Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: MOZART  (Okunma sayısı 39297 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Eylül 25, 2006, 10:30:07 öö
  • Administrator
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 9553
  • Cinsiyet: Bay
    • Masonluk, Masonlardan Öğrenilmelidir

Doğumunun 250. yılında
222 Yıldır BİZİMOZART

Gözlerimizi kapatıp, 1700'lerin ortalarındaki Avrupa'yı hayal etmeye çalışalım…

Fransız İhtilâli'nin emareleri ve burjuva sınıfı ufukta görünüyorsa da, Sanayi Devrimi bir proje olarak bile yoktur insanlığın gündeminde henüz.

Avrupa'da, hanedanların borusu ötmekte; mensup olduğu kurumun atlattığı tüm badirelere rağmen Papa, kendisini derinden hissettirip fetva vermeye devam etmektedir hâlâ.

Goethe, yeniçağın simgesi olacak Faust'u, “Aydınlanma”nın mum ışığında kaleme almaktadır. Diderot “Rameau'nun Yeğeni”ne, J. J. Rousseau “Yalnız Gezerin Hayalleri”ne yoğunlaşmış durumdadır. Sıra onlardan epey sonra Victor Hugo'ya gelecektir.

Oliver Twist'in doğup da bir dilim ekmeğe muhtaç, Karındeşen Jack'ın gazetelerde manşet, Sherlock Holmes'un entrikalı cinayetleri çözüme ulaştıracağı günlere daha bir asır vardır.

Barok üslûp yerini rokokoya bırakmış, dolayısıyla hayat biraz
daha renklenmiş neşelenmiştir.

Yine de, sözü edilmeye değer sınırlı sayıdaki kentin uzun dolambaçlı ve engebeli yollarını atlı arabalar bin bir güçlükle bağlamaktadır birbirine.

Eğer hanedanlardan birine mensup değilseniz, köylü ya da askersiniz demektir.

Ya da saati bile bulsanız itibar edilmeyecek, paratoneri bile keşfetseniz burun kıvrılacak, büyücülükten yeni “terfi” etmiş bilim
adamısınızdır.

Veya, açlıktan nefesi kokan bir sanatçısınızdır olsa olsa.

Bu durumda da müşteriniz bellidir: Sınırlı sayıda kral, kraliçe ve bir avuç mürekkep kokusu tutkunu. Mürekkep kokusu tutkunlarının ceplerindeki birkaç kuruş ancak kendi ihtiyaçları olan kâğıdı almalarına yettiği için, size verebilecekleri alkışlar dışında pek bir şey olmayacaktır.

Bu durumda, kendinize bir Saray bulup Zat-ı Şahaneleri için “Saray'dan Kız Kaçırma”yı bestelemekten başka çareniz yoktur.
Dönemin ressamları ve öteki müzisyenleri gibi Mozart da işte tam bunu yapacaktır.

Babası Leopold Mozart, çağın dinamosu olan “Aydınlanma”nın etkisinde, çok iyi bir müzik adamıdır. Oğlunun dâhiyane yeteneğini keşfedince, koluna bir altın bilezik takmak için, 4 yaşındaki “ufaklığı” rahle-i tedrisatına alır. Hem de ne alış: Mozart'ın eğitim namına, hayatı boyunca görüp göreceği tek rahmet, babasından alacağı ama en âlâsından müzik dersleri olur. Beşiğindeyken dinlemeye başladığı babası ve ablasının çaldığı parçaları, klavsenin başına oturtulduğunda ezberinden çalmaya başlar Mozart. Henüz okuma yazmayı bırakın, harfleri bile bilmeden, bestelerini çiziktirmektedir oyun olsun diye.

Babası, oğlunun bu olağanüstü yeteneklerinden etkilenir ve onu kolundan tuttuğu gibi atlı bir arabanın içine atar ve “ver elini saraylar” der. Bu yolculuklarda onlara Mozart'ın kısaca “Nannerl” diye seslendiği kendisinden dört yaş büyük ablası Maria Anna de katılacaktır.

Mozart'ın yayınlanan ilk eseri, Prenses Victoire'a ithaf ettiği keman ve piyano için iki sonat olur. Köchel sıralamasına göre “K.V. 10-15 Keman-Piyano Sonatları” Londra'da basıldığında Mozart henüz sekiz yaşındadır. Baba Mozart sonradan bu eserleri British Museum'a “Mozart Ailesi'nin bir hediyesi” olarak takdim edecektir.

Mozart sekiz yaşındayken, umuma açık konserlerden birinde kendisini ünlü filozof Goethe de izler. Goethe'nin, “karşı karşıya olduğu zekâ ve yetenek karşısında düştüğü şaşkınlığı” her fırsatta ifade etmesi, bize Mozart'la ilgili bir fikir vermesi açısından büyük önem taşımaktadır.

On iki yaşına geldiğinde Mozart'ın ilk operası bitmiştir. Bir komik opera olan bu eser “La Finta Semplice” adını taşımaktadır. Bu operasını “Bastien ile Bastienne” takip eder. Yıllar yılları kovalar…

Masonluk ve Mozart

Bu yıl 250. yılını kutladığımız Mozart, 1756'da doğar. Matrikül kayıtları bir Mason olarak doğumunun 1784 yılı olduğunu göstermektedir. Mozart, tekris olmak üzere Mason Locası'nın yolunu tuttuğunda 28 yaşındadır.

Ancak, Frederick Smyth Kardeş'in, Quator Coronati Locası'nda, 10 Ocak 1974 tarihinde yaptığı konuşmada da belirttiği gibi, Mozart Masonlukla 17 yaşındayken tanışmıştır. Bunu, 1773 yılında Baron Tobias von Gebler'in kaleme aldığı “Thomas, König von Aegypten” adlı oyun için yaptığı besteden anlıyoruz. Oyun Mısır'da geçmektedir ve Mozart'ın Mason olduktan sonra yazdığı masonik bir eser olan Sihirli Flüt'le büyük benzerlikler göstermektedir. Mozart'ın, mistisizm ve ritüel dolu bu metni okuyup etkisinde kalarak, Masonluğa doğru yol aldığını düşünmek, çok da yanlış olmayacaktır.

