VAHİY DAHA İLERİKİ BİR TARİHTE İDDİA EDİLDİ
Belki de bu kandırmacaya tarihin daha ileriki bir döneminde yeltenildi. Belki de ulusal vahiy iddiası Sinay’da değil de 1.000 yıl kadar sonra ileri sürüldü. Belki de, lider Ezra diyelim, sahnede görünür ve Tanrı tarafından yazıldığı ve çok uzun zaman önce Sinay’da kalan bir halka verildiği söylenen bir kitap getirir.
Hiç kimse böyle bir yalanı yutturabilir mi? Örneğin size şunları söylesem inanır mıydınız?
“Size çok az bilinen ana gerçek bir olayı aktarmak istiyorum. 1794 yılında, yani 200 yıldan uzun bir zaman önce, Kuzey Amerika kıtası Mayıs ayında arasında esrarengiz bir şekilde denizin dibine çöktü. Kıta aylar boyunca suyun altında kaldı ve insanlar, hayvanlar ve bitkiler nasıl olduysa kendilerini bu farklı koşullara kendilerini uydurdu. Derken 31 Ağustos’ta kıtanın tamamı yüzeye çıktı ve her şey normale döndü.”
Doğru söyleme olasılığım var mı? Ya da yalan olduğunu biliyor musunuz? Ne de olsa çok uzun yıllar önce oldu. Olup olmadığını nasıl bilebilirsiniz? Bekli bir ara okulda öğrendiniz de sonradan unuttunuz.
Ama Kuzey Amerika’nın yüzlerce yıl önce batmadığını biliyorsunuz. Basit bir nedenden ötürü: batsaydı, duymuş olurdunuz. Öylesine benzersiz ve şaşırtıcı, milyonlarca insanın tanık olduğu, tartıştığı, nesilden nesle aktardığı bir olay, tarihin bir parçası olurdu. Kimsenin duymamış olması, hikâyenin doğru olmadığı anlamına gelir, dolayısıyla da kabul edilemez.
Büyük önem taşıyan ve çok sayıda tanığı bulunan bir olay, kandırmaca şeklinde sürdürülemez. Gerçekleşmemiş olsaydı herkes yalan olduğunu anlayacaktı çünkü kimse ondan söz edildiğini duymamış olacaktı. Başka bir deyişle eğer böyle bir olay tarihin bir parçası olarak kabul edilmişse, gerçekten olmuş demektir.
Bir an için Sinay Dağı’ndaki vahyin gerçekten kandırmaca olduğunu varsayalım; Tanrı Tora’yı yazmadı. O halde Sinay’da vahiy binlerce yıl boyunca nasıl ulusumuzun tarihinin parçası olarak kabul edildi?
Diyelim ki Ezra günün birinde elinde bir yazı rulosu ile göründü.
“Elinde ne var Ezra?”
“Bu Tora’dır.”
“Tora mı? O da ne?”
“Kanunlar, tarih ve öykülerle dolu şaşırtıcı bir kitap. Bir göz at istersen.”
“Çok güzel Ezra. Bunu nerede buldun?”
“Kitabı açarsan görürsün. Bu kitap binlerce yıl önce atalarımıza verilmişti. Üç milyon insan Sinay Dağı’nda Tanrı’nın konuştuğunu duydu! Tanrı herkese göründü, kanununu ve talimatlarını verdi.”
Böyle bir iddiaya nasıl cevap verirdiniz?
İnsanlar Ezra’ya tuhaf tuhaf bakıp şöyle diyecekti.
“Olur mu böyle şey? Olabilecek en önemli olaylardan birini anlatıyorsun ve atalarımızın başından geçtiğini iddia ediyorsun. Neden daha önce bunu duymadık?
“Çok uzun zaman önceydi. Tabii ki duymayacaksınız.”
“Hadi canım! Büyükbabalarımız ulusumuzun tarihindeki en önemli olayı bize aktarmaz mıydı? Bütün bir ulusun, 3 milyon insanın Tanrı’nın konuştuğunu duyduğunu ve Tora adlı bir kitabı verdiğini söylüyorsun ama hiçbirimiz bunun sözünün edildiğini duymadık. Yalan söylüyor olmalısın.”
Nasıl ki bir kıtanın battığı şakasıyla kimseyi kandıramazsanız, bütün bir halkı atalarının insanlık tarihinde benzersiz bir olaya tanık olduklarına da inandırmak için de şaka yapamazsınız.
Binlerce yıl boyunca Sinay, Yahudi tarihinin merkezi olarak kabul edilmiştir. Başka türlü bunu açıklamak nasıl mümkün olur? Bir halka böyle bir iddiayı kabul ettirmek ancak gerçekten olduysa mümkündür.