KÜLTÜR VE MEDENİYET
MISIR TAKVİMİ
Eski Mısır’da belki de daha MÖ IV. Binden itibaren kullanıldığı sanılan medenî takvim, ilkel bir ay takvimiyle, Nil nehrinin kabarmasına (ve dolayısıyla mevsimlere) göre ayarlanmış bir ziraî takvimin karışımından ibarettir.
Yıl 365 güne ayrılmıştı: 30’ar gün çeken 12 ay ve 5 tamamlayıcı gün (bunlara Yunanlılar epagomenes adını verdiler). Aylar her biri 4 ay süren 3 mevsime ayrılmıştı. Akhet (”taşkın”) Peret (“toprağın sudan çıkması”=kış) ve Şemu (“kuraklık”=yaz). Aylar özel bir adla değil, ait oldukları mevsim içindeki sıralarıyla anılırdı. (Akhet’in 3. ayı gibi)
Nil’in kabarması aşağı yukarı, gökyüzünün en parlak yıldızı Sothis’in (bugünkü adıyla Sirius), uzun süre kaybolduktan sonra, şafakta gökyüzünde yeniden görüldüğü güne dek düşüyordu. Bu astronomik olay yılın başlangıcı, Akhet’in ilk aynın birinci günü sayılırdı.
365 günlük mısır yılı, dönence yılına oranla yaklaşık 0,25 gün eksikti. Bu yüzden yılbaşı yavaş yavaş mevsimlerden sapmaktaydı. Dengenin yeniden sağlanması için aradan 1461 yıl geçmesi gerekti (bu süreye Sothis dönemi veya büyük yıl adı verildi).
Yeni yılın mevsimlere oranla kaymasını önlemek için, Mısır kralı III. Ptolemaios Euergetes, MÖ 238’de, her dört yılda bir altıcı bir epagomenos günü eklenmesini kararlaştırdı. Ne var ki bu takvim reformu uygulanmadı. Ancak iki yüzyıl sonra, MÖ 30’da Roma imparatoru Augustus tarafından zorla uygulamaya kondu be o tarihten başlayarak Mısır’da yeni yıl 29 ağustosta başladı.
Mısırlılar günlerini güneşin doğusundan itibaren başlatır, eski ayın şafakta kaybolduğu anı yeni kamer ayının başlangıcı sayarlardı. Gün eşit olmayan 24 saate bölünür, gündüz ve gece ayrı ayrı 12’şer saate ayrılırdı.
Mısır’da yıllar o sırada tahtta oturan firavunun saltanatının başlangıcından itibaren sayılırdı. Her hükümdar değişikliğinde yıllar yeniden sıfırdan başlardı.
YÖNETİM VE GÜNLÜK YAŞAM
Mısır"da yaşam vezirden köy muhtarına kadar herkesin oluşturduğu karmaşık bir yönetim ağıyla sarılmıştı. Vergiler mal olarak toplanmaktaydı, tarımla ilgili çalışmalar kesin kurallara bağlanmıştı, adli mekanizma işlemekte ve büyük işler şaşırtıcı bir kesinlikle yerine getirilmekteydi: 2 milyon taş bloğundan oluşan bir piramidi dikmek için, kuraklık mevsiminde toplanan,binlercesi seferber edilen, beslenip yönetilen her işe koşulmaya elverişli köylüler kullanılmıştı.
Katı prenslerin yönetiminde erkenden oluşan siyasi ve idari yapıların kökeninde disiplin ve örgütlenme yatmaktaydı. Yerel hükümdarların girişimiyle yavaş yavaş birleşip nomos diye adlandırılan küçük krallıklardaki ilk Mısırlılar, 4. Bin yılda iki önemli siyasi birliğe tanık oldular.
Mısır uygarlığı, ancak sert hiyerarşik kurallara bağlanmış ve bir merkezde toplanmış,bütün zenginlikleri firavuna ve soylulara doğru çekilen bir toplum düzeni sayesinde varolabilmiştir. Fazlasıyla katı ve gelişme yeteneğinden yoksun olan bu sistem, sonunda ülkeyi uçuruma sürükledi. MÖ 9.yy dan itibaren büyük derebeylerin kavgalarıyla bölünüp zayıf düşen Mısır, komşu devletler için kolay bir av haline geldi. Sırasıyla Asurluların, Perslerin,Yunanlıların ve Romalıların otoritesi altına girdi. MS 7.yy dan itibaren Araplara geçti
DİL VE YAZI
Mısır halkı ırkının fiziksel özellikleri haricinde diliyle de özgündür. Uzmanlar, uzun süre aralarında bu dilin Sami kökenli yada Afrika kökenli olduğunu düşünmüşlerdir.
