Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Büyük Şark 3-3  (Okunma sayısı 3359 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mayıs 20, 2015, 09:20:25 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay

TAASSUPTAN KURTULMALI başlıklı yazının sonrasında şöyle bir anlatım var:


Masonluk vicdan hürriyetine sonderece hürmet esasına müstenit olduğu halde muhitimizde, maalesef, bir Masonluk taassubu peyda olmuştur.

Birtakım, mağrurlar tarihini tetkik etmedikleri Masonluğa peygamber Süleyman zamanına kadar esatiri bir kıdem isnat eyliyecek eskilikte bir şeref ararlar.

Halbuki Masonluk teşkilâtı yenidir. Ancak 1718 de ciddî bir teşekkül görürüz. O tarihe kadar muhtelif gizli cemiyetler ayrı ayrı ve büsbütün başka esrar ve maksatlarla çalışmışlardır.

1718 de ittihat için toplanan cemiyetler şunlardı:
1     Rozkuruva şövalyelerinin tesis ettikleri şapitriler.
2    Malta şövalyelerinin tampliye şapitrileri.
3    Masonlar cemiyetinin muaddel şekli.

Bu cemiyetler arasında yaptıkları içtimalar, müzakereler neticesinde ancak 1770 te Bon Amitîye cemiyetini teşkil edebilmişlerdir. Müteakip kongreler, mübahaseler üzerine (İskoçya tarikatı kadimi  mukaddesi) namı ile bugünkü masonluğun esası kuruldu.

Kongrelere iştirak eden cemiyetlerin esasları hakkındaki rivayetlerden başlıca ikisi tetkika şayandır:

1 — 17 inci asırdan evvel Avrupada büyük kiliseleri inşa eden mimarlar aralarında amelenin çırak, kalfa, usta sınıflarını, yevmiyelerini, terakkilerini tanzim için [Franmasonlar] cemiyetini teşkil ettiler.

Başlıca maksatlarından biri sanatın bu çok mühim esrarını muhafaza etmekti.

17 inci asırda taraf taraf mühendis mektepleri açılınca bu cemiyetin ve esrarının ehemmiyeti kalmadı. Çünkü san’at esrarını mektepler faş ve tamim ediyordu. Bu sebeple mason cemiyeti hayatını, ehemmiyetini muhafaza için teavün ve uhuvvet esaslarına müstenit içtimaî ve felsefî bir şekil kabul etmiştir. Eski san’at alâtının herbirine ahlâkî ve felsefî rümûzat koymuşlardır.

Yeni şekle konulan mahafilde müptedi, kalfa, üstat smıflarını muhafaza ile beraber eski tabirlere de remzen başka tarifler koydular.

Haceri mükâp: Yontulmuş terbiye görmüş insan,

 Gönye: Aklü hikmet.

Pergel: Adalet… gibi.

İşte bu rümuzat ve cemiyetin ismi Franmason [hür duvarcılar] olması esasın gizli franmason cemiyetinden alındığına delalet eder.

Fakat 1717 kongresinde muhtelif cemiyetler azasından ekseriyeti Ehlisalip orduları veya müstemlikât işleri ile Arabistan ve Hindistan taraflarında bulunmuş ve oralarda gizli cemiyetlere intisap etmiş asilzade zabitler, şövalyeler teşkil ediyordu. Bu zevat galiba mimarlığı, masonluğu esnaflık gibi telâkki etmiş, beğenmemiş, necabet ve kahramanlık timsali sayılan şövaliyeliği daha parlak görmüş. Masonluğun esası şarktaki kadîm hafî cemiyetlere dahil olan Rozkruva şövaliyeleri tarafından kurulduğunu kabul etmiştir.

1718 de diğer bir kongre yapılıyor, islâhat icra, derecat ihdas olunuyor, demokrat olması lâzım gelen mason mahafilinde hürriyet namına — asilzade şövaliyeler gibi — halkın da sırmalı esvaplar giymesine, kılıç takmalarına müsaade ediliyor.
İşte bu hatalı kararı müteakip Mason muhitinde bir teşrifat ye merasim iptilâsı, derece ve terfi sevdası meydan buluyor.

Bu hallerin tevlit ettiği taassup eşkâlini diğer bir makalede tasvir edeceğim.

F. Necip



Bu son yazıda tarihsel bakımdan birtakım yanlışlar var. Ancak o tarihlerde Masonluğun geçmişine ilişkin ayrıntılı bilgiler pek iyi bilinmediğinden bu yanlışları toleransla karşılamak gerekir.
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Mayıs 20, 2015, 03:18:38 ös
Yanıtla #1
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 631
  • Cinsiyet: Bay

       Büyük Şark 3-2' de taassuptan bahsedilmiş ve onun idealler önündeki engelinden bahsedilmişti. Sonra da Tevfik Fikret, Ziya Gökalp gibi birkaç değerli ülkücüden örnekler verilmişti. Tam bitti derken, son olarak da bir cümle ile bağlantısız şekilde bir cümle sarf edilmişti. Bunu hem mana olarak  eksik hem de yazının algı geçişi olarak sorunlu görmüştüm. Öylece ortada yapayalnız duran bir cümle.

