Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: ÖZGÜRLÜK ÜZERİNE  (Okunma sayısı 3486 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Temmuz 30, 2012, 03:53:34 ös
  • Skoç Riti Masonu
  • Yeni Katilimci
  • *
  • İleti: 31
  • Cinsiyet: Bay

ÖZGÜRLÜK ÜZERİNE

İnsanoğlunun benliğini, toplum ve evrendeki yerini algılayışından, bir değerler ve beklentiler bütünü oluşur. Bu bütün içinde iyimserliğin ağır bastığı söylenebilir. İnsan, varoluşunun bu değerlere ve beklentilere uymayan şartlarını, haksızlık, mutsuzluk ve acı olarak değerlendirir. En büyük haksızlıklar, mutsuzluklar ve acılar karşısında bile en iyiyi dilemeyi ve düşlemeyi sürdürebilir. En iyi saydığını yaşam sürecinde yaratamasa bile, gönlünden geçeni umut, düşünce ve inanç dünyasında kurar. Kuşaktan kuşağa aktarılan ülküler, bu dünyanın vermediğini vermesi beklenen ölüm ötesi cennetler buna örnektir. Hiçbir bireyin başka bir bireye acı vermeyeceği, haksızlık edemeyeceği, doğanın ya da Tanrının nimetlerinden ve insan emeğinin ürünlerinden herkesin eşit pay alacağı, bu paylaşımın toplumu mutluluğa götüren yol olarak benimsendiği dönemler olmuştur. İnsanoğlunun Cennetten kovulmakla yitirdiği mutlu ortamın, bir yandan dinsel inanç bir yandan da bilimin nimetlerinden yararlanarak yeniden kurulabileceği düşünülmüştür.

Geleceğe yönelik mutluluk umutlarını ve beklentilerini dile getiren düşünce sistemleri, benzer bir mutlu çağın geçmişte de yaşandığını, ancak sonradan yitirildiğini öne sürebilir. Böyle bir mutluluğun geçmişte yaşanmış olması, gelecekte de yaratılabileceğinin göstergesi olabilir. Geçmişte varolmuş cennetler ve sömürüsüz toplumlar üzerine kurulu mitler, bu düşüncenin yansımalarıdır. İnsanın geçmişine ve bugün ki varoluşuna çağdaş bilim açısından bakacak olursak; evrendeki egemen fizik olayları sonucu yer yüzü oluşmuş, gezegenin kendine özgü şartları, canlılığın ilk örneklerinin ortaya çıkmasını sağlamış, belli jeoloji ve ekoloji ortamları içinde türler gelişmiş, insan ortaya çıkmış, insanlık koşullarının oluşmasında beyin ve toplumsal ilişkiler biyolojik varlığı yönlendirecek ve denetleyecek boyutlara erişmiş, böylece çağdaş insanlık düzeyine varılmıştır.

Zayıfları baskıya karşı güven altına almak, muhterisleri durdurmak, herkese kendisine ait olanın tasarrufunu sağlamak için birleşen, herkesin uymak zorunda olacağı, hiç kimsenin dışında kalamayacağı, zengine ve fakire karşılıklı ödevler yükleyerek servetin cilvelerini tamir edip giderecek adalet ve barış kurallarını ortaya koyan insanlık; güçlerini kendilerine karşı çevirmek yerine, onları bilgece yapılmış kanunlara göre yöneten, ortak düşmanları def eden, birliğin bütün üyelerini koruyan, savunan, üstün bir iktidar halinde birleştirme yoluna gitmişlerdir. Politik bir kuruluşun üstünlüklerini, yararlarını sezecek kadar akılları olduğu halde, bunun getireceği tehlikeleri önceden görecek kadar deneyime sahip olmadıklarından, özgürlüklerini güven altına aldıklarına inanarak, zincirlerine koşmuşlardır.

