Peki Manisalı dul kadının evlatlık olarak satın aldığı bu küçük çocuğun, 28 yaşında veziriazamlığa kadar yükselmesi sadece tesadüflerin bir sonucu muydu?
Yoksa büyük bir planın parçası mıydı?
Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisine göre İbrahim Paşa bugün Yunanistan sınırlarına dahil olan Parga yakınlarında bir köyde doğmuştu. Babası fakir bir balıkçıydı, babasıyla balığa çıktığı bir gün korsanlar tarafından kaçırılmış ve dul bir kadına evlatlık olarak satılmıştı.
Dul kadın Manisa'da yaşıyordu.
Ne kadar garip ki, ileride "Muhteşem Süleyman" ünvanını alacak Kanuni de genç bir şehzade olarak aynı dönemde Manisa'da sancak beyiydi.
Peki kimdi bu Manisalı dul kadın? İşte burada yine ilginç ayrıntılar ortaya çıkıyor. Hemen bütün tarihçiler, İbrahim'in evlatlık olarak dul kadının yanında yetiştiği bilgisini vermesine rağmen, Manisalı dul kadının kimliğine ilişkin en ufak bir bilgi bulunamıyor. (Popperist: Burak Eldem'in Fraternis kitabını okuyan, bunun bir Sybil olduğunu düşünebilir.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Spil_Da%C4%9F%C4%B1 Spil Dağı, sybil efsaneleriyle ayrıca bir ün sahibidir. Ağlayan Kaya'daki sybil, veya bir ana tanrıça siluetine dikkat ediniz)
Daha da ilginci ise, dul kadının evlatlık aldığı küçük çocuğu yetiştirme tarzı, Encümen i Daniş üyesi Baron Hammer'in 10 ciltlik Osmanlı tarihinde yer alan bilgiye göre: dul kadın, İbrahim'i sanattan edebiyata, siyasetten dine kadar özel olarak yetiştirmişti. Öyle ki küçük İbrahim, daha ergenliğe adım atmadan Rumca, İtalyanca, Sırpça, Farsça, Arapça, gibi dönemin yaygın dilleri başta olmak üzere 7 dil öğrenmişti. Çok zengin olan dul kadın, İbrahim'in yetişmesi için özel hocalar tutmuştu. Daha 7 yaşında keman çalmaya, şairleri kıskandıracak şiirler yazmaya başlamıştı.
Peki dul kadın, bir köle olarak satın aldığı devşirme bir çocuğun eğitimine neden bu kadar önem vermişti?
Bu devşirme çocuk, çok iyi eğitim aldığı için mi veziriazamlığa kadar yükselebilmiş, yoksa veziriazamlığa yükselmesi çok önceden planlandığı için mi böylesine özel bir eğitime tabi tutulmuştu?
Şehzade Süleyman ava meraklıydı. Her fırsatta maiyetiyle birlikte Manisa'nın çam ve kekik kokan Spil Dağlarında geyik avuna çıkardı.
Yine ava çıktığı bir gün uzaklardan bir müzik sesi duydu. Bu bir keman sesiydi. Şehzade Süleyman kemandan çıkan nağmelere adeta vuruldu ve kemanı çalan kişiyle tanışmak istedi. (Popperist: Müzik ile tuzağa düşmek veya müzik sesine vurulmak, Yunan Mitolojisinde de sık sık işlenen bir durumdur. Müziğin, bir büyü aracı olarak kullanılması da bir olasılıktır)
Baron Hammer'in Osmanlı Tarihi'ne göre, Kanuni ile İbrahim Paşa'nın ilk tanışması bu av sırasında olmuştu. Henüz Manisa şehzadesi olan Kanuni, İbrahim'in bilgisinden ve sanata olan ilgisinden o kadar çok etkilenmişti ki; her akşam Manisa'daki sarayına davet etmeye başladı.
Dul Kadın, İbrahim'i azad etti. Ve İbrahim, Kanuni'nin maiyetine girdi.
O günden sonra sadece şehzade Süleyman'ın değil, Osmanlı tarihinin en etkin ismi oldu. Aldığı kararlar Osmanlı tarihinin geleceğini etkiledi. (Popperist: Sadece Osmanlı değil, dünya tarihini de yukarıda belirttiğim gibi etkiledi. O dönemde Amerika'nın güneyinde Osmanlı devletince bir iki koloni kurulmadıysa, bunun müsebbibi Pargalı İbrahim'dir. Ekşi Sözlükten;
http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=15600065 )
Bir sözüyle savaşa, bir sözüyle barışa karar verebilecek konuma geldi.
İbrahim Paşa artık kendisini o kadar etkin görüyordu ki, padişah gibi Ferman imzalamaya başlamıştı.