       Bu eleştirilerimi oraya (Büyük Şark 3-2 ) değil de buraya yazıyor olmamın sebebi, bu yazının ötekinin devamı olması. Onun için sizleri fazla bunaltmadan ve paylaşım sahibi Sayın ADAM'ın fikirlerini de merak ederek hemen o son cümleye tekrar dönelim.

      Şöyle diyor yazar ;

      Dinde mefkûrecilik, hür ve müstakil hareket olamaz; çünkü din kitap ahkâmına inkıyadı emreder.

       Acaba burada ne denilmek isteniyor. Ben bunu hakikaten merak ediyorum.

       Yardımcı olacak birileri çıkarsa çok mutlu olur ve az da olsa kendime gelmiş olurum.



« Son Düzenleme: Mayıs 20, 2015, 03:23:12 ös Gönderen: İNSAN »


Mayıs 20, 2015, 04:38:21 ös
Yanıtla #2
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Öncekinden söz etmemizde elbette sakınca olmaz; yazının hepsi bir bütün.

Acaba yazarın o sözünü günümüzün Türkçesine dönüştürsek, anlamı belirginleşir mi?

Dinde ülkücülük (idealizm), özgür ve bağımsız davranış olamaz çünkü din, kitap hükümlerine boyun eğmeyi gerektirir.

Ben burada bunun üzerine ayrıca bir yorum yapmıyorum. Yapılabilir.

Böyle denilince yeterli mi?
 
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Mayıs 20, 2015, 06:40:42 ös
Yanıtla #3
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 631
  • Cinsiyet: Bay

Elbette yeterli değil. Çünkü günümüz Türkçesinin verildiği cümlenin kapalılığı ne ise bir öncekinin kapalılığı da öyle. Ancak bunun üzerinden bir din tartışması yaratmak ve 'Din elden gidiyor' nidaları atmak niyetinde de değilim. Kaldı ki aynen bu refleksle hareket edip son cümleyi dini arka plana itme çabası olarak niteleyenler çıkabilir. Daha çıkmadan bari önünü keselim.

Dönemin koşullarına göre dik ve diri olan bu virgüllerle bağlı cümleyi şöyle çarpanlarına ayırırsak belki de ne demek istediğini, ne mesaj iletmek istediğini belirginleştirebiliriz.

*Dinde mefkurecilik olamaz.
*Dinde özgür davranış olamaz.
*Dinde bağımsız davranış olamaz.

Yukarıda sayılan üç özelliğin olamayışı kitaba boyun eğişin bir sonucudur.


Şimdi bu üç maddeyi mercek altına aldığımız zaman bunların bir kısmına katılabiliriz. Doğru mu, doğru diyebiliriz.

Dinde özgür davranış olunmayacağı bilinir şeydir..En azından bağnaz olmayanlarca dile getirilir. Aslında din buna 'özgür' de demez. Başıboş olarak tanımlar. Ve o tür davranışlara karşı çıkar. Çünkü iradeyi veren, özgürlüğün ruhsatını da vermek zorundadır.. Bu ruhsat verildiği için de din buna engel olur mu ? Bilemiyorum. Aklım da ermiyor. 

Dinde bağımsız davranışın olamayacağı söylemi her anlamıyla doğru diyebilir ve dinlerin doğasına ters düşmeyen bir beyan olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Eğer din/dinler bağımsız hareketi tasvip etseydi onu düzenleyecek bir kitap ile şekillendirmezlerdi. Kitap varsa düzen vardır ve o düzene uymak vardır. Bu mantık işler.

Bunun kısıtlanmış olması onun idealler beslememize ve idealler peşinden koşmamıza bir engeli olur mu ? Bizler bağımsız hareket edemeyeceğimiz için her ortamda özgür değilizdir. Kabul.  Ama bağımsız hareket edemediğimiz her ortamda ideal besleyemeyiz de diyebilir miyiz ?  Öyle olsaydı bir düzen içinde yürütülen Masonluk kurumunun da ideallerin üretilmesinde engelleyici bir etki yarattığını söylerdik. Yazarın ise boşluğa düştüğü yer burada çıkıyor. Uymak için bir düzen ön gören din kitapları, bizde tabu oluşturabilir. Oluşturabilir ama ideallerin varlığını tehlikeye atmaz. Sadece bizde hücrelerimize işleyen bir kod yaratır.Yarattığı bu kod ile de ideallerimizi bu koda göre üretir. Onun dışına pek çıkamaz, ondan bağımsız, başı buyruk olamaz. Daha basit haliyle bir fabrikada yazılımı olan makinayı düşünün. Ona benziyor.

İdeolojiler,dinler ve kurumlar bizlerin oluşturduğu ideallere şekil verir. Masonluk bizim hareketlerimize, Türkçülük bizim fikirlerimize, Sembolizm bizim şiirlerimize şekil verir. Ancak bunlar bizim şiir yazmamıza,hareketli olmamıza engel olmaz. Nüans burada çıkıyor. Ve yazar fikrimce bu nüansı kaçırıyor. Bir şeylerin bir düzen biçtiği, bir yaşam tarzı şekillendirdiği anlayışlarını bazı şeylerin doğuşuna tamamen ket vurduğunu ifade ediyor.

