Bu başlık altındaki önceki bölümü, “Görev duygusuna sahip olmak yeter mi?” diye bir soruyla bitirmiştim.
Benim vereceğim yanıt “Hayır!”… Özveri gerek, sabır gerek, direşme gerek.
Bunlar da Masonluktaki töre ya da mason töresinin öğeleri… Belki başka kurum ya da toplumlarda töreden söz edilince bu kavramlar söz konusu bile olmaz. Ancak Masonluktaki töre bakımından çok önemli.
Özveri (fedakârlık), bir bakıma görev duygusunun bir uzantısı sayılabilir. Gerçi öyle özverili davranışlar vardır ki, insan bunun görev duygusuyla ne bağlantısı olduğunu da sorabilir. Biraz düşünülürse, ardında görev duygusunun bulunduğu çözümlenebilir.
Özveri, özetle tanımlanacak olursa, başkaları için ya da bir amaç uğruna değerli sayılan birtakım şeylerden ya da haklardan caymaktır. Ancak bu gönülden, içtenlikle benimsenerek gelmiyor, kişiye acı ya da üzüntü veriyorsa, onu özveri olarak nitelemek zordur. Gerçekten özverili olabilmek için, bireysel yararlanma ve çıkar kaygılarından, kaygılardan, hırslardan ve olumsuz tutkulardan arınmak gerekir.
Masonlukta zaten kişinin böyle bir arınmaya girmesi öngörüldüğü için, özveri de bu kurumun töresinin bir öğesidir.
Ancak özverili olmak demek kişinin hiçbir dilek ya da isteminin bulunmaması demek de değildir.
İnsanın dilek ve istemleri, önceden tasarlanmış süre içinde ve/veya beklendiği gibi gerçekleşemeyebilir. Bunun üzerine hemen kızmamak, öfke ve umutsuzluğa kapılmamak, kolayca karamsarlığa düşmemek gerekir. Hatta istenmeyen, hoşlanılmayan, onaylanmayan, sıkıntı veren ya da acı çekmeye neden olan bir duruma katlanmak bile gerekebilir.
Nedir bunun anlamı?... Sabırlı olmak… İşte o da mason töresinin bir diğer öğesi. O sıradaki durumun olumsuz görünümüne karşılık, ileride olumluya dönüşebileceği ya da sonucunun olumlu olabileceğinin beklenişi… Demek ki bu “umut” kavramına bağlanıyor.
Gizemci ya da mistik olarak anılan düşünü ve benimseyişlerde sabır çok önemlidir. Benliği ve dilekleri köreltip çabaları ve direnişi durdurur. Kişiye olgunluk kazandırır.
Öyledir ama bu tutum, olumlu ya da olumsuz olduğuna bakılmaksızın tüm tutkuları bastırmak, her şeyi olduğu gibi kabullenmek, alın yazısı la da kader denilen olguya boyun eğmektir.
Masonlukta sabırlı olmanın gizemci yaklaşımlarda olduğu gibi benimsenmesi söz konusu değildir. Zaten bu Masonluğu o gibi kurumlardan ayıran en önemli etkenlerden biridir. Masonlukta bu kabul edilemez çünkü insanın özgürlüğünü yitirmesi ya da isteyerek terk etmesiyle özdeşleşir. Dolayısıyla, insana olgunluk ve giderek yetkinlik kazandırılacak diye onun gücünün ve değerinin hiçe sayılmasıdır. O kadarla da kalmaz; evrim doğrultusunda ilerlemeyi bir yana bırakıp, olduğu yerde saymak biçimine girer.
Masonlukta sabır, kişiliği asla yok etmeye değil, aksine güçlendirmeye yöneliktir. Akılcı ve olumlu dilekler ile yararlı tutkuları, insanın duygusal heyecanlarının üzerinde tutmaktır. İstenmeyen ve beklenmedik olaylar önünde hemen başarılı olunamasa da, onlara yenik düşmemektir. Gelip geçici zevk, hoşnutluk ve belirsizliklere kapılmaksızın, korku altında da ezilmeksizin, kendine güvenerek çalışmayı, geleceğe umutla bakmayı sürdürmektir.
Elbette hiç kimse, -sabırlı olmanın yararına içtenlikle inansa bile- bu erdeme kısa süre içinde ve kolayca erişemez. Sabır, akıl yoluyla, bilgiyle, deneyimle zaman içinde edinilir.
Demek ki Masonluktaki genel benimseyiş uyarınca sabredip durmak yetmiyor. Direşme ya da direşkenlik gösterme de gerekiyor. İşte size mason töresinin bir diğer öğesi… Haydi onu da bir sonraki bölüme bırakalım.