Mekke’de cariye denildiğinde akıla gelen ilk anlam; elden ele dolaşan kadın manasıdır. Bu kavram ‘’ca’r’’ kökünden türemiştir. Ticaret kelimesinin kökü de ca’r’dır. Ticaret, emeğin dolanımı anlamına gelir, İngilizcesi distributedir. İlgilenenler, ‘’Das Kapital’’de distribute kullanımına göz atabilir…
Ne alakası var diyeceksiniz ?
Adalet kavramı da zibidilerin dillerinde dolaşır. Ama tıpkı cariye gibi muamele edilir…
Sürekli üzerinde menfi beklentiler olan, kullanılan; ama gerçek nitelikleri ve anlamı üzerine düşünülmeyen bir kavramdan bahsediyorum…
Adalet!
Platon ve Aristo’dan beridir üzerine giydirilen elbiseler altında kaybolmuş bir gerçekliğe işaret edeceğim bugün. Belki garipsenecek ama gayet basit bir denklem çözeceğiz hep birlikte…
Adalet kelimesi, ‘’adl’’ kökünden türemiş bir kelimedir. Eşitlik, eşit bölüştürmek manalarına gelir. (Ragıp El İsfehani, Müfredat / adl mad.)
Araplarda bu kavramın ‘’tamamen eşitliğe işaret ettiğini’’ gösterir kaynaklar, genel olarak halk edebiyatıdır. Züheyr bin Ebu Sülma’nin divanında 61. sayfaya bakabilirsiniz…
Ve en çarpıcı nokta şudur;
(ÂLİ IMRÂN suresi 21. ayet) Allah'ın ayetlerini inkâr edip haksız yere peygamberleri öldürenler ve insanlar içinden adaletle emredenlerin canına kıyanlar var ya, işte onlara korkunç bir azabı müjdele.
İlgili ayette 3 zümrenin eşitlendiği görülür…
1. Allah’ın ayetlerini inkar edenler.
2. Peygamberleri haksız yere öldürenler.
3. Adaletle hükmedenlerin canına kıyanlar.
Ayeti semantik olarak incelersek şöyle bir netice elde ederiz;
Adaletle hükmedenleri öldürenler ile, peygamberleri öldürenler aynıdır. Ve bunlar Allah’ın ayetlerini (peygamberleri ve adaletle hükmedenleri) bu şekilde yalanlamışlardır…
Peki adaletle hükmedenler kimlerdir ?
Bu ifadenin altında bir hegemon fetişizmi yatmaz! Yani ayeti budayarak saltanat ve hilafete zemin hazırlama gayesi güdenler avucunu yalasın…!
Adaletin lügat anlamını ‘’kavramın yerine koyalım.’’
- Yeryüzündeki nimetin eşit bölüştürülmesini, eşitliği savunanlar!
Şimdi oldu mu dersiniz ?
(NİSA suresi 58. ayet) Şu bir gerçek ki, Allah size emanetleri, onlara ehil olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor. Allah size bu şekilde ne güzel öğüt veriyor. Allah Semî'dir, çok iyi duyar; Basîr'dir, çok iyi görür.
Kuran bir toplumun öncülerine 3 özellik atfettiğini görürüz.
• Adalet
• Emanet
• Ehliyet
İslam’a göre, yeryüzü ‘’emanettir.’’ Çünkü arzın mutlak sahibi Allah’tır. Ve insanlığın bu mülkte iddia edebileceği yegane hak; ihtiyaç duyduğu kadarıdır…
Fazlası israftır, haramdır!
Ve yine Kuran uyarıyor;
Ey iman edenler, ahbar ve ruhbanlar mallarınızı kenz ederek sizleri Allah yolundan saptırırlar. Altın ve gümüşü kenz edip Allah yolundan alıkoyanlara dehşet bir azap müjdele (Tevbe Suresi 34. ayet)
Adaletin zıttı kenzdir. Ve kenz eden herkes ‘’ahbar ve ruhbandır.’’ Yani bu ayette sunulan sebep sonuç ilişkisi bağlamında bunu söylemek mümkündür…
Ahbar ve ruhban, ‘’rahip ve papaz’’ manasına gelmez. Her ne kadar; işine gelmediği için bu kavramlara ‘’rahip ve papaz’’ anlamı yüklense de, kavramların işaret ettiği manalar bunlar değildir…
Peki ne anlama gelir ?
• Haber veren/ başkalarında olmayan bir bilgiye sahip olduğunu iddia eden, bilgiyi tekelleştiren…
• Korkutan; açlıkla, fakirlikle…vs. korkutan
• Bilgi hiyerarşisi, ahlaki hiyerarşi, ekonomik hiyerarşi üreten
Gibi anlamlar dahilinde inceleyebiliriz…
Peki tüm bu hengamenin nedeni nedir?
Şeytan Adem’e dedi ki; Ey adem, sana ebedilik ağacını, yani yıkılmaz mülkü göstereyim mi ? (Taha Suresi 120. ayet)
Hengamenin temel nedeni, yeryüzündeki mülkün paylaşımı sorunudur. Mülk üzerindeki tasarruf, ruhbaniyeti üretir…
Dolayısı ile, bir kimsenin adil olduğunu anlamak için;
- Adalet kelimesini sık sık kullanışına,
- İçinde adalet kelimesi geçen faaliyetler yürütüyor oluşuna,
- Badem bıyığına,
- Namazına,
Bakılmaz!
Mülkle ve toplumla kurduğu ilişkiye bakılır…
Eğer bir adam, Allah’ın mülkünü kenz edenlerin yolunu açıyorsa; adil değil zalimdir!
Şirk zulmün aziymdir/ kendisinden daha büyük bir şey olmayandır. (Lokman Suresi 13. ayet)
Zulmün Aziym, en büyük/daha büyüğü olmayan şirk manasına gelir…
Kuran’a göre şirk, en büyük zulümdür…
Ama zulüm mazlumiyet üreten bir fiil değil midir ?
Yani şirk zulmünün mazlumu kimdir?
Hemen söyleyeyim ; şirk kelime anlamı itibari ile ‘’bir mala iki kişinin ortak olması manasına gelir.’’ (Bkz. Lisan’ül Arab, şrk mad.)
Hemen düşünelim;
Yeryüzündeki zulmün tamamı, bu heva yüzünden değil midir? Mülkün tek sahibi Allah iken, ve bunun yarattıkları tarafından ‘’adalet ile’’ kullanılması gerekirken, birileri sırf daha fazla sahip olmak için zulmetmiyor mu?
Bugünün mazlumları;
- Kredi Kartı borçluları
- Kiracılar
- Düşünce suçluları
- Çalıştığı halde geçinemeyenler
- Evsizler
- Açlar
Değil mi?
Peki bu mazlumları üreten yegane olgu; ‘’kapitalizm’’ değil mi ?
Şimdi oldu…
Kapitalizmin amentüsü olan gerçekler; özel mülkiyet, tekelcilik ve üst aşaması olan emperyalizm…
Şirkin 2011 yılında okunuşu budur.
Ve Kuran’ın 2011 tefsiri bu biçimde olmalıdır…
Size sormak istiyorum; Haçlı Emperyalizmi ne kadar meşru dur ?
Libya halkına adalet vaad eden Amerikan zorbalığı, köken olarak ‘’adaleti sindirmiş midir ?’’
Peki bu zorbalarla işbirliği yapanlar ‘’Müslüman’’ mıdır ?
Allah için söyleyin, korkmayın; biraz cesur olun!
Hadi haykırın..!
El İsyan… ( Eren Erdem )
IŞIK ve SEVGİ ile KALIN.......