Sayın abezet'in anlatısını tuttum. Öyle de olabilir.
İsteyen konuyu böyle sanatsal bir tarzda aktarabilir. Bana göre geçerli...
Ötesine geçmeden bir küçük düzeltme: Lütfen doğma değil, dogma yazalım. Aman buna dikkat edelim çünkü sonra çok yanlış yorum yapılabiliyor.
Sayın abezet'in deyişi içinde bir noktayı çekip düzeltmeye/açıklamaya çalışayım: "üzerine yemin edlen kitaplarda yazılanlara göre dogma".
Her inançta öyle kitap üzerine yemin etmek yoktur. Masonluğun bir kanadında öyle bir kitap da yoktur ve yemin ya da ant kitap üzerine falan değil, "onur" üzerinedir. Bir kitap üzerine yemin edeceksem eğer, Volney'in "Harabeler" adlı yapıtını yeğleyebilirdim belki. (Bu kitabı bilir misiniz?) Niçin birtakım Yahudi hahamların yüzyıllarca uğraşıp yazdığı varsayımlar, Hristiyan misyonerlerden kimilerinin düzenlediği öyküler ya da bir Doğulu antik bilgenin öğütlediği şeyler üzerine yemin edecekmişim ki!... (Aslında öylesi belki daha iyi benim için. Beni bağlamaz. Yeminimi bozarsam hiç kimse beni hiçbir şekilde suçlayamaz.)
Nitekim kimi masonlar da öyle düşünüyor. Bir kitap ve kapsamında yer alan dogmalar mı önemli, yoksa kişinin en önemli bireysel varlığı olana onuru mu?
Dolayısıyla, Masonlukta Tanrı kavramının da sonsuzluk kavramının da algılanışı ve değerlendirilişi mason kuruluşları arasında farklı... Tek tip değil. Kimilerinin denilen türde teist bir bakış açısı olabilir ama bu bakış açısı kimilerine göre deist, kimilerine göre panteist, kimilerine göre de hiçteist. Kimi mason kuruluşları temele tek bir dogma yerleştirip, bundan sonra gelenlere karşı çıkıyor; kimileri o tek bir dogmayı bile kurumsal olarak behnimsemekte değil ama "Kişi isterse benimser, o da onun bileceği iştir." diyor.
Dolayısıyla Tanrı-sonsuzluk ilişkisinin Masonlukta değerlendirilişi, bir mason kuruluşundan diğerine farklı olabilir. Zaten ritler arasında da bu bağlamda hayli fark hatta çelişki vardır ama onu bir yana bırakalim.
Bunun ötesinde "Tanrı babacan mıdır?" diye sorulduğunda bunun yanıtı yoktur çünkü bilinemez. Kimine göre öyledir, kimine göre değil. Tanrı'ya ne kadar çok sıfat yakıştırırsanız, anlatımlarınızda Tanrı'dan o denli uzaklaşıyor, kendinize göre bir tanrı tanımı yapıyorsunuz demektir. (Burada tanrı sözcüğünü özellikle küçük harfle yazdım çünkü o artık Tanrı değildir.)
Konu başlığına bakalım: İyi insan olmak ve Masonluk.
Bu başlık altında bu anlatıların ne ilgisi var? Tanrı kavramı, sonsuzluk kavramı, dinler, inançlar, dogmalar, batıl, saplantılar vb. tüm bunlar başka şey, iyi insan olmak başka. Tüm bunların Masonluktaki yeri ve değerlendirilişi başka iyi insan olma ile Masonluğun ilişkisi başka.
Ancak bu aşamadan, bu kadar tatavadan sonra özgün konuya nasıl dönülür, bilemiyorum.