Sembolizmayı Anlamak “...Sembolizma ile gerçekten neyi kastettiğimizi anlayabilmek için Ortaçağlara dönmek
gerekir. Ortaçağ ve Rönesans düşünürleri ağaç, güneş, ay, sayılar, rüyalar gibi doğal anlamı olan bir sembolle, kişisel ya da kolektif bir düşünceyi, bir gücü algılamaya veya anlatmaya çalışırlardı... Tüm dünya bir kitaba dönüşmüştü, sembollerin anlamını bilen, tekris (inisiye) olan seçkin kişiler Doğa’nın kitabını okuyabilirlerdi...”
Celil LAYİKTEZ The Cornerstone Society’nin “Hürmasonluk Psikolojisi” konulu konferansından... ( Karl Hughes K. ) (*)
TDK’na göre, sembol, “duyularla ifade edilemeyen bir şeyi belirten somut nesne veya işaret, remiz, rumuz, timsal, simge”dir. Ahmet Haşim sembolü şöyle tarif ediyor: "Baykuş ve karga uğursuzluğun, merkep bönlüğün, domuz pisliğin, kaz alıklığın, aslan cesaretin, at zekâ ve adaletin, köpek sadakatin, bülbül aşkın, kelebek gençliğin işaret ve sembolü olmuştur." Yalnız her amblem, alegori, işaret, metafor, parabol, semptom ve yüklem bir sembol değildir. Bu değişik kavramları tanımlamaya gayret edelim:
TANIMLAMALAR:
AMBLEM: Belirtke, simgeli resim, marka.
ALEGORİ: Bir görüntü, bir yaşantı veya davranışın daha iyi kavranmasını sağlamak için göz önüne canlandırıp dile getirme, genelde insan, bazen de hayvan veya bitki şeklinde, bir başarının, bir olgunun, bir erdemin simgesi: bir elinde kılıç, diğerinde terazi tutan, gözü bağlı kadın adaletin; kanatlı kadın, zaferin; içinden tahılların aktığı boynuz, bolluğun alegorisidir.
İŞARET: Her işaret bir sembol değildir. Meteoroloji haritası üzerinde gözüken güneş havanın açık olacağının işaretidir. Sembol olarak güneş ise, bilgiyi, aydın düşünceyi, nur’u, ilâhi gücü, ölümsüzlüğü, ve saireyi ifade eder.
METAFOR: İstiare, bir şeyi anlatmak için ona benzetilen başka bir şeyin adını eğreti olarak kullanma, eğretileme: “Bu adam hayatının sonbaharında” cümlesinde, sonbahar kelimesi yaşlılığı anlatan bir metafordur.
PARABOL: Mesel, “Hz. Süleyman’ın meselleri”. Ulvî, ahlâkî bir kavramın, bir erdemin, öğüt verici veya ders alınacak örnek bir öykü ile anlatımı: “İyi tohumun değişik topraklara düşmesi” gibi.
SEMPTOM: Belirti. Tıpta, ateş, ağrı gibi, hastalığın teşhisine yarayan belirtiler.
YÜKLEM (
attribut): Oluş, iş ve hareket bildiren kelime. “Asa, kraliyetin yüklemidir”.
Sembolizmanın tarihi her somut (ağaç, çiçek, pınar, hayvan, taş, v.s.) ya da soyut (geometrik şekil, rakam, ritm, düşünce) objenin sembol değeri kazanabileceğini gösteriyor.
Freudien teoride, semboller dolaylı olarak, en gizli arzuları, ego ile süper egonun çelişkilerini ifade eder. Jung’a göre, semboller işaret ve alegorinin ötesinde, ruhun (esprit) en gizli veçhelerini belirtir. Psikanalistin lügatçesinde esprit şuur ile şuur altını kapsayarak, dinsel ve etik davranışları, yaratıcılığı, estetik anlayışı ve dolayısıyla her çeşit entelektüel, hayalli, duygusal faaliyeti yönetir. Esprit böylece, somut biyolojik varlığı psişik bazda tamamlar. Sembol sonsuza dek kesinlik taşımaz, yalnızca telkin edicidir ve her kişi sembolde bilgi ve kabiliyetine göre aradığını görür. Bir Mali efsanesinde, dilenci mürşit Kaydara, haca çıkarak gerçeği aramak isteyen müridine “her sembolün bir, iki ve daha çok sayıda anlamı olduğunu unutma. Bu anlamlar gece ve gündüz değişir. Gündüz, aydınlık olanlar uğurludur, karanlık olanlar ise uğursuzdur” demişti.
(*)
www.cornerstonesociety.com