Yahudiler arasında meslek olarak askerliği seçen pek ender olurdu. Üstelik askerler arasında Antisemitizm, sivil kesime oranla çok daha yaygındı. Buna karşın, hemen her ülkede, tek tük de olsa Yahudi askerler vardı.
1894 yılında Fransa’da, tarihte “Dreyfus Duruşması” diye geçen bir olay meydana geldi. Bu, Fransız ordusunun bir subayı olan Yahudi Alfred Dreyfus hakkında vatan hainliği iddiasıyla açılan davaydı.
Kimine göre Alfred Dreyfus bir haksızlığa kurban gitmişti; Antisemitistler bir entrika çevirmiş, ona iftira atmış, vatan hainliği ile suçlanmasını sağlamıştı. Bunun doğru olup olmadığı belli değil. Pek önemli de sayılmaz ama bu olayın etkisiyle Fransa’da ortaya çıkan durum önemli.
Antisemitizm daha da arttı; âdeta coştu. Alfred Dreyfus yargılanırken, sivil halk meydanlarda toplanarak Yahudilere karşıt mitingler düzenlemeye başladı. Bunların tek bir sloganı vardı: “Yahudilere ölüm!”.
Avusturyalı bir gazeteci olan Yahudi Theodor Herzl, bu olayları Fransa’da izleyince, Büyük Fransız Devrimi’nin üzerinden yüz yıldan çok zaman geçmiş olmasına karşın, bu ülkede bile özgürlüğün daha hâlâ gerektiğince oturmamış ve sindirilememiş olduğu kanısına vardı. Ona göre, bu iş böyle gitmezdi. Anlaşılan Avrupa’da Antisemitizmin sonu gelmeyecekti. Yahudiler her ne kadar bulundukları her ülkede Hıristiyan halk ile bağdaşmış hatta özdeşleşmiş gibiyse de, soylarına bağlı kalmayı terk edip Hıristiyanlaşmadıkları sürece hiçbir ülkede rahat edemeyecek, huzur bulamayacaklardı. Topluca başlarının çaresine bakmaları, kendilerine bir yurt edinmeleri gerektiği belliydi.
Theodor Herzl, bunun için bir proje hazırladı. Bunu yürürlüğe koymak üzere etkinliğe geçmeye karar verdi.
Bu proje, görünümünde pek basitti ama iş uygulanmasına gelince bir sürü karmaşık öğe içeriyordu. İki ayrı kurum oluşturmak gerekiyordu. Bunlardan biri salt Yahudilerin üyesi olduğu bir tür dernek, diğeri ise salt Yahudilerin sahip olduğu bir şirket olacaktı. Dernek, sosyal ve politik alanlarda gerekli hazırlıkları yapacak, şirket de bunu uygulamaya koyacaktı.
Yeni bir ülke belirlenecekti. Bu ülke ille de Kudüs’ün de içinde yer aldığı Yahudiye olmayabilirdi. Yeter ki Yahudilerin ülkesi olabilsin.
İlk aşamada, kimi Yahudiler gönüllü olarak yeni ülkeye göçecekti. Mal varlığı olanlar bunu şirkete aktaracak, yeni ülkedeki ticari ve endüstriyel etkinlikleri için gerekli finansman, şirket tarafından karşılanacaktı. Orta halli ya da yoksul olanlar ise, geçimlerini emekleriyle, çalışarak sağlayacaktı.
Bu göç ve yeni ülkede bir Yahudi devleti oluşturulması, bir kez başladıktan sonra sürekli olarak onlarca yıl içinde gerçekleşecekti. Organizasyon ne kadar düzenli ve noksansız olursa olsun, göçen her kişi, yeni ülkedeki başarısının ve geçiminin riskini kendisi taşıyacaktı. Bir diğer deyişle, hiç kimse göçmeye zorlanmayacak, gönüllü olanlar katılacaktı.
Theodor Herzl’in tasarımı, Avrupa’daki Yahudi kitlelerinin hayli ilgisini çekti ve beğeniyle karşılandı. Özellikle gelir düzeyi düşük olan Yahudiler, ne zaman göçeceklerini sormaya bile başladı.
Bu bağlamdaki ilk atılıma geçilebilmesi için, her şeyden önce maddi destek sağlanması gerekiyordu. Bu amaçla da Theodor Herzl’in başvurabileceği tek bir adres vardı: Rotshild ailesi.
Theodor Herzl, Yahudilerden almış olduğu manevi destek ile yüreklenip, 1896 yılında Yahudi Devleti’nin kurulduğunu bile ilan etti. Bu harekete destek verip katılmaları için de Rotshild ailesine başvurdu.
Hiçbir şey elde edemedi. Rotshild ailesi, kendi kontrolü dışındaki böyle bir girişime yüz vermedi.
Theodor Herzl umudunu yitirmedi. Ona göre, Yahudiler bu işi zenginler olmadan da başarabilirdi.
Bu hareketin bir adı olmalıydı. Yahudi Devleti dediği hayli iddialı adın henüz bu ilk aşamada pek benimsenmediği anlaşılıyordu.
Öte yandan, Nathan Bimbaum adlı bir gazeteci, 1890 yılında yayımladığı bir dergide, Avrupa’daki Antisemitist akımı anlatmış, Yahudi sorununa bir çıkar yol bulunması gerektiğini yazmıştı. Ona göre de bu sorunun çözümü, ancak Yahudilerin topluca ana yurtlarına göç etmesiyle sağlanabilirdi.
Nathan Bimbaum, bu olası hareketi, “Siyonizm” olarak adlandırmıştı.
Bu adı Theodor Herzl de benimsedi. (Öte yanda Siyon Örgütü diye bir gizli örgütün bulunduğunu ve Siyonizm’in aslında Antisemitist bir nitelik taşıdığını, üstelik bunun yüzyıllardan beri sürdüğünü bilmiyordu.)
1897 yılında İsviçre’nin Basel kentinde bu anlamdaki Siyonizm hareketinin ilk uluslararası kongresi toplandı. Gelecekteki Yahudi Devleti’nin temelini oluşturmak üzere “Dünya Siyonist Organizasyonu” adı altında bir örgüt kurulması kararlaştırıldı. Böylece yeni Siyonizm terimi de ortaya çıkmış oldu. Tüm dünya Siyonizm terimini bundan böyle bu anlamda olmak üzere kullandı.