Fetih hakkı, bir hak olmadığı için başka bir hakkı kuramayacağından, ulus tam bir özgürlük içinde kendisini fethedeni şef olarak seçmediğinden, fetheden ile fethe uğrayan halk, hep savaş içinde olmuşlardır. O zamana kadar, hangi uzlaşma yapılmışsa ancak şiddet üzerine kurulmuş olduğundan, en güçlünün kanunundan başka bir kanun var olmamıştır.

Zihin için bir hapishaneden daha kötü olan şey, bir zihin hapishanesidir; içinde olduğunu bilmez, bu yüzden de kaçma isteği duymaz. Böyle bir hapishane içinde olan insan, özgür bırakıldığını anlayamaz. Aristoteles, eğitimin kökü acı, meyvesi tatlıdır demiştir. Eğitim kelimesi, İngilizcede etimolojik olarak dışarı çıkarmak anlamına gelmektedir. Platon’un Mağara Sembolizmasında, köle mağaranın dışına çıkarılmıştır. Hipokrat yemini, hekimlere tıbbi bilginin sahipleri değil, taşıyıcısı ve yayıcısı olduklarını hatırlatır. Başkalarına yardım etmek için bilgiyi paylaşmak zorundadırlar. Mağaranın dışına çıkarılan köle de, güneş ışığındaki iyilik ve bilgi dünyasında kalmak yerine geriye döner ve diğer kölelere yardım eder. Bizler de mağaradaki köleler gibi, sık sık içinde yaşadığımız hakikatin var olan en yüksek hakikat olduğunu varsayma hatasına düşeriz. Beş duyumuza hitap eden hakikat düzeyinde tecrübe ettiğimiz her şey, daha yüksek bir hakikat düzeyinin taklitleridir.

Özgür olmak kısmen, kimse tarafından mecbur bırakılmamak, kimse tarafından sınırlandırılmamak anlamına gelir. Şayet bir insan, biz aksini isterken bizi bir eylemde bulunmaya zorluyorsa, veya bir eylemde bulunmamıza engel oluyorsa özgür olamayız. Antik Yunan Felsefecisi Epikür, bütün olaylara başka olayların neden olduğu bir dünyada özgür iradenin olamayacağını fark etmiştir. Özgür iradenin nasıl mümkün olacağını açıklayabilmek için, atomların uzam içinde hareket ederken tesadüfi olarak yoldan saptıklarını ileri sürmüştür. İlginç bir biçimde, bir çok modern fizikçi bazı olayların, mesela bir atomun radyoaktif bozunumunun tümüyle tesadüfi yani nedensiz olduğunda Epikür ile aynı fikirdedir.

Zihni özgürleştirmek, zihnin hiçbir yerde durmasına izin vermemek demektir. Zihin bilmek yerine düşündüğü zaman, kendi haline bırakılmak yerine çabaladığı zaman durur. Ünlü Zen rahibi Takuan Soho, Kıpırdatılamaz Bilgeliğin Gizli Kayıtları adlı eserinde; ” Sana vurmak için gelen kılıcı ilk fark ettiğinde, bu kılıcı olduğu yerde karşılamayı düşünürsen, zihnin kılıcın bu pozisyonunda duracaktır. Kendi hareketlerin yapılmamış kalacaktır ve rakibin tarafından kesileceksindir.” Diyerek zihni özgürleştirmenin önemine vurgu yapmıştır. Zihni özgürleştirmek, rasyonalizasyon ve düşünme engelini aştığımız, aklın sınırlarını tanıdığımız, bütün aklın ve mantığın kaçınılmaz olarak sert bir duvara çarptığını fark ettiğimiz zaman gerçekleşmektedir. Bu da inanç ile mümkündür. İnanç, düşüncenin alıkoyduğu zihinlerde yerleşik kuşku ve korkuları kendi haline bırakmaktır. Zihni ancak kendi haline bırakarak özgürleştirebiliriz. Bir yanılsamaya bağlandığımız, gördüğümüz ve yansıttığımız dünyanın gerçek dünya olduğuna kendimizi inandırdığımız zaman, zihin bizleri köleleştirir. Dünya zihin için bir hapishanedir, bu hapishaneden kurtuluş, zihni özgürleştirmekle mümkündür. Kurtuluşun kaynağı, içimizdeki ümittir. Yanılsamada yaşadığımızı, özgür olmayıp bir sistemin kölesi olduğumuzu, dışarıda doğru ve iyinin var olduğunu kendi başımıza keşfetmeliyiz. Hakikati öğrenmek ruhun dönüşümü, gerçeği keşfetmek ise kendimizi bilmekle mümkündür.

