Bu yazıda Masonluğun ve Bektaşiliğin benzer yönlerine değineceğiz. Fakat Masonluğun Bektaşilik demek olmadığını da hatırlatmama gerek yok galiba. Fakat aralarında pek çok benzerlik olduğu ve belki de gayelerinin de bir olduğu gerçeğini yadsıyamayız.
Bektaşilikte, Masonlukta üyelerini seçer. Seçilen üyelerin kamil insan sıfatına gelmesi için emek harcanır. Her ikisi de ahlaklı, saygılı, ailesini ve vatanını seven/koruyan, hümanist duygulara sahip, nerede ne yapması gerektiğini bilen, bilgili ve çevresine sevgi-aydınlık-kardeşlik saçan bireyler yetiştirmeyi hedefler. Bu haliyle Masonluk ne birilerinin iddia ettiği gibi şeytana tapınmadır, ne vatan haini yetiştiren yerdir ne de ABD/Yahudi uşaklığıdır. Bu iddialar bu konudaki bilgisizlikten yahut art niyetlerden kaynaklanmaktadır. Vatanseverliği ile ön plana çıkan Namık Kemal, Şinasi, Ziya Paşa,Ziya Gökalp gibi isimlerin Mason olduğunu bilmek bile, bu iddiaların gülünçlüğünü ortaya koymaya yeter.
Peki kamil insan nedir? Kamil insan örnek olarak gösterilebilecek kişidir. Zira kötü duygulardan arınmış, maddi ve manevi dünya arasındaki dengeyi oturtabilmiş, barışı-sevgiyi-kardeşliği ilke edinmiş ve insanlığın aydınlanması-ilerlemesi için emek harcayan kişidir kamil insan. Haksızlıklar karşısında duran, gerçeği ve doğruyu söylemekten çekinmeyen, kendi çıkarları doğrultusunda değil tüm insanlığın çıkarlarını doğayı da göz ardı etmeksizin gözeten insandır.
Bektaşiliğin de Masonluğun da kapısı her daim açıktır. Yüreği ve aklıyla isteyen, kamil insan olma yetisini taşıyan herkes için geçerlidir bu. Zira neredeyse tam yarım yüzyıl önce Mevlana şöyle dememiş midir:
Gene gel ! gene gel !
Her ne isen gene gel !
İster Kâfir ol,
İster Mecusi,
İster puta tapan ol, gene gel ,
Bizim dergâhımız umutsuzluk dergâhı değildir.
Bektaşilikte de Masonlukta da temel gaye çalışmaktır. Çalışmak ibadettir, tapınmadır, hakikate varan yoldur. Zira Laborare est Orare (çalışmak ibadettir-tapınmadır) sözcüğü Masonlukta geçer. Hoş, burada asıl paylaşmak istediğim metni paylaşamıyorum. Orada Masonluktaki Allah anlayışından da bahsediyordu. Bir kere sütten ağzımız yandı. Yoğurdu üfleyerek yiyeceğiz. İsteyen o yazıyı bulabilir. Ama burada paylaşamaz. Çünkü o yazı bir Masonik çalışma kitabının içeriğinden.
Bektaşilikte üyeler seçilirken bir olgunluk arandığı kesin. Ama bir yaş sınırı var mıdır bilemeyeceğim. Ama en azından Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası’nın bir yaş sınırı olduğunu biliyoruz. Aslında eski bir Masonik belgede “üyelerinizi seçerken servete, yaşa ve dostluğa bakarak seçmeyiniz” denmiştir. Fakat bugün ülkemizde Masonluğun bir dernek kapsamında olduğu unutulmamalı. Haliyle yasalar gereğince bir yaş sınırı olması gerekiyor. Ama Servet ve dostluk kısmına gelince... O konuda bizi aydınlatacak olanlar yine Masonların kendileridir. Acaba Masonlukta dost/ahbap ilişkileri Mason sıfatına yakışmayacak kişilerin Mason olmasına neden oluyor mu? Yahut fakirler Masonluğa alınıyor mu? Yoksa çağın değişmesi, o geleneksel Masonluktan bir şeyler götürdü mü?
Masonluk ve Bektaşilik millidir. Ne Masonluk ne de Bektaşilik yurtdışında bir kuruma/kuruluşa bağlı değildir. Hiçbir dış otoriteden emir alınmaz. Sadece Masonlukta karşılıklı tanınma ve dostluk ilkesi vardır.
Her ikisi de sanata, bilime, ahlaka,felsefeye ve inanca önem verirler. Bağnazlıkla mücadele ederler. Sanatı, bilimi ve felsefeyi inkar edenler/din dışı kabul edenler, bu inkarlarına bazen dini de alet ederler. Bu bağnazlık ve türevleri ne Masonluk ne de Bektaşilik tarafından kabul edilir. Fakat Masonluk, Bektaşiliğe göre daha çok bilimi ön plana çıkartır. Bektaşilikte ise irfan daha ön plandadır.
Hem Masonluk hem de Bektaşilik siyasete karışmaz. Masonluğun da Bektaşiliğin de zaman zaman bu kurala uymadığı olmuştur. Fakat genel olarak Mason localarında siyasi konuları tartışmak yasaktır. Localarda siyasi ve dini tartışmalar açmak yasaktır. Hatta Türkiye’de Özgür Masonlar Büyük Locası’nın kurulmasında Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası’nın bu ilkesinden taviz vermesi yattığı söylenir.
