Hürmasonluk ve İspanya İç Savaşı
Hürmasonluk tüm İspanyol topraklarından silinmeliydi ve bu hedefe yönelinirken merhametsiz davranılacaktı…
Franco’cu Kardinal Goma:
“Cumhuriyetin Düşmanları Moskova taraftarlarının * ruhları, Yahudiler ve Masonlar’dır.”
İngiltere Büyük Locası Büyük Üstadı Wharton Dükü, 1728 yılında Madrid’de ilk Locayı kurdu. Katolik Kilisesi tarafından sık sık takibata uğramışsa da, İspanyol Hürmasonluğu 19. yüzyılda iyi gelişti, 7 başbakan dahil, birçok liberal yönetici Mason’du. 1898 yılında, Güney Amerikalı Masonlar’ın faaliyeti sonucunda İmparatorluğun kaybedilmesi, muhafazakâr kesimi Masonlar’a karşı biledi. 1923 – 1930 yılları arasında ülke Diktatör General Primo de Rivera tarafından yönetildi. İspanyol Masonlar özgürlük için çalıştı, ancak bu karşı gelmenin bedelini de ödedi. 1928’de çoğu Grand Orient’a bağlı 200 kadar Mason, Büyük Üstat dahil olmak üzere, “devlete karşı komplo kurmak”la suçlanarak tutuklandı.
Dikta rejiminin çöküşünden sonra, Kral XIII. Alphonso sürgüne gönderildi ve 14 Nisan 1931 tarihinde İkinci Cumhuriyet kuruldu. O tarihte İspanya’da iki obediyans vardı: 1885’de kurulan Büyük Loca ile 1899’da kurulan Grand Orient. 23 – 25 Mayıs Konvanı’ndan sonra, Büyük Loca İspanya Anayasası’nın ana prensipleri hakkında aşağıdaki deklarasyonu yayınladı:
“Hürmasonluk, ana ilke olarak, her türlü tezahürlerinde insan haklarının mutlak korunmaları gereğini ilân eder...”
Bu ilke şunları kapsıyordu: Yaşama ve güvenlik hakkını; düşünce ve vicdan hürriyetini; kilise – devlet ayrımını; her vatandaşa seçim hakkı; herkese zorunlu ve parasız eğitim; her kişiye yetenek ve fiziksel durumuna göre bir işin devlet tarafından temini; yaşlılara özel bakım; tüm vatandaşlara parasız adalet temini ve tüm suçları kapsayacak jürili mahkemelerin kurulması; medeni nikâh ve boşanma imkânı, evlilik dışı doğan çocuklara yasal haklarının verilmesi; ölüm cezasının kaldırılması; ülkenin savunması için gönüllü askerlik (tüm milletler arasında barış ruhu egemen oluncaya kadar). Deklarasyon insanlığın gelişmesine yönelik çalışmaların yapılmasına ve her yerleşim biriminde Masonik çekirdeklerin oluşturulmasına dair dileklerle tamamlandı.
1931 Haziran’ında yapılan seçimleri, sol görüş açık farkla kazandı. Yeni kabinenin 8 üyesi, Madrid Valisi ve Belediye Başkanı, Catalan Parlamentosu Başkanı ve Barcelona’nın Valisi Mason’du. Yeni hükümet, “Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik” ilkelerine uygun kurulduğu için, Grand Orient tarafından desteklendi. “Enternasyonal Masonluk Birliği’nin Bülteni” (Bulletin de l’Association Maçonnique Internationale) bu yeni olguyu heyecanla aşağıdaki kelimelerle kutladı:
“Diktatörlük döneminde şüphe ile bakılan İspanyol Kardeşlerimiz bugün şeref makamlarını işgal ediyor. Onları kutluyoruz.”
Yeni İletişim Bakanı Diego Martinez Barrio, Grand Orient’ın Büyük Üstadı’ydı. 1936’ya kadar 17 Mason bakan kabineye girdi.