Ve bu yol onu, Viyana'da soğuk bir Aralık gecesi, Kırmızı Kerevit Hanı'na götürecektir. Mozart'ın hızlı adımlarla ve heyecan içinde Kırmızı Kerevit'de yapılacak tekris töreninin yolunu tuttuğu gün, takvimler ayın 14'ünü göstermektedir.

Tekris olduğu zur Wohltaetigkeit (İyilikseverlik) Locası, az sayıda üyesi olan bir Locadır. Bu nedenle çalışmalarını 1781 yılında kurulmuş olan ve ikiyüz üyeye sahip Zur Wahren Eintracht Locası ile birlikte yapmaktadır.

1785 yılının Nisan ayında, Mozart'ın babası Leopold Mozart da bu Loca'da tekris olur. Anlatılanlara göre, tekrisi Baba Mozart'ın oğluyla yakınlaşması için, kendisi de 11 Şubat 1785'de aynı Loca'da Masonluğa kabul edilmiş olan Joseph Haydn sağlamıştır.
Leopold Mozart kısa bir süre sonra Viyana'dan Salzburg'a döner ama Masonluğunu gizler. Daha doğrusu gizlemek zorunda kalır. Çünkü Masonluk Avusturya İmparatorluğu'nda baskı altındadır.
Avusturya İmparatorluğu'nda ilk Mason Locası Prag'da 1726 yılında kurulmuş, gelişme istidadı gösterince defalarca kapatılmış, yeniden açılmıştır.

Takvimler Baba Mozart'ın tekris olduğu yıl olan 1785 yılının Aralık ayını gösterdiğinde, İmparator İkinci Joseph Masonluğa büyük bir baskı getirir. Bu baskılar giderek artacak, 1794 yılında Masonlar çalışmalarına kendi istekleriyle son verip uyku dönemine gireceklerdir.

Wolfgang Amadeus Mozart gibi yaratıcı yönü alabildiğine yüksek bir Masonun, masonluk mesleğinden eserlerine taşıyacağı kuşkusuz çok şey vardır. Mozart, içinde yaşamak imkânı ve fırsatı bulduğu bu “hazine”den gerektiği gibi yararlanacak ve hakkını fazlasıyla verebilecek bir yaratılıştadır. Ve yine kuşkusuz, Masonluk da Mozart gibi yaratıcı yönü tarifi imkânsız boyutlarda olan bir Kardeş'ten gerektiğince istifade edebilmenin tüm erdemlerini içinde barındırmaktadır. Bu nedenle, onun doğrudan doğruya Masonluk için olsun, dolaylı olarak Masonluğa işaret etsin yaptığı müzikler, yüzyıllar boyunca Dünyanın her yerindeki Mason Mabetlerinde seslendirilecek, böylece bir yandan Masonluk yücelirken öte yandan bir dâhi Mason hak ettiğince ödüllendirilmiş olacaktır.

Masonlukla birlikte

Tekris olduktan sonra Mozart sadece 7 yıl daha yaşayacaktır.

Buna karşılık, Mozart'ın, kaçınılmaz sona yaklaşırken, performansının daha da arttığını görüyoruz . 35 yıllık kısa ömrüne rağmen 600'den fazla yaratıya imza atan Mozart, son beş yılı içinde birbirinden önemli eserler verdi. Figaro'nun Düğünü, Don Giovanni, Cosi Fan Tutte, Sihirli Flüt bu dönemin operalarıdır. Prag, Jüpiter yine bu dönemin senfonileridir. Ölürken üzerinde çalıştığı, tamamlayamadan öldüğü Requiem'i de bu dönemde yaratmıştır.

1791 yılının Temmuz ayıdır. Biraz esrarengiz bir haberci, kendini tanıtmak istemeyen efendisinden Mozart'a bir not getirir. Habercinin efendisi, kendisi için çok değerli birini kaybetmiştir. Bu yakınının bıraktığı anıları sonsuza kadar değerli kılacak bir ölüm duası yazmasını istemektedir Mozart'tan. Yazılacak eser her ölüm yıldönümünde onu yüceltmek için seslendirilecektir. Mozart bunun karşılığında yüklü bir ücret alacaktır.

Mozart'ın ateşli nöbetleri giderek artmaktadır. Ölümün yaklaştığını hisseder. Paraya da ihtiyacı vardır. Hastalığıyla boğuşurken, sanki kendi ölümünü düşünerek Requiem'i bestelemeye başlar. Bu esnada librettisti Lorenzo da Ponte'ye yazdığı mektup, onun ne tür duygular içinde olduğunu anlamamızı sağlayacaktır:

“Bilinmeyen'in yüzü, gözümün önünden hiçbir zaman gitmiyor. Hep görmekteyim onu; yalvarıyor bana, sıkıştırıyor, zorluyor beni; durmadan, sabırsızca, yapıtımı soruyor, onu bitirmemi istiyor benden. İsteğine uyuyorum, çünkü çalışmak, boş durmak gibi yormuyor beni. Korkmakla hiç bir şey elde edemeyeceğim, biliyorum. Durumum, son saatimin yaklaştığını gösteriyor. Yaşamamın sonuna yaklaştım artık, biliyorum. Ancak bu son, yeteneklerimi gösterebileceğim bir sırada geliyor buna üzülüyorum. Her şeye karşın, güzel şeydi yaşamak. Mesleğime ne kadar verimli koşullar içinde başlamıştım oysa. Ama, ne yapalım, kader çizgimizi değiştirmek elimizde değil… Tanrı'nın takdiri neyse o oluyor. Kapatıyorum artık defterimi. Ölümümün şarkısı önümde uzayıp gidiyor. Onu tamamlamadan bu dünyadan ayrılmamalıyım…”

Mozart bu ruh hali içinde Requiem üzerinde çalışırken 2.Leopold Bohemya kralı olur ve tahta çıkışını kutlamak için Mozart'a bir opera ısmarlar. Mozart'ın iki hafta içinde La Clemanza di Tito'yu bestelemesi gerekmektedir. Öğrencisi Süssmayr'ın da yardımlarıyla bu eseri iki haftada tamamlar.

Requiem'e geri döner.

