Ben bu başlık altında bir kez daha yazıyorum diye hiç kuşku duyulmasın ki niyetim başlığı açan Sayın neumann'ı tatmin etmek değildir.
Ancak soruyu öyle, belki benim önceden algılayamamış olduğu bir başka açıdan ele almak söz konusu olduğunda, bu tkez oradaki "bireysel yarar" ile "toplumsal yarar" kavramlarını birbirinden iyice ayırmak gerekebilir.
Bireysel yarar sağlanamıyorsa, bini böyle algılayan kurum değil bireyin kendisi olacaktır. Çünkü kurum, bireye, bireysel yarar olanağını sunar. Bunun dışındra başkaca bir şey yapmaz. Bireyin yararlanıp yararlanmaması, doğrudan kendisine bağlıdır. Yararlanabilen bireyler (masonlar) olduğu gibi yararlanamayan bireyler (mason locası üyeleri) de olur.
Yararlanabilen bireyler kurumda kalır; hem yararlanmayı sürdürü çünkü bunun sonu yoktur hem de başkalarını da yararlandırır.
Yanararlanamayan ya da yararlanamadığını sanan bireyler ise er ya da geç, şu ya da bu şekilde kurumdan ayrılır.
Toplumsal yarar konusunda ise bu konuda kimin ya da nasıl bir organın değerleme yapacağı bakımından kararsızım. Bu değerleme kuruma göre farklı, topluma göre farklı olabilir çünkü kurumun istemleri ile toplumun beklentileri birbirini tutmayabilir; hele burada bir ezçoterik kurumdan söz etmekte olduğumuza göre, tutmaması daha olasıdır.
ABD başta olmak üzere bası ülkelerde mason öd-rgütleri kurumsal etkinliklerde de bulunur ve bunun sonucunda ortaya bir toplumsal yarar çıkar. Ancak o toplumsal yarar ile Msonluğun genel amaçları ve ilkeleri bakımından hedeflenen yararlar birbirinden farklıdır.
Şimdi soru şu: Bu yarar sağlanamıyorsa ne olacak?
Konu Masonluk olmasaydı bu soruya pek farklı biçimlerde yanıt verilebilirdi: Kurum niteliğini değiştirmek zorunda kalacak ya da ortadan kalkacak gibi... Fakat konu Masonluk olunca, eğer o sağlanacak yarar masonluğun amaçları kapsamında yer alıyorsa, kurumun ortadan kalkması gibi bir sonuç söz konusu olamaz. Bu bağlamda masonluğun üzerinde bir başka yaptırımcı güç bulunmadığı için, kurum varlığını sürdürür.
Ancak ötekisi daha tehlikeli... Kurum hep, sonsuza kadar böyle gidemez. Toplumsal yararı sağlayamılyorsa, bu nedenle toplumu sorumlu tutmaya kalkışmadan önce kendi kurumsal öz eleştirisini yapmalıdır. Bunun sonucunda bir değişime uğraması, kendi kendini değiştirmesi, çağın gerçeklerine uyarlaması gerektiği gibi bir sonuç alınabilir.
İşte bu noktada Masonluktaki çatlağı görüyoruz. Şöyle ki, kimi mason örgütleri ya da kuruluşları bbu nedenle kendilerini yeniliyor ve çağdaşlaştırıyorken, kimileri de olana ve eskiye bağlılıkta diretiyor. Bu diretmenin sonucu onları hiçbir yere götürmeyecektir. Onlaür da bir gün ya çağın gereklerine ayak uydurmak ve değişmek zorunda kalacak ya da kapıyı kapatacaklardır.
Ben bunları buraya hiç düşünmeden, çalaklavye yazdım. Eksikleri, eğri büğrülükleri, anlatım kaymaları, başka sou ve tartışmalara yol açma durumu bulunabilir. Bakalım başlığın sahibi Sayın neumann ne der; ona göre devam ederiz.
Sevgiler.