'Narsisizm veya özseverlik, kişinin kendisine duyduğu cinsi arzu, kabaca tabirle kişinin kendisine aşık olması olarak tanımlanan bir terimdir. Farklı tanımları ve kullanımları mevcuttur.
Sigmund Freud Narsizmi ‘Dış dünyadan soyutlanan libidonun (cinsel enerji) egoya (ben) yönlendirilmesi’ şeklinde açıklamıştır. Yani libidonun büyük bir depoda toplanır gibi egoda toplanması ve daha sonra nesnelere yönlendirilmesi; fakat kolaylıkla tekrar soyutlanarak egoya yönlenmesi durumudur.
Kişilik, bir kişinin kendine özgü düşünce, duygu ve davranış kalıplarını ifade etmek için kullanılır. Kişilik ilk çocukluk yıllarında şekillenir ve çoğu zaman sonraki yıllarda da önemli değişiklikler göstermeden süregider. Kişilik özellikleri insanların kendisini, başka insanları ve olayları algılama ve yorumlama biçimlerinde; duygusal tepkilerinde; diğer insanlarla ilişkilerinde; gereksinim, istek ve dürtülerini doyurma biçimlerinde kendini gösterir. Bir insanı tanımlarken “kendini beğenmiş”, “yalancı”, “titiz”, “arkadaş canlısı”, “soğuk”, “alıngan” gibi çeşitli sıfatlar kullanırız. Bu tanımlamalar o kişinin kişilik yapısını oluşturan özelliklerdir. Ancak her hangi bir davranış biçiminin kişilik yapısı sayılabilmesi için bunun süreklilik göstermesi gerekmektedir. Kişide genel olarak gözlenmeyen ve belli bir olay karşısında gösterdiği davranış biçimi kişilik özelliği olarak sayılmaz. Kişilik yapısı insanların diğer insanlarla ilişkilerini, toplum içindeki uyumunu, kendini algılayış biçimini etkiler. O nedenle bir insanı değerlendirirken onun huyuna ya da kişilik yapısına ister istemez dikkat edilir. Bazılarının kişilik özellikleri ise diğer insanlarla ilişkilerini, kendini ve çevresinde olup bitenleri uygun biçimde algılama ve yorumlamasını belirgin biçimde olumsuz etkilemektedir. Bu durumda kişilik bozukluğundan söz etmek mümkün olmaktadır. Ancak kişilik özeliklerinin ne zaman kişilik bozukluğu sayılabileceği konusunda sınırlar son derece belirsizdir.
Kişilik bozukluğundan söz edilebilmesi için kişiliği oluşturan davranış kalıplarının ya da davranış örüntüsünün kişinin içinde yaşadığı kültürün normlarından belirgin biçimde farklı olması; esneklik taşımaması, uzun süredir bulunması (en azından ergenlik ya da genç erişkinlik döneminden beri); kişinin diğer insanlarla ilişkilerini, toplumsal ve mesleki yaşamını olumsuz etkilemesi gerekmektedir. Ancak günlük yaşamda bir kişinin davranış örüntüsünün kişilik bozukluğu sayılıp sayılmayacağı çok yararlı bir tartışma değildir. Kişinin ne tür kişilik yapısına sahip olduğunu ve bunun yaşamını nasıl etkilediğini anlamaya çalışmak daha uygun gibi görünmektedir. Diğer yandan bir insanda hiçbir zaman bir kişilik yapısı saf olarak bulunmaz, her zaman bir çok kişilik yapısının özelliklerinin bir karması bulunur.
Günümüzde Amerikan Psikiyatri Birliği’nin ruhsal hastalıkları sınıflandırma sisteminde paranoid, şizoid, şizotipal, antisosyal, borderline, histriyonik, narsisistik, çekingen, bağımlı ve obsesif-kompulsif kişilik bozukluğu olmak üzere on kişilik bozukluğu tanımlanmıştır.
