İnsan felsefe ile tanışırsa evreni, insanı, doğayı, yaratılışı, etrafında olan bitenleri daha çok merak etmeye düşünmeye başlar.
Yeni şeyler öğrenir. Öğrendiği her yeni şey karşısında şaşkınlıkla önceki bilgilerinin ne kadar ham ve eksik olduğunu farkedip gerçekte belki de hiç bir şey bilmediğini hisseder.
Bir süre sonra gerçek bilgilere ulaşmak için sadece düşünmek, okumak ve yaşamakla tek başına daha fazla ilerleyemeyeceğini anlar.
Geliştikçe de düşündüklerini paylaşabileceği, bir şeyler alıp verebileceği sohbetleri yapabileceği insanları bulmakta zorlanarak kalabalıkların içinde yalnızlık yaşamaya başlar.
Bir yandan bir çok soru biriktirir. Bu sorularının yanıtı olan bilgilere ulaşabileceği kaynaklar da bulamaz olur.
Bulamadıkça bazı bilgilerin aslında sır olduğunu düşünmeye başlar. Böylece evrene, yaratılışa, doğaya, insana dair sırları öğrenmek için kendisine yol göstericiler aramaya başlar.
Böyle bir arayış yolculuğuna çıkan insanın yapısına göre, kendisine benzeyenleri bulabileceği masonluk dışında da bir çok farklı ortam ve kültürel topluluk vardır.
Eğer kendini geliştirebileceği, arayışlarına yol arkadaşlığı edebileceği, toplumun geneliyle konuşmakta zorluk çektiği şeyleri konuşabileceği, belki sır niteliğindeki bazı bilgileri öğrenebileceği daha olgun bilge insanları Masonların içinde bulabileceğine karar verir, inanırsa işte bu nedenle mason olmak isteyebilir insan.
Tabiiki sadece istemekte yetmeyebilir maalesef...