Zaten içinde bulunduğumuz Gezegenin potansiyel şartları göz önünde bulundurulduğunda bizlere Gerçeği biraz olsun anımsatmıyor mu? Örneğin binbir çeşit hastalığın ve hastalıklara sebebiyet veren virüslerin çeşitli şekillerde organik olarak bünyelerinde taşıdığı fonksiyonlar gereği girdikleri bedenlerde fizyonomik olarak etkileyerek deride çeşitli hasarlar yaptığı ve bunun akabinde giderek ağırlaşan bazan da ölümcül sonuçlarla karşılaşılan henüz doğada bilmediğimiz milyondan fazla derecede yeralmış, doğuracakları ya da neden olacakları hastalıklar vasıtasıyla kişileri etkisine aldığı, bununla birlikte Dünyamızın aldığı çeşitli enerjilerin aracılığıyla bünyelerde farklı etkiler yarattığı, kişiyi bazan olumsuz olarak etkilediği, bazı ailerde, toplumlarda yaratılan kasoların bilinçli olarak genelde Dünyamıza gönderilen Işınların yarattığı etki-tepki kanunundan hareketle oluşturulabilineceği hiç aklımıza bir an olsun geldi mi?
Bazan Dünyamızdaki Bilimin bile açıklayamadığı Tanrısal Gerçekler söz konusudur. Evrende oluşum gereği birbiri içine girmiş galaksilerin farklı boyutsal aşamalarda alınan enerji frekasnlarının bizim Dünyamıza da ''Bilgi'' olarak yansıtıldığı ve bu yolla İnsanların son Evrim aşamasında hızlandırılmış bir sürece tabi tutulduğu ve hızla evrimleştiği, Kutsal Öğretilerle şuanki günümüz Insanlığının geldiği durumu açıkça ifade etmiyor mu? Lütfen biraz derinlemesine düşünelim ( bu ifademi beni eleştirmeye kalkanlara ve yazdıklarımı saçma olarak görenlere sunuyorum).. Hem Dinsel açıdan hem de Bilimsel açıdan birbirini tamamlayan, tamamlayacak şekilde örtüştürmek ve Evrenin sahip olduğu zengin Bilgi Kaynağına ulaşmanın Kutsal Kitaplar araclığıyla bizlere sunulan bilgileri daha önceden almış, hazımsamış ve kendi bünyesinde eritmiş, yaşmanına dahil ederek uygulamış olan Insanlığın şimdi de bu noktaya geldikten itibaren devam etmesi öngörülen yoldan ilerlemesi gerekmektedir.
Gezgenenimiz, bilindiği üzere Insan yaşamını hedef alan ve daha çok kendini fizyolojik olarak etkileyen bazı olumsuz şartlara sahip olduğu hepimizce gözlenmektedir. Nasıl ki kişinin fizyolojik olarak gelişiminde birtakım bedensel aşamalar söz konusuysa örneğin; bebeklik, çocukluk, gençlik ve yaşlılık olarak nitelendirilen birtakım kıstaslar sözkonusuysa aynı şekilde daha önce de belirtildiği gibi Ruhsal olarak belirli bir evrim potansiyeli şarttır ama burada şunu ifade etmek isterim ki, Ruhun Evrime zaten ihtiyacı yok, bunda kastım Bedenimizin, seviyesinin, Ruhsal düzeye getirilmesi ve aynı seviyede olunması esasında bir tür ruhsal çalışmalar yapılıp bir şekilde beden evrimimizi de bu sayede yapmaktayız.
Gezegenin şartları bizi giderek yaşlandırıyor, hastalanmamıza ve neredeyse fiziksel yıkımlarla sonuçlanabilecek olayların yaşamamıza sebebiyet vermektedir. Bir tür Ruhsal çöküşü yaşayan şuanki Dünyamızın durumu görüldüğü gibi karmaşık ve bilinç kaosundan öteye bir türlü gidemiyor. İşte bu karmaşıklığı çözümlemek ve bütün sorunları asıl kaynağına çevirtecek önemli bir anahtara sahibiz. Ama bunun bilincinde çoğumuz maalesef değiliz. Bir boyut atlama öncesinde yaşanılan gerginlikler, hepsi bu.. Bunları yaşayıp, atlatıp kolaylıkla içinden çıkabileceğimiz bir durum aslında..
Kutsal Kitaplarımızda, ilerde bize mahvettiğimiz bu güzelim Dünyamızda neredeyse nefes alamayacak duruma geldiğimiz yazılmıştı. Kimimiz kulak asıp söylenildiği gibi davranarak Doğamıza karşı gerekli görev ve sorumluluklarımızı yerine getirmiş, kimimiz ise bizlerde mevcut olan egomuzu frenleyemediğimizden ne yazıkki kendi elimizle gereğinden fazla zarar vererek aşılması gereken boyutu çok zor şartlar altında geçirmemize neden oldular.
Asıl sorun şu Sevgili Ceycet; gelinen bu son noktada üzerimize düşen Görev ve Sorumluluklar nelerdir?
Bizlerden ne istenilmekte ve nasıl davranmamız gerektiği yönünde neyi yapıp, ne yapmayacağımızdır. Çünkü şuanki süreç bazılarımızın bilmediği, görmediği ve habersiz kaldığı bazı şeylerden mahrum kaldığı gerekçesiyle Insanlık için çok fazla değer taşıyor. Seçim..