Kopernik, bize güneşin göründüğü gibi dünyanın çevresinde değil, aksine dünyanın güneşin çevresinde döndüğünü söylemiştir. Bu gün uzaydan göründüğü haliyle küçük mavi gezegenimizi devasa bir evrenin merkezine koyan eski evren anlayışlarının saflığına ve belki de kendini beğenmişliğine kibirli bir biçimde gülebiliriz. Fakat Aristoteles gibi yer merkezli evreni savunmuş olan eski filozoflara, layık oldukları saygıyı göstermekte tereddüt etmemeliyiz. Her şey bir yana, onlar bu gün bile kendi gözlerimizle gördüğümüz dünyayı, genel terimlerle gerçek olarak formüle etmişlerdir. Güneşin gök kubbede daire çizerek dünyanın etrafında dolaştığını görürüz. Gökyüzünü fiziksel bedenlerimizi çevreleyen dairevi bir ufka kadar uzanan yeryüzü düz gezegenini kaplayan devasa bir kubbe olarak görürüz. Eğer Aristoteles’in antik evren bilimini reddediyorsak, fiilen algıladığımız dünyanın bir yanılsama olduğu fikrini kabul etmek zorundayız demektir.

Yeryüzü merkezli evren görüşü, daha temel bir algılama özelliğinin uzantısıdır. Buna ben merkezci tabiat diyebiliriz. Fiziksel dünyayı doğrudan doğruya fiziksel bedenlerimizin merkezinde görürüz. Algıladığım dünyanın merkezi benimdir. Yani fiziksel varlığım. Bu herkes için aynıdır, fakat ufak bir düşünme bize, dünyanın bu şekilde olamayacağını söyler. Çocuklar beden merkezli dünyayı gerçeklik olarak kabul ettiklerinde, buna ben merkezcilik diyoruz. Yetişkinler kendilerini evrenin merkezi olarak görmekten vazgeçmezse, buna da egoizm diyoruz.

Egoizm, hayatın ahlaki boyutunun merkezi bir kategorisidir. Egoizm, insanın kendi fiziksel var oluşunun, kendi seçimlerinin öncelikli temeli olarak görmekte ısrar etmesidir. Egoist, nihai olarak kendisinin O olduğuna, evrenin merkezi ve her şeyin uğruna yapıldığı varlık olduğuna inanır. Bütün bireyler, aynı şekilde doğal olarak kendilerinin gizemli bir şekilde özel bir varlık, tek özel varlık olarak seçilmişliğine inanır. Ne var ki tecrübe, kısa sürede bize diğer varlıkların bizi sınırlama ve arzularımızı gerçekleştirmemize engel olma gücüne sahip olduğunu öğretir. Diğer varlıklar da sanki kendileri O imiş gibi davranırlar. Bu çelişkiyi çözebilmek için, bizim (insanlığın, evrendeki tüm akıllı varlıkların) birlik içinde evrenin gerçek merkezi olduğumuzu kabul etmemiz gerekir.
Ahlakın temel amacı, bir birine zıt iki kavram veya iki gerçeklik arasında seçim yapmaktır. Bir yanda bir birinden bağımsız ve rekabet halindeki egolar, diğer yanda ortak insanlığın dünyası vardır.