Ölüm döşeğindedir. Büyük bir gayret ve yardımcısı Süssmayr'ın destekleriyle Lacrimosa'nın sonuna kadar gelir. Geri kalanı taslak halinde bırakır ve 5 Aralık günü Ebedi Maşrık'a intikal eder.

Frederick Smyth Kardeş, “Brother Mozart of Vienna” (*) başlıklı yazısında Mozart'ın ölümü ve ardından gerçekleşen Matem

Celsesi'yle ilgili olarak şunları söyler:

“Katolik dininde ölmüştür, ancak Masonluğa üyeliği yüzünden, başucuna bir papaz getirmekte zorluk çekilmiştir.

Tabutu mezara götürülürken hiçbir dostunun orada bulunmadığı ve mezar yerinin bilinmediği konusunda çok söz söylenmiştir. Kötü hava şartları bir ölçüde rol oynamışsa da şunu hatırlamamız gerekir; o sıralarda kıta Avrupa'sı ve bilhassa Avusturya koyu bir rasyonalizm ve ütilitaryanizm dalgası altında çalkalanıyordu. Bunun bir tezahürü de şatafatlı cenaze törenlerine karşı çıkma olarak belirmişti. Dinî merasimden sonra ruhu taşımış olan zarfı onore etmek gerekli görülmüyordu”.

Zur Neugekrönten Hoffnunge Locası'nın müteakip celsesinde, Üçüncü Dereceyi takiben bir Matem Celsesi aktedildi. Kitap ve
libretto yazarı Karl Friedrich Hensler Biraderin okuduğu konuşmasından bazı kısımlar şöyle idi:

“E. U. M. Kardeşlik zincirimizden en kıymetli ve en sevgili halkalarından birini koparmayı arzulamıştır. Onu kim tanımazdı? Onu kim takdir etmezdi? Kim sevmezdi, kıymetli Mozart Kardeşimizi?

Daha birkaç hafta evvel aramızda, Mabedimizin takdisini sihirli müziği ile şanlandırıyordu.

Mozart'ın ölümü sanat için yerine konulmaz bir kayıptır. Daha çocukken meydana çıkan yeteneği onu zamanımızın harikalarından biri yapmıştır. Avrupa'nın yarısı onu takdir eder, büyükler onu sever ve bizler ona Kardeş derdik.”

Kuşkusuz Mozart'ı takdir eden, seven ve Kardeş diyenler sadece Avrupalılar ya da Avrupalı Masonlar değildi.

Hattâ, Türk Masonlar'ın Mozart'a olan ilgisinin, bütün öteki ülke
Masonlarınınkinden farklı bir anlam taşıdığını söylemek hiç de abartı olmayacaktır.

Çünkü Mozart, Avrupa'da Gluck ve Hendel gibi bestecilerin başlattığı “Türk” konulu müzikâl çalışmaları görmezden gelmemiş, kendisi de bu konuda ürünler vermiştir. Kuşkusuz bunlardan en önemlisi “Saraydan Kız Kaçırma”dır. Bu eseri ve öteki bazı eserlerini dikkatle dinlediğimizde, Mozart'ın Türkler'e iyi duygular besleyerek yaklaştığını görmemek mümkün değildir. Mozart'ın Türkler'le ilgili eserlerini sayarken, kıyıda kalmış eserlerinden Saray Kıskançlıkları'nı ve yarım kalmış Türk konulu iki operası Kahire Kazı ve Zaide'yi de unutmamak gerekir.

Viyana kapılarına dayanan Türkler'in kullandıkları enstrümanların tınıları ve kullandıkları motifleri çalışmalarına “her şeye rağmen” iyilik duygularıyla taşıyan Mozart, Türkler'i konu edinirken kendisini sadece operalarla da sınırlamamış, sözgelimi K.V. 331 La majör Piyano Sonatı'nın Alla Turca bölümünde de değerlendirmiştir. Bu bölüm Kardeşlerimiz'in çok iyi bildikleri gibi, bütün dünyada Türk Marşı olarak tanınmaktadır.

Hangimiz 5 numaralı K.V. 219 Keman Konçertosu'nu dinlerken mehter marşlarını hatırlamayız? Bu eserin tüm dünyada Türk Konçertosu olarak bilinmesi hangimizin göğsünü kabartmaz ve ruhumuzu okşamaz?

Türk Masonları olarak, “hiçbir şeyin ölmediği, her şeyin yaşadığı” düşüncesiyle, doğumunun 250'inci, Kardeşimiz oluşunun 222'inci yılında, Bizim Mozart'ı Kardeş Saygı ve Sevgileri'mizle anıyoruz.
- Sahsima ozel mesaj atmadan once Yonetim Hiyerarsisini izleyerek ilgili yoneticiler ile gorusunuz.
- Masonluk hakkinda ozel mesaj ile bilgi, yardim ve destek sunulmamaktadir.
- Sorunuz ve mesajiniz hangi konuda ise o konudan sorumlu gorevli yada yonetici ile gorusunuz. Sahsim, butun cabalarinizdan sonra gorusmeniz gereken en son kisi olmalidir.
- Sadece hicbir yoneticinin cozemedigi yada forumda asla yazamayacaginiz cok ozel ve onemli konularda sahsima basvurmalisiniz.
- Masonluk ve Masonlar hakkinda bilgi almak ve en onemlisi kisisel yardim konularinda tarafima dogrudan ozel mesaj gonderenler cezalandirilacaktir. Bu konular hakkinda gerekli aciklama forum kurallari ve uyelik sozlesmesinde yeterince acik belirtilmsitir.


Nisan 11, 2007, 07:55:26 ös
Yanıtla #1
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 920
  • Cinsiyet: Bay

Sihirli Flüt adlı yapıtını az once dınleme olanagı buldum..Yapıtlarınla adının daha asırlar boyunca dillerden düşmeyecegine eminim..
Seni saygıyla yad ediyorum...Geride bıraktıkların zekanın ne yuce oldugunun gostergesıdır....
Taslar yerine oturabilecek mi ? İnşaasına basladıgımız yapı nasıl olur da yarım kalır ..


Nisan 12, 2007, 04:04:38 öö
Yanıtla #2
  • Ziyaretçi

Sihili Flut, sarkisinin ozel bir anlamimi var senin icin?


