Bu konunun gündem de kalabilmesi için biraz çaba gösterdim. Fakat konuya gönderilen son iletiden ( ki onu da ben yazmışım) bu yana birilerinin dikatini çekip katılım olacağı umudu ile bekliyordum. Tabi bu bekleyiş unutturası bir bekleyiş değildi... Benim de huyum bu ne yapayım? Bir şeyin ucundan tuttuysam sonuna kadar gitsin isterim.
Bu konuda da durum böyle. Katılımı beklerken kendimce araştırıp kafam da olgunlaştırmaya çalıştım. Bu konu hakkın da düşündüm yani.
Belki konuyu tekrar canlandırıp , daha doyurucu sonuçlar çıkarabileceğimiz bir açıdan bakabiliriz.
Şimdi baştan alalım. İki büyük loca arasındaki en büyük fikir ayrılığının '' bir yaratıcıya inanmak'' olduğunu anladık. Fakat bu şu sonucu doğurmuyor mu? Ya da en azından şöyle anlaşılmıyor mu? Sanki ÖMBL bir yaratıcıyı kabul etmiyor ve böyle düşünen insanları arasına almıyor. Tabiki öyle değil. Onlar sadece inanıp inanmamanın sizin bir tercihiniz olduğunu ve bununla ilgilenmediklerini söylüyorlar. Fakat bunu bir fark olarak ortaya koyduğumuz da konunun algılanışı böyle olmuyor.
Öte yandan HKEMBL ''bir yaratıcıya inanmak'' koşulunu hem kendi üyelerinin , hem de kurumunun vazgeçilmez bir özelliği olarak ortaya koyuyor. Hatta bunu arasına kabul edeceği insanlar için şart koşuyor. Bütün bunlara böyle dışarıdan ve yüzeysel bakınca , sanki ÖMBL daha çağdaş daha yenilikçi daha kucaklayıcı, buna karşılık HKEMBL da , daha tutucu daha gelenekçi, daha bağnaz gibi duruyor. Bu da HKEMBL için bir yanlış algılanma bence. Çünkü onlarda kişinin diniyle ( bir yaratıcıya inanmak, aynı zaman da bir dine mensup olmayı kaçınılmaz yapar mı?) ve onu nasıl yaşadığıyla ilgilenmiyorlar. Yani bu yönüyle konu din meselesi değil. Peki.
İşte benim bu konu üzerinde düşünürken kafam da oluşan soru şuydu: ÖMBL üyelerinde bir yaratıcıya inanmak koşulunu aramıyor, bunu da kişinin hür iradesi ve kendi tercihi olarak yorumluyor. Peki şöyle sorup, bir de şu açıdan baksak ne buluruz acaba? HKMBL niye bir yaratıcıya inanmayı şart koşuyor? Bu durduk yerde ortaya çıkmış bir şey olamaz herhalde. Madem böyle bir kuralları var , ve bu kuralların Masonluğun temel kuralları olarak görüyorlar, Masonluk gibi aklı ön de tutan bir öğreti de, bunun da bir açıklaması olmalı.
Buna cevap ararken sıraladığım sebebler ( tabi ki kendi görüşüm olarak) şöyleydi;
Kişi bir yaratıcıya inanmalı çünkü ,bu onu yanlız olduğu anlarda bile gözeten ve izleyen bir yüce varlığı bildiği için, kimse görmese bile:
1- hep adil olmaya
2-hep vicdanlı omaya
3-hep doğru olmaya
4-hep iyilik sever olmaya
5-hep dürüst olmaya...
İtecek ve bu yaşamının her anına yansıyacak. Yani başka bir deyişle, hepimizin günlük hayatta, bir haksızlığı, bir yosuzluğu gördüğümüz de '' Allah'tan da mı korkmadın be adam'' dediğimiz anlar olmuştur. İşte bu anlar da yüce bir yargıcın oduğunu ve bir gün bütün bunların hesabını '' mazlumun '' yerine soracağına inanmanın, inanmayana göre bir artı olduğunu söyleyebilirim.
HKEMBL nın savunduğu düşünce bir de bu gözle değerlendirilebilir mi? Bu konu da katılımlarınızı bekliyorum.
Yoksa bana , konuya ilginizi çekecek başka bir bakış açısı bulabilmem için , bir onbeşgün daha mı vereceksiniz?

Saygılarımla.