İdeal sahibi olmak, bağımsız hareket etmek gibi önemli görülen bu eylemler doğarken sancılı doğabilir. Doğarken ilişkiye girdiği öğelere benzeyebilir. Kimsi bunu çok abartarak yapar, kimisi bunu daha ölçülü yapar. Ancak doğumda kromozomların etkisi, onu tamamen kısırlaştırmaz, onların doğmasına tam olumsuzluk katmaz.

Sonuç olarak şu çıkıyor.

Din idealleri kısırlaştırmaz. Ancak onlara sancı verebilir.


Belki de açılmalıydı yazarın cümlesi. Ya da daha hassas kurulmalıydı diye düşünüyorum.

Ya da dinin 'afyon' olan kısımlarının böyle sonuçlar doğurduğu ile ilgili küçük ekler yapılmalıydı.

Bu çıplak haliyle yukarıda sarı renkle yazılan cümle ya art niyet taşıyor ya da yazarın acemiliğini yansıtıyor. Çünkü cümleler,kelimeler insan zihnini oldukça etkileyebilen birer şırınga gibidir. Onunla zehir de akıtılabilir, penisilin de. Onun yerinde olsaydım ( ki böyle başlayan cümle kurmayı genelde uygun bulmam ) bu cümleyi daha hafif ayarlar, onu vitrine koyacağıma biraz daha arkaya koyardım.





« Son Düzenleme: Mayıs 20, 2015, 06:50:33 ös Gönderen: İNSAN »


Mayıs 20, 2015, 08:33:21 ös
Yanıtla #4
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay

Sayın  İNSAN'ın eleştirel değerlendirmesi benim açımdan kutlanası.

Ancak iki noktayı daha dikkatlice göze almak gerekebilir diye düşünüyorum.

1- Her din kitaplı değildir. Dolayısıyla burada yazar dinden söz edenken, bunun tüm dinleri kapsamadığını bilmeliyuz.

2- Yazar mefkureden söz ederken, bunu çok geniş bir anlamda, genel olarak ele almakta olmasa gerek. Olası ki, buradaki mefkure Franmasonluğun mefkuresidir.

Yanılıyorsam düzeltilebilir.
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Mayıs 20, 2015, 11:36:24 ös
Yanıtla #5
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 631
  • Cinsiyet: Bay

Fikrimce, Sayın ADAM yanılmıyor. 

Çünkü bahsi edilen yazıya ( Büyük Şark 3-2 ) 'Masonluk bir din değildir, mefkûredir' diyerek başlanmış ve dikkatler onun ayrımına çekilmişti.

Ancak sonlara doğru daha genel tabirlerle Mustafa Kemal Atatürk, Tevfik Fikret gibi önemli ve değerli şahıslar örnek olarak sunulmuştu.

Verilen bu örnekler ise kullanılan kelimenin yaşam alanını daha da genelleştirmiş, daha da genişletmişti.

Onun için başlangıcında özel olarak kullanılan, sonraları ise özel olmaktan çıkarılan bu kavramın alanını kestirmek buradan biraz zor olabilir.

Yazarı yaşıyorsa belki ona sormak daha iyi olur.


Öbür türlü yazar , 'burada bu niyetle yazmış,şu niyeti vardı' dersem art niyet olur.  O da hoş olmaz. Ne bize ne de forum ruhuna yakışır.

Sonuçta emek verilmiş, güzel düşüncelerle donatılmış terli bir çalışma.

Fikirlerimizi özgürce ifade ettikten sonra bize düşen de, bu terli çalışmayı yapana ve onu bize ulaştırana teşekkür etmektir.

Es' geçilmemeli, dikkatle okunmalı diye düşünüyorum.


 
« Son Düzenleme: Mayıs 21, 2015, 12:05:17 öö Gönderen: İNSAN »


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
3791 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 26, 2007, 09:46:44 ös
Gönderen: shemuel
8 Yanıt
28786 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 17, 2017, 09:46:59 ös
Gönderen: Zennn
28 Yanıt
65446 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 03, 2017, 08:24:27 ös
Gönderen: ADAM
8 Yanıt
8681 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 14, 2012, 01:12:49 öö
Gönderen: Munir
0 Yanıt
7082 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 14, 2011, 06:19:30 öö
Gönderen: M1TO
0 Yanıt
4950 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 22, 2012, 06:29:46 ös
Gönderen: b12
1 Yanıt
2684 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 26, 2015, 01:31:22 öö
Gönderen: İNSAN
3 Yanıt
2717 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 29, 2015, 12:47:20 öö
Gönderen: İNSAN
5 Yanıt
3235 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 14, 2015, 11:33:42 öö
Gönderen: propulsion
13 Yanıt
5396 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 20, 2015, 12:08:50 öö
Gönderen: İNSAN