Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin 17. derecesi istisna sayılacak olursa, 18. dereceye kadar olan dereceler başka ritlerce de paylaşılmış olduğu için, ritin asıl öğretisinin 19.-30. derecelerde çalışan biriminde yer aldığı söylenebilir. Bu birime “areopaj” adı verilmiştir.
Areopaj sözcüğü Yunancadaki “arius pagus” teriminden türetilmiştir. Bu ise, Antik Yunan’da Atina’daki yüksek yargı kurulunun adıdır. Bu kurulun toplantılarını yaptığı tepe de aynı adla anılmıştır.
Bir yüksek yargı kurulu ne yapar; böyle bir kuruldan ne yapması beklenir?
Bu sorunun yanıtını «Suçluları yargılar ve gerektiğince cezalandırır.» diye verecek olursak, işi çok basite indirgemiş oluruz. Bir soru daha sormamız gerekir: «Bu kurul ne işe yarar?»
Bunun yanıtı da şöyle verilebilir: Yasaların yaptırımcılığını korumaya ve suç işleme eğilimlerini azaltmaya yarar.
«Yalnızca bu kadar mı?... Böyle bir kurulun bireyler ya da topluluklar arasında doğan uzlaşmazlıkları gidermek bakımından herhangi bir işlevi yok mudur?»
Yanıt: Elbette vardır.
Soru: «Peki, o zaman bu kurulun asıl işlevinin adaleti sağlamak olduğu söylenebilir mi?»
Yanıt: Evet!
İşte zaten anahtar terim bu: Adaleti sağlamak.
«Bu kurul hangi adaleti sağlayacak?... Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin örgütlenmiş olduğu her bir ülkedeki genel adaleti mi?»
Böyle bir şey düşünmek yalnızca saçmalamak olur. Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin hiçbir organının, böyle bir yetkisi ya da iddiası olmamıştır. Söz konusu adalet, ritüelik öğretinin içeriğinde yer alır. Bu, herhangi bir ulusa ya da topluma özgü bir adalet değildir. Bu, toplumlar üstü, evrensel olduğu söylenen ama tüm dünyayı içermeyen bir adalettir.
Bu adalette “haklar” söz konusudur. Birilerinin ellerinden alınmış olan birtakım hakları vardır. Sözü edilen adalet, onların bu haklarına yeniden kavuşmalarının sağlanmasıdır.
Bu “birileri”, Kutsal Roma İmparatorluğu tahtının sahipleridir. Onlar, şimdi çoktan ortadan kalkmış gibi görünse de, aslında var olan Fransa Krallığı’nın varisleridir. Onlar, yüzyıllarca önce çevrilmiş olan entrikalar sonucunda güçleri ellerinden kapılmış Franklardır. Onlar, soyları tarihe gömülmüş sanılan fakat günümüzde bile varlığı süren Merovenjlerdir. Onlar, bu hakların yeniden sağlanması uğruna can vermiş olan Tapınak Şövalyeleridir. Onlar, Kudüs’ün asıl sahipleri olan Benjaminlerdir. Söz konusu edilen adalet, onların hakları olana kavuşmasıdır.
Areopaj’da, Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin 19. derecesiyle birlikte, tarihsel izlenimli öyküler sürer. Bunların birbiri ardınca dizilmiş derecelerdeki sırası bakımından “geriye dönüm” yöntemi yine uygulanmıştır. Bazı derecelerin ritüellerinde yer alan bir alegorik öykü bir öncekinin devamıdır; fakat buna pek ender rastlanır. Çoğu kez belli bir yerden ve bir tarihten bir diğerine atlanır. Tevrat’tan ve İncil’den esinlenmeler elbette gene çoğunluktadır. Fakat bu kitaplarda anlatılanlarla hiçbir ilgisi olmayan öykülere de rastlanır. Yer yer, Orta Çağın kimi Hıristiyan din adamlarının sınırlı bilgileriyle ve salt dinsel bir yaklaşımla yazmış oldukları tarih kitaplarını, ayrıca gene Orta Çağda kimi halk ozanlarının dile getirdiği efsaneleri birer kaynakça olarak kullanıp düzenlenmiş öyküler de vardır. Bunlar, çeşitli simgeler, sözcükler, öz deyişlerle donatılmıştır.
Herhangi bir derecenin öyküsü, bu öyküde geçen simge, sözcük ve öz deyişler, ritin tüm öğretisini anlayabilmek bakımından yetersizdir. Çünkü bunlardan her biri, ayrı ayrı ve genellikle bağımsız gibi görünmekle birlikte, aslında bir bütünün parçalarını oluşturur. İçlerinden hiçbiri, tek başına incelendiğinde ritin öğretisini yansıtmaz. Her birinin kapsamı, bir bulmaca gibi bölünmüş olan bir tablonun ancak bitiştirildiklerinde tümü ortaya çıkan parçaları gibidir.
Areopaj derecelerine gelmiş olan bir mason, yükseldiği her derecenin ritüelik içeriğini diğerlerinden bağımsız olarak değerlendirecek olursa, ritin öğretisinin tümünü kavrayamaz. (En azından bence öyle!) Bunun tümünü kavrayabilmek için 30. dereceye varmış olmak, sonra da önceki derecelerin hepsini birleştirip tümüne bir arada bakmak gereklidir. Üstelik bu derecelerden herhangi biri, diğerlerini göz ardı ederek incelenecek olursa, tümüne ilişkin yanlış bir kanıya kapılma olasılığı da vardır.
Örneğin belli bir derece için «Burada açıkça Hıristiyanlık propagandası yapılıyor.» denilebilir. Oysa bu bir başka dereceyle birleştirildiğinde, önceki kanı «Burada aslında Hıristiyan dininin yanılgıları vurgulanıyor.» biçiminde değiştirilebilir. Bunlara bir derece daha eklenecek olursa, bu kez «Katolik mezhebinin dogmalarına karşı Kathar inancı yüceltiliyor.» diye bir yargıya varılabilir.
İşte areopaj budur ve Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin bu derecelerine yükselen bir mason ancak dayanırsa, direnirse, sonra da tüm bu derecelerndeki ayrı ayrı gibi görünen öğretileri birleştirmeyi başarabilirse ritin öğretisinin tümünü edinir ve “Areopaj” sözcüğünün ne anlama geldiğini, bu bağlamda söz verişleri uyarınca kendisinin de ne yapması gerektiğini kavrar.
Gerçi Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin bundan sonra üç derecesi daha vardır ama kimilerinin benimseyişine göre onlar sadece yönetsel nitelikli dereceler olup, ritin öğretisi bu aşamada sona erer.
Madem öyledir, o halde izninizle ben de bundan ötesine gitmeyip, Eski ve Kabul Edilmiş İskoç Riti’nin tarihcçesi ve özellikleri üzerine düzenlediğim bu yazı serisine burada son vereyim.