Bebek dış dünya ile ilişki kuramadığı erken bebeklik döneminde gerçek bir narsizm durumu içindedir. Libido dış dünyaya yönlendirilmemiştir. Bebeğin nesneleri 'ben olmayan nesneler' olarak algılaması aylar alır. 'ben' ve 'ben olmayan' arasında bir ayrım yapamaz. Dış dünyaya ilgi duymuyordur ve dış dünyada bile değildir. Bebek için tek gerçek kendisidir. Acıkması, susaması, üşümesi bebek için tek gerçekliktir. Bu durumu 'birincil narsisim' olarak tanımlanır.
Bebek büyüdükçe dış dünya ile ilişkileri artar ve dış dünya kurallarını öğrenir. giderek libidosunu nesnelere yönlendirir; nesne sevgisi ve giderek nesnel düşünce ağırlık kazanır. İnsan her ne kadar libidosuna nesne bulabilse de mutlaka görece olarak bir ölçüde narsist kalır. Bu durumu 'ikincil narsizm' olarak tanımlanmıştır.
Narsizm insan için yaşamını sürdürebilmesi açısından bir ölçüde gereklidir. Bazı durumlarda; kişinin narsizmi toplum için hatta kendi akıl sağlığı için makul oranlarda değilse; kişi akıl hastalıklarıyla karşılaşabilir. Önemli psikiyatrik rahatsızlıklar olan nevroz, paranoya hatta psikozda narsizm etkileri görülmektedir. Birincil narsizmde bebek dış dünyanın ayrımına varmamışken; ikincil narsizmde dış dünya gerçekliğini yitirmiştir.
Narsizmin çok özel bir türü de; Roma sezarları, Mısır firavunları, diktatörler gibi çok güçlü kişilerde bulunan türüdür. Bu insanlar adeta nefes alıp yürüyen yeryüzü tanrıları gibidirler kendi gözlerinde. Yaşam ya da ölüm gibi önemli doğa olaylarına bile bir tek cümleyle karar verebilmekteydiler. En büyük korkuları güçlerini kaybetmeleri, ölüm, etraflarındaki herkesin kendilerine düşman olmasıydı. Güçlerinin ve şehvetlerinin bir sınırı yokmuş gibi davranmaya çalışırlar, sayısız insan öldürüp, sayısız şatolar kurarlardı. Varlıklarının kendilerinin de çözemediği sorununu insan değilmiş gibi çözmeye çalışsalar da aslında durumları düpedüz deliliktir. Dış dünya 'ben' olmadığı için, narsist kişi dış dünyayı anlayamaz/algılayamaz ve bu durum kişide korku yaratır. Diktatör gitgide daha yıkıcı, daha yalnız ve korkak olur.
Narsisistik kişilik bozukluğu olan kişiler, başkalarının düşünce ya da isteklerine gereken ilgiyi gösteremeyen kişilerdir. Plan ve hedeflerine ulaşamadıklarında, gereken ilgiyi göremediklerinde aynı Narkissos gibi erirler, çökerler. Başkalarının hakkına saygı göstermeden ve gerçeklerle bağdaşmasa bile daima kendilerini haklı göstererek ve o hedefi, gerekli emeği vermeden bile haketmiş sayarak en onde, en gözde ve tek olmak isterler. Kendilerini başkalarının yerine koyamaz ve başkalarini anlayamazlar. Sanki her şey sadece kendileri için vardır ve ne olursa olsun her şeyin kendi amaçlarına hizmet etmesi gerekir. Başkalarının fikir ve hareketleri kendi amaçlarına hizmet ediyorsa vardır, aksi halde bu fikir ve hareketler tahammül edilemez düşüncelerdir. Gerçekle bagdaşmayan, başkalarinin zararına olup sadece kendi çıkarlarına uygun, kendi plan ve hedeflerine hitap eden maddi ve manevi kazanç sağlayabilecek plan ve hedeflerine ulaşamadiklarinda öfkelerine hakim olamaz, saldırganlaşır, çöker hatta ağır psikotik tablolara girerler .