Bugün, genelde Mısır dilinin, sudan dilinin, Berberi dilinin, Sami dillerinin eski ortak bir dilden türemiş birbirinden bağımsız dil gruplarını oluşturduğu kabul edilmiştir.
Mısır dili İ.Ö. 3100’lerden itibaren kullanılmış olan, bilinen en eski yazılardan birinin sayesinde günümüze ulaşmıştır. Bu yazının en önemli özelliği tamamıyla yerel olmasıdır. Yazı bize üç ayrı biçimde ulaşmıştır ki bunlardan hiyeroglif denileni özellikle anıtlarda kullanılmış, oldukça resimsel bir tarzda işlenmiştir. Bu yazının, figürü basite indirgense bile, çok uzun sürede çizildiği tahmin edilmektedir, çünkü tek bir kelime beş veya altı değişik işaretle belirtilmekteydi. Mısır’ın en verimli çağından itibaren kullanılmış olan, hiératique adı verilen bir diğer işlek yazı biçimi vardır. Günümüze ulaşmış olan edebi, hukuka ve yönetime ait belgelerin bir çoğu bu yazıyla yazılmıştır. En son olarak çöküş döneminde bu sefer hiératique basite indirgenerek, démotique adı verilen yazı şekli doğmuştur. Bu yazı şeklinde işaretler o kadar gelişmiştir ki hiyeroglifin ilk örneklerini tanımak dahi imkansızdır.
Mısır yazı sistemi aslında oldukça karmaşıktır. Maddi şeyler her zaman resimleriyle belirtilmiştir. Örneğin; kürek, yay, saban kelimelerini yazman için sadece kürek, yay, saban çizmek yeterlidir. Buna piktografi denir. Mısır yazısı her çağda bundan faydalanmıştır. Ancak piktografi her şeyi anlatmaya yetmez. Örneğin; koşmak, aramak, çıkmak gibi eylemler veya düşünmek, aşk gibi soyut kelimeler nasıl tasvir edilebilir. Bu sorunu çözmek için mısırlılar bulmaca prensibinden yola çıktılar. Ve soyut kelimeleri benzer son sese sahip nesnelerle ifade edebilecekleri bir çok öğeye ayrıştırdılar.
BİLİM
Mısır’da, katipler ve yazmayı bilen herkes, bu bilgilerinden ötürü saygın kabul edilirdi. Bir bakıma Mısırlılar daha sonra Yunanlılarda olduğu gibi soyut düşünce üretememişti. Onlar uygulama ve deneyime yatkın kişilerdi. Bilimsel araştırmaları deneylere dayanarak keşfedilen, gizleri açılayan genel matematik kuralları geliştirmekten çok, yeniden kullanmaya elverişli emin ve denenmiş çareler bulmaktan ibaretti. Demek ki Mısırlılar dev anıtlarına bakılarak kendilerine yakıştırılan yaygın ve kesin bilgilerine rağmen, bilim adamından çok teknisyendi. Gerçekte mimarlar rastlantılara göre inşaat boyunca planlarını sık sık değiştirirdi.
Tıp: Papirüslerdeki tıp metinlerinden öğrendiklerimize göre doktorlar hastalığın sebeplerini aramaktan çok, denenmiş yöntemler uyguluyordu. “Kellerin saçını çıkarmak için reçete” bazı yöntemler şarlatanların ilaçlarına benzerken veya büyüden faydalanırken, örneğin öksürüğe karşı buğu yapılması gibi bazı yöntemler daha ciddiydi. “Tiam bitkisinin 1/32’si ince ince kıyılarak ateşte kaynatılır. Buhar bir gün boyunca bir kamışla yutulur.” Kemik cerrahisi üzerine bu papirüs bilgileri ve mükemmel bir yöntemi ortaya çıkarır. Kal Coser’in hizmetindeki bilgin İmhotep ölümünden asırlar sonra tıp tanrısı olarak ululandı.
Ağırlık Ölçüsü: Uzun süre “deben” adı verilen 90 gr ağırlığındaki ölçü kullanıldı. Bu ölçüden kefeli teraziyle yapılan tartılarda faydalanılıyordu.
Zaman Ölçüsü:Klepsydre veya Su saati güneş batarken suyla doldurulurdu. Çanağın altın yerleştirilen küçük bir delik sayesinde su yavaşça dökülürdü.su seviyesi çanağın içindeki ilk işarete geldiğinde gecenin ikinci saati başlamış olurdu. 12 derece işaret aylara eşitsizlik gösteren gecelerin uzunluğuna denk düşerdi. Gnomon gün boyunca saati gösterirdi. Basit bir çubuğun gölgesi derecelendirilmiş bir düzlem üzerinde ilerlerdi. Aleti düz bir satı üzerine yerleştirmek yeterliydi.