Sayın Cardiffmonster,
Aslında Darwin'in dediği gibi işler doğal yoldan, savaşarak, veya hatalarla yüzyüze gelerek işleseydi, her şey inanın daha güzel olurdu. Fakar Darwin'in bu doğal mekanizmasına set çekenler, normalde insanların hatalarıyla yüzyüze gelerek tutumlarını değiştirmesini sağlayabilecekken, bu hata henüz ortaya çıkmadan, insanlara bir şeyleri vermeye çalışıyor. Türkiye Cumhuriyeti batıya yönelmiş bir devlet. Halbuki bu, tanzimattan beri yavaş yavaş kendi evrimiyle işliyordu. Birden bire batıya yönelmişlik, muhafazakarlığı bırakın terketmeyi güçlendirdi. Bizim halkımız, savaşarak çağdaşlığa ulaşmadı yani. Üstten gelen "ahlak,etik" kodlarının bir başka yansımasıdır bu da. Eğer dikkatlice incelerse, aslında din diktatoryasının da aynı etkiyi yaptığını Sayın Prometheus da görecektir.
Darwin'in doğal mekanizmasını durduracak tek şey "zor"dur. Ya fiziki zor, ya da kamuoyunun, toplumun, devletin, din anlayışının etik kuralları.
O İngiliz çocuklar nedeniyle İngilterede büyük tartışmalar yaşandığını söylüyorsunuz. Bu doğru olabilir. Ben yaşanmasın demiyorum ki. Ama bu sosyologlar, bu tür çocuk anne babaların olmaması için, bütün bir toplumda cinselliğin tabu olarak görüldüğü görece Türkiye gibi bir ortamda yaşamayı tercih etmezlerdi. Size baktığımda siz, İngiltere olayını görüyor, ve muhafazakarlığa prim veriyorsunuz. Burada ben bir geriye dönüş görüyorum. İngiltere'deki tepkiler Darwin'in mekanizmasının doğal tepkileridir. Cinselliğin tabu olarak görülme noktasında belki bir eşik atlandığında, artık başka sorunlar çıkıyor, bu sorunu çözmek için de bir eşik atlanmalıdır, burada da iş daha çok ailevi sorumluluklara, bireysel sorumluluklara vb. düşüyor. Bunlardan kurtulmak için, çocuk anne babaların olmadığı fakat herhangi bir cinsel uyarımda bastırılmışlığı dağılacak, sahte bir güvenlik hülyası içinde yaşayan, hasta bir toplumda yaşama pahasına, muhafazakarlığa prim verilmemelidir.
Cinsel bastırılmışlık, sadece "cinsel" alanda sorunlara da yol açmıyor çünkü. Bu her tür sosyal ilişkiyi, her tür ailevi ilişkiyi, her tür ekonomik ilişkiyi, ve hatta her tür siyasi ilişkiyi etkiliyor.
Çok verdiğim bir örnektir, yine veriyorum, Türkiye'nin sahil şeridi, turizme açık bölgeler olması dolayısıyla, muhafazakar tepkilerini törpülemeyi öğrenmiş bölgelerdir. Cinsel bastırılmışlık buna rağmen orada da vardır. Ama iç kesimlere nazaran daha azdır. Türkiye'de adeta elle seçilmiş gibi, turizm ve eğlence sektörünün çok olduğu bu bölgeler, siyasi söylemlerine "çağdaşlık ve modernlik" katarak bir partiye oy verirler. Diğer bölgeler ise görece tutucudur. Açık konuşayım, sahil şeridi CHP'lidir, İç kesim AKP'lidir.
Cinsel sorunları olan toplumda, insanlar oylarını, projeye bakarak değil, güdülerine dayanarak verirler. Cinsel bastırılmışlık, nasıl huzursuzluğa yol açıyorsa, politikada da çözümden çok savaşmaya yol açar. Muhafazakar, sırf karşı taraf, kendi değerlerine karşı çıkıyor, ve yanlış bildiği şeyleri doğru diye yapıyor diye bir savunma tepkisi geliştiriyor ve muhafazakar oluyor. Aynı şekilde çağdaş olduğunu söyleyen kesim de, muhafazakar kesimin baskıcı tutumunu farkedip, bu baskıya karşı oyunu veriyor. Aslında sağlıklı olması gereken taraf çağdaş kesimken, onlarda da bir didişme, çekişme havası, en az muhafazakarlarda olduğu kadar oluyor. Çünkü onlar da cinsel bastırılmışlık toplumunun ahlaki kaidelerini benimsiyorlar. Bu çatışma da muhafazakar radikallikte olduğu gibi, çağdaş radikalizmine yol açıyor. Toplumun cinsel kaidelerinin dışına çıkmaya korkmak, buna rağmen tabuların azaldığı bir bölgede yaşamak, insanın yine özgürlüğünü engelleyen bir şey. Onlar, toplum, ve geleneksel İslami değerlerle çatıştığının bilincindeler, fakat yine de Müslümanlar, ama tabuların olmadığı veya görece az olduğu bir bölgede yaşıyorlar. Tüm bunlar onlarda da superego ve ego çatışmasına neden oluyor. Bu vicdan azabına yol açan ve superegoyu temsil eden muhafazakar kesime de düşmanlık besliyorlar(Açıktan dine besleyemedikleri için, gerçi bunu da yapan var ). Çünkü eğer değerleri ile yaptıkları uyumlu olsaydı, gerçektn bu kadar radikal olmazlardı. Fakat onlar da Türkiye'nin geri kalan kesimi kadar politik ihtirasa sahipler. Bunun nedeni de yaşadıkları çelişkidir.
Geçenlerde CHP seçmeni içinde Metropoll bir anket yapmıştı, ve Chp seçmeninin, aslında en az karşı çıktıkları muhafazakar kesim kadar cinsel yönden muhafazakar olduğu görüldü. Bu da, iç çelişkiyi göstermesi ve desteklemesi açısından önemli bir sonuçtur.
http://www.metropoll.com.tr/report/endiseliler-arastirmasi-ocak-2011(edit: Kısaca, modernlerin kaygısını çektiği şey superegodur. Bunun geleneksel dildeki anlamı vicdan azabıdır. Bu da geleneksel kökten kopuşu simgeler. Bu kopuşa neden olan da muhafazakar superegosudur ve buna karşı tavır alırlar. Muhafazakarın da, kaygısını çektiği şey her zaman id'idir. Geleneksel anlamda "nefs"idir. Doğasıdır yani. Superego'ya inanılmaz enerji harcayarak uyum göstermeye çalışırlar. Fakat çoğu Sayın Prometheus'un dediği gibi bunu başaramaz. Bu başarısızlıklarının nedeni id'in baskısıdır. Bu id'e karşı koymak için de, id ile egosunu serbestçe yaşayan kesime düşmanlık beslerler. Her iki halde de ortak olan, "hatalı bir superego" yani katı muhafazakarlıktır. )
Bu, hasta bir toplumun gelebileceği noktalardan biridir. Cinsellik, sadece cinsel alanı etkilemez, ödünleyememişlik, ortalığı cehenneme çevirmeye yeter artar.
Saygılar