Ruhun zirve noktası egodur; ego ise bilincin merkezinde yer alır. Jung, bilinci bir ada olarak düşünüyor ve bilinç adası bilinçaltı olarak tanımlanan dev bir okyanusta yüzüyordu. Yani adanın uzaklarında, suların derinliklerinde Jung´un tanımıyla bireysel bilinçaltı veya bilinçsizlik vardı. Sayısız unutulmuş deneyim oralarda saklıydı, bunlar uyarılar ve arzularla ve de bilinçaltıyla algılanan farkındalıkla şekilleniyorlardı. Anılar, bu bölgede yer alan rüyalar ve fantazilerle çağrılıyor veya raslantılarla bütünleşiyorlar ya da doğrudan çağrılıyorlardı. Jung´un düşünceleri ve yönelmesi bir merkezin çevresinde dönen bir galaksiye veya bir atom çekirdeğinin çevresindeki oluşumuna benzetilebilir. Çekirdek elementin gücü, onun değerinin katsayısı veya enerjisinin şiddetiyle ilişkilidir. Jung, buna "kompleksler" diyordu. Bir kompleks bilinçli olabilir veya kısmen bilinçlidir ya da bilinçsizdir. Bir kompleks, kişisel bilinçaltından da kaynaklanabilir ya da "Kollektif Bilinçaltı" etkindir ama buradaki ruhsal alan tüm insanlığa aittir. Kollektif bilinçaltı inanılmaz derinliklerdedir, derinliği iskandil edilemez, belki de sonsuzdur; alt tabakalar bizim bilincimizden oluşurlar ama tanımlanamazlar çünkü biz gerçek doğanın sınırlarını bilmiyor ve hatta algılayamıyoruz.
Tüm insanlar aynı temel özü paylaşırlar; işte burada Jung´un neden Kollektif Bilinçaltı tanımını yaptığını anlayabiliriz. İnsanın ruhsal değeri veya düzeyi oluşumundan bu yana alt formlardan üst formlara doğru evrimleşmiştir. Buna beynin neden olduğunu söylesek dahi birşey farketmez; Jung ve benzerleri ruh dediler. İlkel ruhun evrimi döneminden kalan bir mirasa hepimiz sahibiz ve bu boyuttaki tüm ortak şeylere sahibiz; öyleyse evrimini sürdüren insan ruhu bulanık ve uzak geçmişini paylaşmaktadır. Kollektif bilinçaltının içeriğinde veya özünde bazen primordial yani başlangıçta var olan imajlar veya görüntüler bulunabilir; bunlara Jung "Arşetipler" adını vermiştir ve Jung insanoğlunun bilincinin ortaya çıkışından beri arşetiplerin şekillendiğine ve geliştiğine inanıyor ve evrim dışındaki hayvani bir alan olarak tanımlıyordu.
Arşetipler, bireye büyük etkiler yaparlar; bu etki ilişkilerde görülür, zihinsel ve duyusal dışa vurumlar oluşur; Jung´un hastalıklı rüyalarla ilgili çalışmaları arşetiplerden anlam çıkarmak içindi ve bu amaçla terapiyi keşfederek bilinçaltından gelen sembollerin rüyalarda ne ifade ettiğini araştırdı ve bunlara bilinçaltı arşetipleri dedi; bunları sadece klinik malzeme olarak kabul etmiyor tüm kültürel aktiviteler olarak tanımlıyordu. İşte Jung´un kollektif bilinçaltını tanımladığı ve kanıtladığı kavuşum noktası arşetiplerin varlığı oldu; primordial yani ilkel kalıtımsal imajlar rüyalarda ortaya çıkıyor, düşüncenin alışılmadık katlarında beliriyor ya da psikotik fantazilere dönüşüyorlardı. Görüntüler genelde, güç ve enerji üzerineydi yani bilinçin kısıtladığı herşeye karşı çıkılıyordu. Gerek yaratırken gerekse de yok ederken sanatsal bir oluşum ortaya çıkıyor; dışa vuran çılgınca bir ayak takımı isyanı başlıyordu amaç gizli hazineyi bulmaktı yani tüm varoluş öncesini veya bütünlüğü ya da saf ilkelliği… Jung´a göre tanrıların ve şeytanların çıkış yeri de burasıydı; bilinçaltına çöplerin atıldığı veya fazlalıkların saklandığı bir mahzen veya bodrum olarak bakmıyor; orayı bir dış organizma gibi tanımlayarak insan ruhunun tüm yaratıcılığının ve yıkıcılığının kaynağı olarak görüyordu; arşetiplerin tüm mitleri, dinleri ve felsefeyi yarattığı, bu şekilde de dünyasal milletçiliğin tarih çağları boyunca oluştuğu görüşü, Jung´un bu noktadaki bağlantısıdır. Aslında tüm amaç ilkel anlamda canavarlara yem olmamak yani ölüm ve yok olmaktan kurtulmaktır. Tanrısallık buradaki temel desendir; nihai hedef insan ruhunun özgürlüğü yani ölümsüzlüğüdür.
alıntı
Konuyla ilintili olarak Prof.Dr.Zehra ARIKAN'ın katıldığım bir toplantıda söylediklerini hatırladım.
ARIKAN'a göre,beyin,dolaylı olarak bilinçaltı bir logara benzer;vucudda kendini temizleyemeyen tek organ beyindir.Ruhsal şifa bulmanın yegane yöntemi,geçmişte yaptığınız hataları,işlediğiniz suçları itiraf etmek ve zarar verdiğiniz kişilerden af dilemekten geçer.
Ben bu yöntemi denedim;çok zorlansam da kısmen başarılı olduğumu,sonuçlarından da memnun olduğumu söyleyebilirim.
Saygılar