Ekim 1931’de, (1932’de tekris edilen) Manuel Azaña Devlet Başkanlığı’na getirildi. Azana, zirai reformu gerçekleştirmek ve bölgelere özerklik vermek istedi. Sağdaki muhalifler, “hükümetin Jüdeo – Masonik – Bolşevik bir komplonun ajanı olduğunu” iddia ettiler. Diego Martinez Barrio Aralık 1933’de Başbakan olunca, sağ, Hürmasonluğa düşmanlığını açıkça vurguladı. Aynı ayın içinde eski diktatörün oğlu “Falange” teşkilâtını kurdu ve İspanya’nın bir Faşist devlet olması gerektiğini ilân etti. 1934’de yazar Mauricio Karl Tel Enemigo: Marxismo, Anarquismo, Masoneria (Düşman: Marksizm, Anarşizm, Masonluk) adındaki kitabını yayınladı. Bir sonraki yıl benzer bir kitap daha yayınladı: Asesinos de España: Marxismo, Anarquismo, Masoneria (İspanya’nın Katilleri: Marksizm, Anarşizm, Masonluk). Francisco Luis de La masoneria contra España (İspanya’ya karşı Masonluk) kitabını yayınladı. Ancak, bir milletvekili Masonlar’ın ordunun üst kademelerinden atılmalarına dair bir kanun teklifinde bulunduğunda, Malaga’da çıkan bir dergi Hürmasonluğu savunarak, “Locaların iffet, bilim, sanat, edebiyat ve evrensel ahlâkın felsefi okulları olduklarını, yardımı, kendini bilme ve evrensel kardeşlik ilkelerini aşıladığını yazdı:
“Hürmasonluk yalnız toleranssızlığın düşmanıdır... Toleranssızlığın hüküm sürdüğü yerlerde karşısında her zaman özgürlük ve düşünce özgürlüğünü savunan Hürmasonluğu bulur.”
Şubat 1936 seçimlerinde Azaña’nın solcu Halk Cephesi koalisyonu az farkla iktidara geldi. Azaña ilk icraat olarak siyasi mahkûmları serbest bırakarak ve toprak reformunu başlatarak sağcıları rahatsız etti. Zenginler paralarını yurt dışına kaçırmaya başlayınca Peseta’nın değeri düştü. Gelen krizle fiyatlar yükseldi, maaşlarına zam isteyen işçiler peş peşe gelen grevleri başlattı. 13 Temmuz günü, Kralcı parti başkanı José Calvo Sotelo’nun Madrid’de öldürülmesinden beş gün sonra, İspanya ve Fas’ta konuşlandırılmış askeri birlikler cumhuriyete karşı ayaklandı. 72 saat içinde İspanya’da, ordu birliklerinin yarısından fazlası ihtilâle katıldı. Başbakan Diego Martinez Barrio’nun ihtilâlcilere uzlaşma teklifleri neticesiz kaldı. Barrio daha sonra, sürgündeyken, Luz Hispanica (İspanyol Nur’u) adındaki Meksika Locası’nda yaptığı konuşmada bu çabalarını şöyle anlattı:
“... Cumhuriyet Hükümeti’ni oluşturan tüm partilerin Mason üyelerini toplantıya çağırdım ve kardeşliğin getirdiği açıklıkla Cumhuriyet’in, Masonluğun ve Masonların karşısındaki tehlikeler hakkında kendilerini uyardım. Masonlar ileri sürdüğüm savlarla mutabık kalmakla beraber, bir çıkış yolu bulmakta anlaşamadılar.”
Barrio’nun istifası üzerine Profesör José Giral (Kardeş) daha da solda olan bir hükümet kurdu ve solcuların işçileri silâhlandırma taleplerini onayladı. Cevap olarak General Francisco Franco Kuzey Afrika’ya uçakla giderek İspanyol Ordusu’nun başına geçti. 27 Temmuz’da Alman ve İtalyan Hava Kuvvetleri’nin de yardımıyla orduyu ana karaya geçirdi. Franco’nun idaresindeki milliyetçi-sosyalist (Faşist) ordunun ilerlemesi süratli oldu ve Kasım ayında Cumhuriyetçi hükümet Valencia’ya çekilmek zorunda kaldı, Mason General José Miaja, Madrid’i savunma görevi ile geride kaldı.
Faşist güçlerin ilerlemesiyle çok sayıda Mason, solcu parti ve sendika üyesi idam edildi. Sevilla’da bir gazetenin Mason listelerini yayınlaması ve böylece “bu aşağılık leşlerin” herkesçe tanınması istendi. El Defensor de Cordoba (Kordoba Savunucuları) adındaki gazete açıktan açığa şöyle yazıyordu:
“Yahudi ve Masonlara karşı tek bir cephe kurmak için mücadele edelim, hepsinin ölmesi gerekli.”