Nisan 12, 2007, 04:07:41 öö
Yanıtla #3
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 920
  • Cinsiyet: Bay

Güzel bir yapıt oldugunu dusunuyorum.
saygılarımla hamlet
Taslar yerine oturabilecek mi ? İnşaasına basladıgımız yapı nasıl olur da yarım kalır ..


Nisan 12, 2007, 04:09:45 öö
Yanıtla #4
  • Ziyaretçi

hayir bircok guzel sarkisi varda. iclerinden onu secmen ilginc olmus. Masonlara adanmis bir melodidir diye biliyorum cunku :)


Yavas yavas cikiyorsun ortaya...


Ekim 16, 2009, 04:59:49 ös
Yanıtla #5
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 784
  • Cinsiyet: Bay

Kaynak :
http://www.operaturkiye.com/wp1/?p=3341

ilgili diğer linkler:
http://www.radikal.com.tr/ek_haber.php?ek=r2&haberno=5250
http://muziknadhspiel.blogcu.com/sihirli-fulut-mozart-in-essiz-eseri_7030101.html


 AYŞE ÖKTEM, ESER ANALİZLERİ / Mozart’ın Son Opera Şaheseri: Sihirli Flüt


Eserin Doğuşu
Emanuel Schikaneder’in (1751-1812) W.A.Mozart’a yeni bir türde bir opera yaratma fikrini ortaya atması 7 Mart 1791 tarihine dayanır. Aslında iki sanatçı birbirlerini uzun süredir tanımaktadırlar. Aktör, şarkıcı, rejisör, tiyatro kumpanyası sahibi gibi çok sayıda etiket taşıyan Schikaneder’in şehrin biraz dışındaki Theater auf der Wieden’in başına geçmesinden sonra, daha da yakınlaşmışlar; her ikisinin de mason olmaları bu yakınlığı daha da güçlendirmişti. Schikaneder’in teklifi, kötü bir kış geçiren Mozart için çok iyi bir zamana rastlar. Gönlünde uzun süredir bir Alman operası besteleme heyecanı vardır. Schikaneder’in çevresi şarkıcı ve oyuncular, bestecilerle doludur ve Wolfgang’ın onlarla dostane ilişkileri vardır. Nitekim 1790 yılında Schikaneder’in librettosunu, Henneberg, Schack ve Gerl’in de topluca partisyonunu yazdıkları “Kimya Taşı, ya da Sihirli Ada” (Der Stein der Weisen, oder die Zauberinsel) adlı eseri Mozart gözden geçirmiş, hatta birkaç mezür de kendisi eklemişti. Theater auf der Wieden‘de daha önce Christoph Martin Wieland’ın “Oberon” adlı, peri masalına dayanan şiirinin tiyatroya uyarlamasını sahneleyerek büyük başarı elde eden Schikaneder, bu kez librettosu için, yine Wieland’ın “Dschinnistan” adlı üç ciltlik eserinde yer alan “Sihirli Flüt” masalından yola çıkmış, Wieland’ın başka masallarından öğeleri de Sihirli Flüt’e dâhil etmiştir.



Schikaneder operanın müziğini Mozart’a teslim etmiş, kendi de librettoyu üstlenmişse de, eserin sahnelenmesi bir ekip işi olmuştur. Schikaneder Papageno, Schack ve Gerl Tamino ve Sarastro’yu seslendirecek, Henneberg ise Mozart’tan sonraki temsileri yönetecektir. Aslında bu tiyatro bir “aile işletmesi” gibi olduğundan, Schikaneder’in karısı koroda, kardeşi Urban Baş Rahip rolünde, iki çocukları hayvan rollerinde; Gerl’in eşi Papagena, Schack’ın karısı üçüncü Nedime, Mozart’ın baldızı Josepha Hofer Gece Kraliçesi, kocası da orkestrada kemancı olarak yer alacaklardır. Kenar mahallelerin birinde, vasat bir tiyatro dinleyicisi karşısına çıkan bu ekip ilk bakışta farklı izlenimler bırakabilir. Oysa bu tiyatroda sergilenen eserler Almanca olduğundan, toplumun çok çeşitli sınıflarından dinleyiciler, asilzadeler, aydınlar, hatta İmparator bile tiyatroya gelebilmekteydi, çünkü sahnesi çok büyük, sahne arkası mekanik sistemi çok gelişmişti ve görkemli sahnelemelere olanak tanıyordu. Orkestra üst düzey otuz beş müzisyenden oluşuyordu; şarkıcılar aynı zamanda çok iyi oyunculardı. Mozart, Temmuz ayında Sihirli Flüt’ü eser kataloguna kaydeder; provalar da başlamıştır. Hâlbuki partisyon açısından insan sesleri ve bas partileri hazırdır; orkestra partisini her zamanki gibi, çok sonra sonuçlandıracaktır. Bu arada, Requiem ve La Clemenza di Tito operasının siparişi geldiğinden, Eylül ayına kadar Sihirli Flüt’ü eline alamaz. Muhteşem orkestra partisinin tamamı Eylül ayının ilk iki haftası içinde; O Isıs korosu, Papageno’nun aryaları, ikinci finale, hepsi 12 Eylül’den sonra tamamlanır. Genel prova 29 Eylül’de, ilk gösteri ise ertesi gün gerçekleşir. Salon doludur ama dinleyicilerin birçoğu ne dinlemeye geldiklerini bilmemektedir. Mozart klavsenin başında, operasını yönetirken, Süssmayr nota sayfalarını çevirmektedir. Birinci perdenin sonunda eser karşısında biraz şaşıran halk fazla tezahürat yapmaz, alkışlar zayıf olur. Ama ikinci perdede dinleyiciler yavaş yavaş canlanırlar, sonunda müthiş bir alkış salonu inletir: Viyana Sihirli Flüt’ü kabul etmiştir. Eser Ekim ayında, her seferinde dolu salonda, 24 kez temsil edilir. Mozart gücünün yettiği son ana kadar temsillerde bulunur. Hastalık onu yatağına bağladığında ise, zihninden, dakika dakika operayı izler. “Şimdi ilk perde” ya da, “Şimdi senin sıran: haydi büyük Gece Kraliçesi!” diyerekten (Allgemeine Musikalische Zeitung). 5 Aralık 1791 gecesi artık Mozart yoktur.
Sihirli Flüt bir peri masalıdır ve insanın çocuk ruhuna hitap etmektedir. Ancak, Mozart’ın bu son şaheserinin “mason” içeriği de müzikologlar arasında tartışma konusu olmuş bir konudur. Mozart, baron von Gebler’in Thamos, Mısır Kralı adlı, masonluğu öven piyesinden esinlenerek 1773 ve 1780 yıllarında aynı ad altında, iki versiyon halinde, bir kahramanlık dramı (K.345/336a) bestelemiş, kendisi masonluğa kabul edildikten sonra da(1784) Thamos’un konusunun uzun süredir mason geleneği tarafından işlenmiş bir efsane olduğunun farkına varmıştı. Thamos ile Sihirli Flüt arasındaki konu benzerliği ayrıca dikkat çeker.

