Mason olmak isteyen kişilere yönelik verilecek önerilerle bir nevi bir yol haritası olabileceğini umduğum bir konu başlığı açmıştım. Üstelik daha önce tartışıldığını bildiğim halde...Neden mi tekrar? Ya da "Yaşlı köpek yine mi aynı numarayı" yapıyor? Hayır. "Yaşlı köpek" yeterince tatmin olmadı ve eminim ki diğer hariciler de olmadığı için tekrara düştü.
Diğer harici kardeşlerime de ışık tutabileceğini ve bu defa belki daha doyurucu olabileceğini ümit ettiğim için...
Başlangıçta sorduğum soruların özeti: "Ne yapmalı?" idi. Verilen cevaplar: " Kendisi olmalı"; "Hür iradeye sahip olmalı, insanı kamil olma yolunda ilerlemeli, kendi gelişimi ve aydınlanmaya giden yolunun nasıl olacağına karar vermeli. Daha sonra bu yolu masonlukta görebiliyor mu, masonluktan manevi anlamda umduğunu bulabiliyor mu bunu tartmalı ve ona göre masonluğa girmeye karar vermeli.
Önemli olan aklımıza ne kattığımız. Kendimizi ne kadar geliştirip hayat ve insanlıkla ne kadar bütünleşebildiğimiz";" kendini tanımalı, ben kimim diye, taassuplarından arınmalı";"Masonluk insanda doğuştan ve doğal olarak vardır.. O yüzden herkes Mason olamaz.. İnsanın kalbinde hissetmesi ve bunu ketum olarak yansıtabilmesi ve bir çok şey...";"Masonluk nedir?,Neden mason olmak istiyorum? ,Mason olduktan sonra beklentilerim neler ?
Sorularına kendi içinizde bir cevap vermeniz gerek.Masonluk ile ilgili edindiğiniz bilgiler ile bu soruların cevaplarını karşılaştırıp, masonluğun size uygun olduğunu düşünüyorsanız yola çıkmaya başlarsınız.."
Tartışmanın kritik noktası sayın karahan' ın soruları oldu. Ve nihayetinde Masonluğun içrekliğine ve alegorik üslubuna evrildi. Anladığım kadarıyla sayın karahan Masonluktaki bilinmezliğin bu denli oluşunu ikna edici bulmamış ve hariciler için birer engel olduğunu düşünmüş. Aslında ben tam da olması gerekenin bu olduğunu düşünüyorum. Biz hariciler için bunca gizem elbette zor ve yorucu gelmekte ancak hayatın kendisi de bu değil midir? Olmasını istediğimiz birçok şey için gerek maddi gerek manevi anlamda ne kadar da çok bedel öderiz. Sayın Risus' un çok hoşuma giden tarifinde dediği gibi bu insan-ı kamil yolunda adım atmak dahi gayet yorucu ve de zor olabilir. Lakin bu olması gerekeni değiştiremez.
Aslında Masonluğun gizemi ve ezoterik yapısı biz haricileri cezbetmiyor da değil. Şahsımın "neden Mason olmak istiyorum?" sorusuna cevaplarından birisi de bu...
Masonluğun farklılığı da bu noktada başlamaz mı zaten. Bence kişinin kendisi hem cevher hem de sarraftır. Kişi kendi içindeki cevherin farkına varmalı ve ondan bir sanat eseri yapmak için işlemeli...Ama bunu gelişigüzel de yapamaz. Bunun için kişi yoldan geçmişlerden yardım istemeli. Bir rehberi edinmeli. Ancak her kişi sarraf değildir. Bu yola sarraf olan layıktır. Aksi halde kişi yola zarardır. Hal böyle iken Masonluğun kendisini müdafaası hak değil midir? Bence simgeler anahtardır yoldan geçmek isteyenlere...Layık olana anahtar emanet edilecek. Zamanı geldiğinde layık olan kapıdan geçecektir...
Konu efsanelere evrilince. Aklıma Hatayi' den deyişler geldi:
"Arif isen bir gün seni seslerler,
Bülbül deyü gülistanda beslerler,
Bir gün seni rehberinden isterler,
Kimin izni ile girdin yola sen.
Özün eğri ise yola zararsın,
Derdini yetişmiş derman ararsın,
Maslahatın nedir şarı sorarsın,
Sarraf olmayınca girme şara sen.
Kapıdan çıkınca köşe gözetme,
İçin karartıp da dışın düzeltme,
Şah Hatayi ötesini uzatma,
Mü'min isen bir ikrarda dura sen."
"Ey Hatayi cevheri harc eyleme nadana sen
Cevherin kadrini bilmez ger hırîdâr olmasa"
Ezoterizmin mantığı bu bence. Layık olan olan geçer yoldan. Layık değilsen yolun değerini bilemezsin. Sırra eremezsin. Özünü veremezsin bu yola. Vereceğin değildir zarardan başka...