Bir Falanjist gazete Masonlar’a karşı Haçlı Seferi çağrısında bulunurken, Zaragosa’da bir diğeri “Bu kötü niyetli cemiyetin İspanya’ya yaptığı kötülük o denli büyüktür ki” diyerek bir an önce hepsinin katledilmesini talep ediyordu. 15 Eylül’de Faşistler Hürmasonluğu kanun dışı ilân ettiler. İlânda, Masonluk’tan ayrılmayanların “ihtilâl yapmaya teşebbüs” suçundan yargılanacakları belirtiliyordu. Pamplona’da radyodan halka seslenen Kardinal Goma, “Milliyetçiler, Moskova uşaklarının * ruhlarına, Yahudilere ve Masonlara karşı” savaştıklarını söylüyor, Burgos’ta bir rahip kilisede ayini keserek vatandaşları Masonlar’la dostane görüştüklerinden azarladı “Bırakın tohumları kurutulsun – Şeytan’ın tohumları”. 20 Ekim gününde Grand Orient aşağıdaki deklarasyonu yayınladı:
“Tüm İspanyol Masonluğu, Faşizm’e karşı yasal Hükümet olan Halk Cephesi’yle bütünleşmiştir.”
Cevap gecikmedi: Bilbao savaşından önce, Franco, tüm Mason subayların ordu saflarından atılmalarını emretti.
Basklar iyi silâhlanamamışlardı. Alman Condor Lejyonu’nun hava bombardımanlarından sonra, Nisan 1937’de Durango ve Guernica kentleri teslim oldu. Guernica’nın bombalanması dünya umumî efkârını şoke etti, Picasso da, ünlü “Guernica” adlı tablosunu yaptı. Londra’daki Cumhuriyetçi Büyük Elçilik de, Faşistlerin Bask bölgesindeki bombardımanlarla Katolik rahiplerin de öldürülmüş olmasını protesto etti. Büyük Elçilik bu bildirisine Masonlukla ilgili aşağıdaki satırları dahil etti:
“...bazı bölgelerde ihtilâlciler Loca matrikül listelerini ele geçirerek Masonları tutukladılar ve acımasız bir şekilde katlettiler.”
Hürmasonluğun en büyük düşmanlarından Peder Jean Tusquets, Masonlar’ın izlerini sürmek göreviyle Milliyetçi basın servisinde çalışmaya başladı. En yakın yardımcısı, Franco’nun özel rahibi idi. Özel istihbarat bölümünde çalışan bu iki din adamı 82.000 kişilik bir Mason veya Mason olduklarından şüphelenilenlerin listesini çıkardı. Resmî kayıtlara göre, her iki obediyansın toplam matrikül mevcudu 5000 kişinin azıcık üzerindeydi.
Cordoba Mason binası kundaklandı, Santa Cruz, Tenerife’deki mâbet müsadere edilerek Falanj’ın merkezi yapıldı. Diğer mâbetler de, ya topçu ateşine tutuldu ya da kundaklandı. Salamanca’da, aralarında bir de rahip bulunan bir Loca’nın 30 üyesi kurşuna dizildi. Logrono’da 15, Ceuta’da 17, Algeciras’da 33, Valladolid’de, sivil vali dahil olmak üzere 30 Kardeş kurşuna dizildi. Lugo, Zamora, Cadiz ve Granada’da yakalanabilen tüm Masonlar, Sevilla’da da bir çok Loca’nın tüm üyeleri vahşi şekilde öldürüldü. Mason olma şüphesi dahi ölüme yollanmak için yeterliydi. Katliam o denli insanlık dışı yapıldı ki, bazı Masonlar buharlı lokomotiflerin kazanlarına canlı canlı atıldılar.
Madrid’deki 16 Aralık 1937 Konvanı’nda ileri sürüldüğüne göre, Faşistler’in egemenliğine geçen bölgelerde kaçamayan tüm Masonlar öldürüldü. Franco’nun tutumu şüphe götürmüyordu: Hürmasonluk tüm İspanyol topraklarından silinmeliydi ve bu hedefe yönelinirken merhametsiz davranılacaktı.
Dipnotlar:
1) Makale’nin yazarı Matthew Scanlan, M.A. Barcelona’da 18 numaralı Duke of Wharton Araştırma Locasının ve Zaragosa’da Centro Estudios Historicos de la Masoneria Española’nın üyesidir.
2) Fotoğraflar, Zaragosa’da Centro Estudios Historicos de la Masoneria Española’da Profesör José Antonio Ferrer Benimeli’nin koleksiyonundan alınmıştır.