Mozart eser kataloguna Sihirli Flüt’ü “büyük opera” olarak kaydetmişse de, eser, müzikle sözlü diyalogların iç içe girdiği bir “Singspiel”dir. Theater an der Wieden’in oyuncu ve şarkıcılardan oluştuğunu düşünürsek, bu da doğal görünmektedir.

Eserin Akışı

Sihirli Flüt’ün “mason” içeriği her ne kadar tartışma konusu olmuşsa da, mason sembolleriyle işlendiği açıkça görülmektedir. Fransız müzik bilimcisi Jacques Chailley kitabında operayı tamamıyla bu bakış açısından ele almıştır. Aynı şekilde, önemli bir Mozart biyografisi yazarları olan Jean ve Brigitte Massin de masonluk öğesine fazlasıyla ağırlık vermişlerdir. “Mozart-Bir Yaşam Öyküsü” adlı kitabında Aydın Büke “bu iddiaların gerçeklik payı olmakla birlikte, operayı bir mason propagandası şeklinde algılamak son derece yanlıştır” demektedir. Eserin mason felsefesinin unsurlarından çokça yararlandığı da bir gerçektir.

(Masonluğa) Kabul merasimi daha uvertürle, mi bemol majör, yükselen bir dizi akorla başlar (bunların aslında Masonluğun simgesi olan üç akorla başladığı da iddia edilmişse de, Chailley kitabında uzun-kısa-uzun olmak üzere beş akor olduğunu anlatır.) Perde açıldığında, ormanda kaybolan Prens Tamino’nun büyük bir yılandan kaçtığını görürüz; yardım ister, sonra da korkudan bayılır.(”Zu hilfe, zu Hilfe!”) Gerek yılan (karanlık güçlerin, karanlık amaçlı içgüdünün), gerek Tamino’nun bayılması (Masonlukta benliğin ölmesi) simgeseldir. Gece Kraliçesinin nedimeleri olduğu anlaşılan yüzleri örtülü üç kadın belirir; yılanı üç parçaya bölerler; genç adamı hayranlıkla seyredip çekilirler. Konuşmalı ilk sahne gelir; uyanan Tamino yılanı görür. Yükselen beş nota eşliğinde bedeni kuş tüyleriyle kaplı, garip bir genç belirir, Pan flütü çalmaktadır; çok ünlenen bir arya ile kendini tanıtır, adı Papageno’dur; işi de kuş avlamaktır. (”Der Vogelfänger bin ich ja”). Hemen yılanı öldürdüğünü söyler fakat bu yalanı nedimelerce ağzına bir kilit takılmasına sebep olacaktır. Tamino’ya ise Kraliçe’nin kızı Pamina’nın Sarastro adlı bir şeytan tarafından kaçırıldığını söyleyerek, güzel kızın portresini gösteririler. Tamino duygusal bir arya ile aşkını ifade eder. (”Dies Bildnis ist bezaubernd schön”). Bu sırada büyük bir gök gürültüsüyle Gece Kraliçesi belirir. Kısa bir konuşma bölümünden ve orkestra eşlikli resitatifinden sonra Kraliçe’nin ünlü aryası gelir. (”O zittre nicht” – “Zum Leiden” ). Kraliçenin resitatifi ve aryası, kızı Pamina’nın kaçırılışı ve Tamino’dan onu kurtarması için ona tevdi ettiği misyonun bir anlatımıdır. Arya iki bölümden oluşur: yardım istediği, yakındığı( sol minör) larghetto bölüm ve kendisini toparladığı si bemol majör, Du, Du, Du (sen) kelimesi üzerine dayalı, emir havasında, hızlı Allegro moderato bölümü. Kızını kurtardığı takdirde, ona verebileceğini söylerken, kişiliği ortaya çıkar; duygusal annenin yerini Kraliçe’nin ihtişamı almıştır; tehlikeli vokalizler üst perdelere doğru çıkarlar, üst fa da sona erer. Tamino hemen harekete geçmeye karar verir, Sarastro’nun şatosuna gidip Pamina’yı kurtaracaktır. Nedimeler Tamino’ya , “insanların tutkularını değiştirebilen, hüzünlüyü neşeli, kadın düşmanını âşık haline dönüştürebilen” sihirli bir flüt verirler. Bu bölüm, enstrümanı Prens’e veren birinci Nedimenin solosu; flütün özelliklerini anlatan bir trio, iki genç adamın nedimelere katılarak flütü övdükleri bir beşliden oluşur. Nedimeler Prens ile Papageno arasında bir paralellik kurmak için de, Papageno’ya kariyonlar verirler.

(”Silberglöckhen, Zauberflöten”) Bundan sonra, Üç Nedimenin yerini Üç Çocuk alacaktır, Sarastro’nun sarayına kadar onlar eşlik edeceklerdir. (Çocuklar kabul aşamasının seviyesini temsil etmektedirler.) Kabul hazırlıkları sona ermiştir.
Gece Kraliçesi’nin Tamino’ya anlattığı hikâye, onun kendi yorumudur. Aslında Sarastro’nun kızını kaçırmasının tek amacı vardır: Tanrılar Tamino’yu Pamina’ya lâyık görmüşlerdir, Pamina Tamino’yla birleşecektir. Bunun ön koşulu da, kusursuz, örnek bir çifti oluşturabilmeleri için, her iki gencin de sınavlardan başarılı olarak çıkmalarıdır.