Masonlukta gördüğümüz derece sisteminin bir benzeri Bektaşilikte de vardır. Bektaşilikteki derece sistemi, Masonlukta olduğu kadar çok değildir.
Masonluğa alımda uygulanan tekris töreninin bir benzeri Bektaşilikte de vardır. Masonlukta “Nur ve Ziya verme” töreni karşılığı olarak Bektaşilikte “Çerağ Uyarma” ve “Can Uyandırma” törenleri vardır.
Masonlar toplandıkları yere mabet, loca ve mahfil gibi isimler verirler. Bektaşiler meydan derler. Hem Masonlukta hem de Bektaşilikte alınan dereceler merasim ile alınır. Bektaşilikte oturma düzeni kıdem sırasına göredir. Masonlarda ise bir Mason derecesine göre doğu, batı, kuzey ve güney yönlerinden birine oturur.
Masonlar, “mason olmayanlara” harici derken, Bektaşiler de zahir veya harici der. Masonlar birbirlerine “kardeş” diye hitap ederken, Bektaşiler “can kardeş” diye hitap eder.
Bektaşiliğe giren kişi hükümdar olsa bile, gerekli olgunluğa gelmeden derece atlayamaz. Lakin Masonlukta bu kuralın zaman zaman çiğnendiği görülmüştür. Ama genel olarak ikisinde de dereceler, kişinin olgunlaşmasına göre verilir.
Hem Masonlukta hem de Bektaşilikte sayılar, renkler ve kokular üzerinde bazı inançlar vardır. Masonlukta İskoç Riti dört bölümden oluşur ve bu dört bölümün kendine has renkte kordonları vardır: Maviler(1-3 dereceleri), Kırmızılar (4-18 dereceleri), Siyahlar (19-30 dereceleri), Beyazlar (31-33 dereceleri) gibi. Elbet bu kordonların da kendilerine has anlamları vardır. Mavinin toleransı, kırmızının fedakarlığı, siyahın hüznü, ve beyazın doruğu-rahatı ve huzuru ifade etmesi gibi. Yahut yerine göre beyazın iffeti, kırmızının itaati,siyahin fakirliği ifade etmesi gibi. Bektaşilikte ise mavi renk elbise giyilmez. Kızıl, siyah, pembe, koyu yeşil gibi renklerin ayrı ayrı Bektaşilikte anlamları vardır.
3-5-7-9-12-72 sayılarının Masonlukta da Bektaşilikte de anlamı vardır. (Aslında bu sayıların Masonlukta nerelerde, nasıl ve ne anlamlarla kullandığını da ekleyebilirim. Fakat forum kurallarını hatırlayarak, vazgeçiyorum.) Örneğin üç sayısının Bektaşilikteki üçlemelerden dolayı önem kazandığını söyleyebiliriz. “ Allah-Muhammed-Ali ” , “ eline-beline-diline ” , “ keza, mürid, mürşid ”, gibi. Hatta Arapça edep (e-d-p) kelimesinin üç harften oluşması ve bunun da dikkate alınmasını örnek olarak gösterebiliriz.
Bektaşiliğe alımlarca cinsiyet farkı gözetilmez. Son yıllarda Masonlukta da hem kadın locaları hem de karma localar kurulmaya başlanmıştır. Bu haliyle ikisi de cinsiyet farkı gözetmez. Hem alımlarda hem de fikri olarak.
Gerek Masonlar gerekse de Bektaşiler milli dile büyük önem gösterirler. Onu titizlikle kullanırlar. Hatta Bektaşilerin ibadetlerinde bile milli dili tercih ettikleri iddia edilir. Masonların Türk diline gösterdikleri değeri anlamak güç değil. Bu forumu ve bu forumun kuralları bile, bu titizliğin göstergesidir.
Mason aynı zamanda Bektaşi olan pek çok kişi olmuştur/oluyor. Hatta Mason olduktan sonra Bektaşi, Bektaşi olduktan sonra Mason olmalar da sıkça görülür. Bu haliyle Masonluğun ve Bektaşiliğin pek çok yönden birbirine benzediği bir gerçektir. Buna örnek olarak bazı isimleri sayabiliriz. Fakat forum kurallarını hatırlayarak, vazgeçiyorum. İzin verilirse örneklendirebilirim.
Ne Masonluk ne de Bektaşilik çıkar (menfaat) gözeterek aralarına katılmayı, yahut aralarına katıldıktan sonra çıkar gözetmeyi hoş karşılamaz. Masonluk ve Bektaşilik, bireylerin maddi olarak yükseltilecekleri yerler değildir. Bu hayallerle Masonluğa ve Bektaşiliğe adım atanlar hayal kırıklığına uğrayacaklardır. Elbette yardımlaşma esastır. Fakat çıkarcılık ve yardımlaşma arasındaki fark oldukça büyüktür. Burada sadece Mason adaylarına değil bizzat Masonlara da iş düşmektedir. Zira ne kendileri, üyeler üzerinden böyle hayaller kurmalı ne de böyle hayallerle gelen üyelere taviz vermelidirler.
Bedri Noyan’ın yazısından faydalandım. Tarafımca tekrar düzenlendi, özetlendi ve forum kurallarına aykırı olan yerleri çıkarıldı. Tarafımca olacak yanlışlıklar ve eksikler için affınıza sığınırım.
Saygılarımla.