Hakikat, özgürlük ve insanlık için yapılması gereken ahlaki seçim, insan birliğinin ve özgürlüğünün savunulması olmalıdır. Ahlaki seçimin nihai anlamı, en yüksek iyiyi yaratmaktır. Özgürlük, insanın kendine özgü mutluluğunun peşinde koşması değil, insanlığın özgürleşmesini kendisine amaç edinmiş bir kader ve alın yazısına katılmak demektir. En yüksek iyi, insanların yalnızca içinde mutlu oldukları bir dünya değil, mutlu olmaya değen bir dünyadır. Mutluluk, ancak özgür insanların, görünür ayrılığı temelinde değil, gerçek birlik temelinde eylemde bulunduğu zamanlarda mümkündür. Alexandre Dumas’nın ünlü eseri Üç Silahşörler’de romanın kahramanları olan Athos, Porthos, Aramis ve Dartagnan'ın ortak repliği olan “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için.” sloganı, özgür insanlar içindir.


KAYNAKÇA:
J.J.Rousseau………………………………………………………İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı
Doç.Dr.Nail Bezel……………………………………………………………………Yeryüzü Cennetleri Kurmak
William Irwin…………………………………………………………………………………………Matrix ve Felsefe


CERBERUS


Nisan 29, 2018, 08:58:46 ös
Yanıtla #1


Özgürlük üzerine Güzel bir yazı.

Zaman ve matematik,artık Dartagnan'ların görünmez sütunu... 5'kere Kesişen ve ayrışan yükselişin boyutsal merdivenleri ise, kutsal dengenin mihenk taşları...

 Sevgiler
Sen Özelsin


Ekim 10, 2018, 11:57:34 ös
Yanıtla #2
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 94
  • Cinsiyet: Bay


Özgürlük, insanın kendine özgü mutluluğunun peşinde koşması değil, insanlığın özgürleşmesini kendisine amaç edinmiş bir kader ve alın yazısına katılmak demektir. En yüksek iyi, insanların yalnızca içinde mutlu oldukları bir dünya değil, mutlu olmaya değen bir dünyadır. Mutluluk, ancak özgür insanların, görünür ayrılığı temelinde değil, gerçek birlik temelinde eylemde bulunduğu zamanlarda mümkündür. Alexandre Dumas’nın ünlü eseri Üç Silahşörler’de romanın kahramanları olan Athos, Porthos, Aramis ve Dartagnan'ın ortak repliği olan “Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için.” sloganı, özgür insanlar içindir.


Özgürlük ve insanlara dair muhteşem bir eser. Saygılarımla
Yaptığın işi gönlünde hissedersen, ırmaklar çağlar içinde. Mimar Sinan


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
5 Yanıt
4123 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 06, 2007, 02:12:31 öö
Gönderen: Itzhak
0 Yanıt
7324 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 07, 2010, 06:51:52 ös
Gönderen: ZAMAN
0 Yanıt
4092 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 09, 2010, 03:14:05 ös
Gönderen: ZAMAN
1 Yanıt
3575 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 15, 2011, 02:29:14 ös
Gönderen: Pagan
Kant ve Özgürlük

Başlatan ZAMAN Felsefe

0 Yanıt
10203 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 25, 2011, 12:14:08 öö
Gönderen: ZAMAN
36 Yanıt
20862 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 14, 2011, 02:16:57 ös
Gönderen: ceycet
2 Yanıt
12170 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 25, 2011, 08:24:04 ös
Gönderen: lord
10 Yanıt
6514 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 23, 2012, 03:03:40 ös
Gönderen: karahan
0 Yanıt
2242 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 09, 2012, 04:00:36 ös
Gönderen: Tij
4 Yanıt
3871 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 03, 2018, 09:00:07 ös
Gönderen: Tık-Tik-Tak