Pamina’nın da benzer güçlükte sınavlardan geçmesi gerekmektedir. Sahne değiştiğinde Sarastro’nun sarayından Pamina’nın kaçmaya çalıştığını, Monostatos’a yakalanınca bayıldığını görürüz. Bu noktada Pamina’nın da sınav süreci başlamış olmaktadır; Tamino gibi, o da bayılmıştır; diğer bir ifadeyle yeniden doğmak için kendi benliğini öldürmüştür. Pamina için karanlık güç bir yılan değil, Sarastro’nun kendisine Pamina’yı gözetme görevini verdiği ve bu misyonunu kötüye kullanmış olan Monostatos’tur. (Mağribi olarak da geçen Monostatos, karanlıklarla eşleştirildiğinden siyahîdir). Zenci olan Monostatos Pamina’ya sahip olmak istemektedir. Bu arada saraya gelen Papageno, Monostatos ile karşılaşır: her ikisi de birbirlerinden korkarlar. Monostatos kaçar. Bu komik manzara müziğe de yansımıştır. Papageno durumdan istifade ederek, ayılan Pamina’ya annesinin görevlendirdiği bir Prens’in kendisini kurtaracağını söyler. Bu farklı iki karakter arasında çok yalın, aynı zamanda son derece yumuşak, tatlı bir melodide bir düet başlar. (”Bei Männern,welche Liebe fühlen”) Dekor değiştiğinde üç kapılı bir tapınağın önünde Tamino görünür. Hiyerarşik bir sırada oldukları anlaşılan kapıların üstünde “Akıl Tapınağı”, ” Bilgelik Tapınağı” ve “Doğa Tapınağı” yazmaktadır. Ortadaki “Bilgelik Tapınağı”dır; çünkü önemli olan bilgeliğe, doğanın gizemlerinin bilincine vararak, akıl yoluyla, ulaşmaktır. Burada beliren yaşlı Rahip ile Tamino arasında, eşlikli bir resitatif şeklinde uzun bir diyalog geçer; bu konuşmadan Tamino, kızın hayatta olduğunu anlar ve flütünü çalmaya koyulur. (”Wie stark ist nicht dein Zauberton”) Flütün sihirli sesiyle hayvanlar dans etmeğe başlarlar. Bunu gören Tamino flütün çağrısına Pamina’nın da cevap vereceği ümidine kapılır. Ne yazık ki sadece Papageno’nun Pan flütünün yükselen beş notadaki yanıtı duyulur. Bu sırada Monostatos’tan kaçan Papageno ile Pamina yakalanırlar. Bunun üzerine Papageno kariyonları çalar; kötü adam ve muhafızları dans etmeğe başlarlar. Trompetler ve koro Sarastro’nun gelişini anons eder. Pamina ondan af diler; kaçmak istemiştir, suçludur ama, aslında Monostatos’tan kaçmaktadır. Derken Monostatos Tamino’yu getirir. İki genç birbirlerine sarılırlar, Sarastro Pamina’yı affeder, Monostatos’u ise cezalandırır. Sarastro, iki gencin tapınağa girmeden sınavlardan geçerek arınmaları gerektiğini söyler; trompet, timpani ve trombonların eşliğindeki koronun Sarastro’yu övmesiyle perde sona erer.(”Wenn Tugend un Gerechtigkeit”)

İkinci perde açıldığında Sarastro, rahiplere Gece Kraliçesinin gücünün kırılması için Pamina ile Tamino’nun birleşmeleri, bunun için de sınavdan geçmeleri gerektiğini anlatmaktadır. Rahipler onaylar.(”O Isis und Osiris”)* Pamina da karanlık güçlerle savaşmak zorundadır. Bu arada Monostatos hâlâ etrafında dönmekte, onu öpmeye çalışmaktadır. Esasen olayın önemi yoktur ama Mozart’a Monostatos için şaşırtıcı cerbezelikte, hızlı, sempre pianissimo, akılda kalıcı bir aryayı besteleme fırsatı vermiştir.(”Alles fühlt der Lieben freunden”) Monostatos’tan Pamina’yı annesi kurtarır. Kraliçe’nin aryası tüm operanın en önemli aryasıdır demek yanlış olmaz. Bu aryadan önce, anne-kız arasındaki konuşmadan, Kraliçe’nin eşinin, Isis’i kabul edenler lehine yedi haleli güneş çemberinden oluşan güç kaynağından feragat ettiğini öğreniriz. Bu güçlü amblemi taşıyan da şimdi Sarastro’dur. Pamina Sarastro’yu savunur, çılgına dönen Kraliçe, kızının eline bir bıçak verir ve onu öldürmesini emreder. (”Der Hölle Rache”). Opera repertuarının en ünlü soprano aryalarından biri olan bu bravur aryasında Kraliçe, ilk mezürlerlerden itibaren, peslerden tizlere, geniş bir aralıkta, akrobatik vokalizler, tremololar ve arpejlerle üst fa’ya kadar çıkar; aryanın ikinci kısmında yine tehlikeli triyolelerden sonra, intikam talebiyle, arya kesin bir tonda, aniden biter, Kraliçe gider. Konuşulanları duyup, yalnız kalan Pamina’ya şantaj yapmaya gelen Monostatos’u Sarastro kovar; çok sıcak, güzel bir arya ile hoş görüsünü ifade eder.(”In diesen heil’gen Hallen”)

Pamina ve Tamino için sınavlar sürmektedir. Pamina’nın sorularını yanıtlamaması gereken Tamino suskunluğuyla genç kızın ümitsizliğe kapılmasına neden olur. Mozart’ın umutsuzluğu, hüznü ifade etme tonalitesi olan sol minör tonunda, operanın en güzel aryalarından biri gelir.(” Ach, ich fühl’s”). Güneşin doğuşunu, zaferini öven rahiplerin muhteşem korosu (”O Isis und Osiris, welche Wonne”) işitilir. Parlak re majör tonalite Tamino’nun artık sınavlarında başarılı olduğunu anlatır; ama Papageno’ya kapılar kapanmaktadır; aslında onun derdi başkadır; bir bardak şarap ve zevkine uygun bir eş onun için yeterlidir.(”Ein Mädchen oder Weibchen wünscht Papgeno sich!”) Papageno’nun aryası ve ona eşlik eden kariyonların sesi hemen herkesin hafızasındadır. (Aslında bu arya popüler bir halk şarkısı olup, farklı eserlerde, çeşitlemeleri bulunmaktadır. Mozart çok tatlı bir şekilde kullanmıştır aryayı.) Daha önce de Papageno’nun karşısına çıkan yaşlı kadın birden genç, güzel bir genç kız olarak belirir: Papagena’dır bu. Ama birbirlerinden aniden ayırırlar onları. Ümitsiz Pamina elindeki bıçakla kendini öldürmek isterken, Üç Çocuk engel olur.

