TARAFIMCA ÇIKARTILMIŞTIR» denilmektedir.
Masonlar, vicdan ve bilinci güçlendirip yükselten ve törel fikirleri destekleyen bir nitelik vermeye çalışırlar. İyiyi kötüden, faydalıyı zararlıdan ayıracak olan bilgi «Erdem» yani «Fazilet»tir. Bilginin eseri olan işler, insanda bütün «Haz»ların kaynağı olur ve bilgi insanı mutlu kılar.
Sokrat'a göre; bütün faziletler bilgiye dayanır. Fazilet; insanın kendini bilmesi tanımasıdır. Bu bilgi; elde edeceğimiz tek bilgidir. Bilgiye kollarını açan insan fazilete doğru ilerler. İlk görev gerçek bilgi edinilmesi, ileriyi öteleri görebilmeyi ilke bilme olduğu ortaya çıkmaktadır. Çünkü bütün bir hayat, bu gerçek bigiyi, isabetli ve derin görüş ve sezme, yani hikmet üstüne kurulmaktadır.
Bazı kimseler özel çıkarları araya girince; zulüm, hıyanet, kıskançlık veya korkaklığı benimser. Bazı kimseler de görünüşte gerçeği ve iyiliği «sever görünür tokat günlük işlerinde tcrmamiyle değişirler. Bunun tek sebebi, özel çıkarlara yenilmek, daha doğrusu kişisel güdüm gücünü kaybetmektir. İnsanı iyiye ve doğruya yönelten iç kuvvet insanın kendi iradesine hakimiyet çabaları ilerledikçe; insan bir taraftan olgunlaşır, bir taraftan da bilgi ve tecrübesi artar, ruhî şuurdan ahlâkî şuura geçer.
Ritüelimizde; «
BU KISIM FORUM KURALLARINI İHLAL ETTİĞİ İÇİN TARAFIMCA ÇIKARTILMIŞTIR» denilmektedir.
Hz. Muhammed; «Fazilet ehlinin faziletini ehli bilir. İnsanın sözü, fazilet ve olgunluğunun delili, fikir ve kalbinin tercümanıdır.» ve diğer bir Hadisinde de; «İmanlılar eşittir ve kardeştir, hiç kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur. Şeref ve üstünlük ancak faziletli olandadır.» demiştir.
Eflâtun; «Servetler insana fazileti kazandıramazlar, fakat fazilet servetleri kazandırır; çünkü fazilet tüm servetlerin kaynağıdır.» demiştir. 
Mevlâna; «£y insan ruhuna dön ve onun faziletlerini tamamlamaya çalış, çünkü sen vücudunla değil, ruhunla insansın.» demiştir. 
Konfüçyüs; «Kim fazilete dayanarak insanları yönetirse, kutup yıldızına benzer. Kendi yerinde durur, tüm yıldızlar onun çevresinde döner.» 
Ahmet Mithat efendi: «İnsanın irfan ve faziletinin insanlığa olan hizmet çabasını, insanlığın genel manevi gözü görüp takdir eder.» 
Çiçero: «Fazilet kötülüğü yapmamak değil, işlenmiş kötülükleri bağışlamaktır. 
Mütenebbi ise: «İnsanların çoğuna göre iyilik yapmak şöyle dursun kötülüklerden çekinmek bile fazilet sayılır.» 
İstiklâl Marşının şairi Mehmet Akif; insanlardaki Allah korkusunun onları fenalıktan çekinmeye ve iyilik etmeye yönelten bir otokontrol olduğunu ve Allah korkusu olmadığı takdirde, bu iyilik duygularının da kaybolacağı inancı ile bir şiirinde şöyle demektedir. 
Ne irfandır veren ahlâka yükseklik ne vicdandır, 
Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır. 
Yüreklerden çekilmiş farzedilsin havfı Yezdanın.
Ne irfanın kalır tesiri kafiyen ne vicdanın. 
Bu şiiri daha iyi anlamak için çağımız konuşma diline çevirelim. Ahlâka yükseklik veren; ne insanın içindeki iyi ile kötülüğü ayıran duygu, ne de bilgidir. İnsanlara iyilik etme ve fenalıklardan kaçınma duygusu, insanların Allah konkusundandır. Yüreklerden Allah korkusunun çekilmiş olduğu farz edilsin, Ne bilginin ne de insanlara iyilik etme ve fenalıklardan »kaçınma duygusunun etkisi katiyen katmaz demişlerdir.
Ritüelimizde Üstadımuhterem;«
BU KISIM FORUM KURALLARINI İHLAL ETTİĞİ İÇİN TARAFIMCA ÇIKARTILMIŞTIR» denilmektedir Fazilete erenlerdir ki, kendi benliklerine olduğu kadar insanlığın mut* luiuk ve esenliğine yararlı olabilirler. Masonun fazilet ve hikmet sahibi olması da yeterli olmayıp; bunun olumlu bir çaba ile topluma yararlı olmasını uygulamada da korkusuz olması gerekmektedir
Buraya kadar anlattıklarımı özetlersek; «Adam olma» özelliği edinebilmek için, insanların yaşamının devamını sağlamak amacıyla yaptıkları iş-güç sahibi olma çabalarına ek olarak, düşünen, akıllı, hikmetli, insanları seven, kusurları bağışlayıcı, kendi hatalarını itiraftan çekinmeyen, ahlâklı, vicdanlı ve fazilet sahibi olması ve bütün bu özelliklerini kendi benliklerine olduğu kadar, insanlığın mutluluk ve esenliğine yararlı olabilecek çalışmalarda bulunması halinde, bir «Üstün insan» yani «Adam olma» özelliğini kazanmış olmaktadır. Mason kardeşlerimin de bu yolda çaba harcadıkları memnuniyetle görülmektedir. Bu ağır konuyu biraz renklendirebilmek için Aşık Veysel'in bir şiirini okuyarak yazıma son vereceğim.
Gezerken aklımın evine vardım 
Akıl gitmiş fikir evde yoğ idi 
Üslubum takındım usulca sordum 
Akılın evinde hırt hış çoğ idi 
Baktım ki gayrete durmaz çalışır 
Tamah onu görür güler yılışır 
Kanaatla tamah durmaz sürtüşür 
Tamah bilmem kimden almış öğüdü 
Baktım ki yalan geldi dikildi 
Gerçek geldi, yalan kaçtı sıkıldı 
Ararken gerçekle yalanı buldu 
Hele görsen orda seyir çoğ idi 
Fikir geldi düzenledi o şan 
Döğ^ döğe barıştırdı onları 
Kahretti yalanı kovdu dışarı 
Pişmemişti yalan daha çiğ idi 
Akıl bezirgandır gezer getirir 
Muvazene onu tartar oturur 
Zihin çeker ambarına götürür 
Fikir orda hükmü yürür bey idi 
Sahavet tamaha vurunca yıktı 
Hırs meydana bir velvele bıraktı 
Sabır hırsın duluğuna bir çaktı 
Kin ve kibir ele aldı ağıdı 
Yalanı görünce bereket kaçtı 
Vicdanla yalan bir kavraştı 
Vicdan yalanları çiğnedi geçti 
Her ana doğurmaz böyle yiğidi 
Bunların hepsi mevcut Veysel'de 
Yoktur diyeceğim emmare elde 
Çamurum karışmıştır temelde 
Sabur bunun hepsine bağ idi. 
SON
Kaynak: Mimar Sinan Dergisi / Sayı 71 / Ziya FIÇICIOĞLU