Artık ikinci perdenin büyük finaline yaklaşmaktayız. Tamino’nun iki büyük engeli, ateş püskürten bir dağ ile, çağlayanların bulunduğu bir dağı aşması gerekmektedir. Trombonların akorlarlarıyla başlayan kısa bir prelüd, bize bu aşamadaki ağır, baskıcı, biraz da dinsel atmosferi yansıtır. Pamina’yı yanına isteyen Tamino bu engelleri de, sihirli flütünün eşliğinde aşar. Buradaki muhteşem düet (” Tamino mein!” “Pamina mein!” “O welch ein Glück!”) olayların akışında bir değişimi de yansıtır; Pamina duruma hâkimdir; “sana ben rehberlik edeceğim; aşkım beni yönlendirecek” derken flütün sembolik değerini de açıklar: babası flütü fırtınalı bir günde asırlık bir çınardan yapmıştır; flüt, insan nefesiyle canlanan Doğanın sesidir, aynı zamanda da müziğin ruhudur. Sahnenin bitimi, partisyonun en güzel sayfalarındandır. Flüt sayesinde çift engelleri aşar. Papageno’ya gelince: yarı komik, yarı acıklı bir halde, intiharın eşiğine gelmişken Üç Çocuk yardımına koşar: neden kariyonları çalmamaktadır? Kariyonların duyulduğu anda Papagena ortaya çıkar ve Mozart’ın hecelerle oynadığı, eğlenceli, etkileyici, ünlü düet gelir. (”Pa-pa-pa…”)
Sona ulaşılmaktadır. Masalın içindeki “kötüler”, gece Kraliçesi, 3 Nedime ve Monostatos finale doğru bir girişimde daha bulunurlar, Sarastro’yu ve Tapınağı yok etmek isterler, fakat orkestranın canlandırdığı büyük “gürültü” içinde yer yarılır ve onları içine çeker. Sahneyi kaplayan, güneş parlaklığındaki bir ışık altında, Sarastro, Güneşin zaferini, bilgeliğin büyüklüğü ve güzelliğini ilân ederken, muhteşem bir koro ile opera sona erer.(”Die Strahlen der Sonen” ” Es siegte die Stärke”)

Eserin yapısı ve Sesler (karakterler)
Görüldüğü gibi, Sihirli Flüt bir peri masalıdır, ama sembollerin yüklü olduğu bir peri masalı. Aslında eserde her şey semboldür; sayılar, renkler, davranışlar, cisimler, her şey. Fakat bu, Sihirli Flüt’ün, özellikli bir seyirciye hitap ettiği anlamına gelmemektedir. Sihirli Flüt’ün asırlar süren başarısı, evrensel bir boyut kazanmış olması da bunu gösterir, evrensel olmuş bir eserde masonluk felsefesinin olduğu görüşü, yorumlardan sadece biridir.
Operanın librettosu zayıftır. Buna karşılık birçok müzik tarzının bir araya geldiği partisyon, Papageno’nun neşeli küçük şarkılarıyla, Gece Kraliçesi’nin parlak, büyük aryalarıyla, popüler melodilerle, muhteşem korolu ilahileriyle en ustaca yazılmış müzik sayfalarını bir araya getirmektedir. Bununla beraber, Schikaneder-Mozart işbirliğinde, eseri her iki tarafın da biraz kendi tarafına çektiği yanlar vardır. Başarısız bir denemeden sonra, eserdeki yön değişikliğinde, besteci Mozart kadar, Mason Mozart’ın etkisi hissedilir. Schikaneder de mason olduğundan, besteciyi izlemiştir. Fakat başlangıçta düşündüğü şey, komikliklerle dolu, büyük bir temsildi. Süslü bölümlerin, “hayvanların” ve bunun gibi masalsı unsurların varlığı bundan kaynaklanmaktadır. Papageno’ya gelince, Schikaneder’in kendi için yarattığı bu karakteri Mozart çok güzel kullanmıştır.

Başlıca karakterlere bakacak olursak;

Bilgelik Tapınağının hâkimi Sarastro Kraliçe’nin karşıtıdır; gündüzü temsil eder. Sarastro aynı zamanda “Güneş”tir. Kraliçe ise “Ay”dır. Bu karşıtlık, iki uçta olmaları itibariyle, müziksel olarak da mevcuttur. Genelde, pes sesler kötülere mal edilir; oysa burada Sarastro, bir “bas profond” dur (derin bas) fakat çok da koyu olmaması gerekir, sesinin sıcaklığı dinginliğiyle, fikrinin derinliğiyle özdeşleşecektir. Volümlü ve zengin bir ses tonunun olması beklenir. Gece Kraliçesi adını kendini adadığı karanlık güçlerden almaktadır; karanlıkların temsilcisidir. Yaralı anne rolü, kısa sürede, intikam ve öldürme hırsıyla kaybolur. Sesi parlak ve çarpıcıdır. Tizlerdeki vokalizleri, karanlıktaki yıldızlar gibi, yanar, söner. Yorumcusunun bu nedenle sadece tiz perdelerde söyleme kolaylığına değil, sesinin aynı zamanda üst perdelere yakın, müziksel açıdan güçlü olması gerekir. Tamino misyonuna sadık, uslu Prens rolündedir. Tenor sesinin alıştığımız Mozart tenor sesinden az daha koyu, yumuşak, renkli, genç olması beklenir. Pamina’nın ses çizgisi süslemelerden uzak, yalın, berrak, bununla beraber, acısını ve ümitsizliğini de yansıtacak koyuluklara da sahip olması gerekmektedir. Sesin tınısı, kişiliğini yansıtacaktır. Tamino-Pamina rollerinin icrası, ajiliteye yer verilmemiş olmasına karşın, son derece güçtür. Papageno adını Almancada papağandan, papagei, almaktadır. Konuşkan, saf, neşeli, umursamaz, eğlenceli, komiktir. Schikaneder’in şarkıcı-oyuncu kimliğine göre yaratılmıştır (Wieland’ın masalında yoktur). Esnek bir bariton, aynı zamanda iyi bir oyuncu olmak gerekir. Papagena , Papageno’nun yansıması, ikizi gibidir. Dolayısıyla aynı ölçüde eğlenceli ve çekici, parlak, ama hiçbir şekilde keskin hatlı olmaması lâzımdır. Monostatos Sarastro’nun aydınlık dünyasının karanlık cephesini temsil eder; kötü adamdır. Mozart onun için biraz öfkeli bir adam rolü için müzik bestelemiştir. Üç Nedime, Üç Çocuk ve Rahip diğer önemli, her biri özel karaktere sahip, ağırlıkları olan rollerdir.
İlk seslendirilişinden bir yıl sonra yüz temsile ulaşan Sihirli Flüt, Theater aus den Wieden’in 1801 yılında kapanışına kadar 223 kez sahnelenmiş; daha sonra da Viyana’da Theater an der Wien’de sahnelenmeye başlanmıştır. Dünyanın birçok ünlü opera sahnesinde sergilenen eserin en ünlü yapımlarından biri de, ünlü İsveçli yapımcı Ingmar Bergman’ın sinemaya uyarladığı (1974) başyapıttır.

Kayıtlar
Eserin çok sayıda kaydı mevcuttur. Aşağıdaki liste tercihimizi yansıtmamaktadır; sadece çeşitli kaynakların önerdiği seçkin kayıtlar arasından seçilmiştir.

CD Kayıtları

•Sir Neville Marriner (1989) Academy of St.Martin-in-the-Fields ; Te Kanawa, Studer, Araiza, Ramey, Bär, Lind (Philips)
•K.Böhm (1964) Berliner Philh.;Lear, Peters, Wunderlich, Crass, Fischer-Dieskau, Otto (DG)
•Karajan (1979) Berliner Philh.; Mathis, Ott, Araiza, van Dam, Hornik, Perry (DG)
J.E.Gardiner (1996) English Baroque Soloists; Oelze, Sieden, Schade, Peeters, Finley, Backes (Archiv)
G.Solti (1969) Wiener Philh.; Lorengar, Deutekom, Burrows, Talvela, Prey, Holm (Decca)

DVD Kayıtları

•Salzburg (1982) J.Levine, J.P.Ponnelle ; Talvela, Schreier,Gruberova, Cotrubas, Boesch (TDK)
•Münich Operası (1983) W.Sawalich, A.Everding ; Moll,Araiza,
Gruberova, Popp, Brendel (DGG)
• Zürich Operası (2000) Welser-Möst, J.Miller; Salminen, Beczala,
Mosuc, Hartelius, Scharinger (TDK)
[1] J.B.Henneberg (1768-     ) besteci; B.Schack (1758-1826),Tamino’nun yaratıcısı, flüt sanatçısı, besteci, tenor;    F.X.Gerl(1764-1827) besteci, bas, Sarastro’nun yaratıcısı
[2] Christoph Martin Wieland (1733-1813) şair ve yazar
[3] “Sihirli Flüt, Mason Operası”, R.Laffont (1968), (Ed. D’Aujourd’hui–1975 yeniden basım)  
[4] “W.A.Mozart”, Club français du livre 1959(yeniden basım Fayard 1970)
[5] Dünya Kitapları–2006
[6] Tremolo : İtalyancada titremekten, sesin kesintili ya da kesintisiz, sürekli tekrarı (Bk. Ansiklopedik Müzik     Sözlüğü, İ.Aktüze, Pan Y., 2003)
[7] Triyole: herhangi bir değerdeki notanın 3 eşit parçaya) bölünmesi (a.g.e.)
* Bilindiği gibi, Isis ve Osiris Mısır Tanrılarıdırlar. Sihirli Flüt’te Mısır etkisi özellikle ikinci perdede kendini hissettirir. Bunda o dönemde etkin bir kişilik olan Ignaz von Born’un modern masonluk ile antik Mısır ayinleri arasında ilişki kurmasının etkisi büyük olmuştur. Birçok eleştirmen, Born’un Sarastro karakterine örnek olduğunu dahi söylemiştir.
Andante Dergisinin 34ncü sayısında yayınlanmıştır



Mayıs 02, 2010, 04:13:40 öö
Yanıtla #6
  • Ziyaretçi

Mozart ve Gizli Örgütler - Helmut Reinalter

http://www.masonlar.org/masonlar_forum/index.php?topic=9346


Aralık 05, 2010, 02:34:28 ös
Yanıtla #7
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1648
  • Cinsiyet: Bay

Mozart'ın bir süre yaşadığı ve ilk senfonisini yarattığı ev. Kapalı olduğundan dolayı içini dolaşabilme fırsatı bulamamıştım.

Kendi çekimimdir.





 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
Mozart

Başlatan MASON « 1 2 3 » Uyeler

21 Yanıt
12871 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 08, 2011, 01:11:19 öö
Gönderen: Zagzagel
5 Yanıt
8949 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 01, 2011, 12:51:47 öö
Gönderen: Eagle35
1 Yanıt
4104 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 10, 2011, 02:56:50 öö
Gönderen: shakespeare
mozart ve ...

Başlatan akasya Muzik

1 Yanıt
3680 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 29, 2011, 11:06:34 ös
Gönderen: shakespeare
2 Yanıt
3674 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 04, 2011, 10:49:38 ös
Gönderen: shakespeare
0 Yanıt
3027 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 31, 2014, 06:16:15 ös
Gönderen: Frenzyfire
1 Yanıt
2613 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 27, 2015, 09:25:21 ös
Gönderen: shakespeare
0 Yanıt
5022 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 06, 2015, 05:07:18 ös
Gönderen: Risus
2 Yanıt
2472 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 12, 2015, 06:39:40 ös
Gönderen: Risus
0 Yanıt
1948 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 12, 2015, 06:02:25 ös
Gönderen: Risus