BİR MASON ŞEYHÜLİSLAM: MUSA KAZIM EFENDİ

BİR MASON ŞEYHÜLİSLAM: MUSA KAZIM EFENDİ

Category : Kişisel Bloglar

 

BİR MASON ŞEYHÜLİSLAM : MUSA KAZIM EFENDİ ve 1911 Yılında Meclis-i Mebusunda Yaptığı Konuşma

 

Türk din bilgini ve şeyhülislam. Din alanında yenileşmenin gereğini savunmasıyla tanınmıştır.

Erzurum’a bağlı Tortum ilçesinde doğdu. Edinrne’de öldü. İlköğrenimini Tortum’da gördükten sonra Nakşibendi şeyhi Mehmet Efendi’ye bağlandı. Daha sonra Balıkesir’de Selahaddin Sururi ve Lütfi Efendilerden Akaid okudu. İstanbul’a gelerek yüksek öğrenimini bitirdikten sonra 1888’de Fatih Camii’nde ders vermeye başladı. Öğrencileri arasında Muallim Naci, Ahmet Mithat Efendi gibi ünlü edebiyatçılar vardı. 1900’de İstanbul Hukuk Mektebi’nde Mecelle okutmakla görevlendirildi. Sonra Galatasaray Sultanisi’nde Akaid öğretmenliğine atandı. Bir süre sonra İttihat ve Terakki’ye katıldı. 1910, 199, 1916 ve 1917 yıllarında dört kez şeyhülislam olarak görev yaptı.

Musa Kazım Efendi, Mondros Antlaşmasından sonra Damat Ferit Paşa’nın buyruğu üzerine, tutuklanana İttihat ve terakki ileri gelenleriyle birlikte yargılandı. 15 yıl Kürek cezasına çarptırıldı. İngilizlerin isteği üzerin ölünceye değin kaldığı, Edinrne’ye sürüldü. Onun başlıca özelliği din alanında bir takım yeniliklerin kaçınılmaz olduğunu, uygulamaların İslam dininin özüyle bağdaşmadığını, çağın ilerlemeleri karşısında dine dayalı kurumların yetersiz kaldığını ileri sürmesiydi. Musa Kazım Efendi’nin Kran, Hadis, Tefsir, tasavvuf konualrında yazıalrı, çevirileri vardı, en çok tartışılan çevirisi de Şeyh Bedrettin’in “Varidat”ıdır.

***

Musa Kazım Efendi hakkında bu kısa bilgileri verdikten sonra gelelim Musa Kazım Efendi’nin 1911 yılında Muebusan Meclisindeki konuşmasına…

O zamanki kurallar gereğince önceki dönemde görevinden istifa suretiyle ayrılan kabine yerine Padişah gene sadrazam ile şeyhülislama kabineyi kurma görevini verir. Bu işlemle ilgili tezkere okunduğunda riyaset divanına beş kişilik bir takrir takdim edilir. Takrir: “Sakalından utanmaz Farmason kafiri gene döndün dolaştın karşımıza çıktın” ibaresini içermektedir. Musa Kazım Efendi’nin bir evvelki kabinede de görevi mevcuttur ve yeni kabinede de şeyhülislam olarak atanmıştır. Bu takrir üzerine sataşma olduğu gerekçesiyle Musa Kazım Efendi söz alır

Yarım saati aşkın bir süre, Masonluk nedir, ne değildir, Mason kimdir, kim değildir temalı aydınlatıcı bir konuşma yapar.  Konuşmasının sonunda der ki;

Kıymetli Hazirun, şimdi konuşmamdan sonra, aranızda;

  • Her daim, insanın ve insanlığın yardımında olacağına ve fakirlere yardım edeceğine,
  • Hangi ahval ve şeriat içinde olursa olsun; o kişiyi tıpkı kendi dilinden ve dinindenmiş gibi kabul ederek ona sevgi ve hürmet besleyeceğine,
  • Kutsal aile varlığını ihmal etmeyeceğine, Dünyada en büyük varlığın Allah’tan başka bir varlık olamayacağına
  • Bir gün vatan tehlikeye girerse, gözünü kırpmadan canını feda edeceğine,

Kur’an-ı Kerim’e el basmak suretiyle yemin eden var mı? Şayet varsa lütfen ayağa kalksınlar kendilerini tanımak ve nurlanmak isterim.

O gün Meclis’te Masonlardan hiçbiri bulunmadığı için kimse ayağa kalkmaz, bunun üzerine Musa Kazım Efendi elinin ayasını kürsüye vurarak; “BENDENİZ ETTİM EFENDİLER!” nidasıyla, büyün üyeler ayağa kalkar, Musa Kazım Efendi’yi alkışlayarak “Yaşa Hocam, var ol Hocam, bizi nur içinde bıraktın devam et Hocam” haykırışları ile Musa Kazım Efendi’yi yirmi dakika daha kürsüde tutarlar.

Konuşma bittikten sonra usulen söz hakkı takrir sahiplerinindir. Mebusan Meclisinde o tarihi celsenin zabıtları¹ şu kaydı düşmektedir:

Şeyh’ül-İslam Hazretlerinin görüşmeleri bittikten sonra takrir sahipleri kendilerine söz verilmek üzere kürsüye davet edildiler. Meclis-i Mebusan’dan firar etmiş oldukları anlaşılmakla söz hakları sakıt oldu.

 

¹Zabıtlar, halen İstanbul’da vilayet girişindeki türbede koruma altındadır

 

 

 


6 Comments

Serkan EGESOY

17/01/2013 at 4:41 pm

Bildiğim kadarıyla büyük din alimlerinden mısırlı Abduh’da masondur, dinin moderneşmesi ve çağın ihtiyaçlarını karşılar hale gelmesi için çalışmıştır.

s

26/10/2016 at 9:04 am

merhaba
gri fon üzerine gri yazı
merakla okudum ama kör olmamak için çok çaba harcamak lazım…

gri üzerine siyah font da fena olmazdı hani?

Taryel a-ff

07/11/2016 at 4:34 am

cok iyi anlamli bir hikaye dogrusu biraz zorla okudum ama Musa Kazim efendi cok guzel kelamlari var super

Kenan

11/02/2017 at 12:14 am

Dinde reform (yenilik,modernleşme vs) küfürdür. Allah’ın koyduğu kanunlar mutlak hakikattir ve tüm zaman ve mekanı kuşatır. DİN YENİLENMEZ, ANLAYIŞ YENİLENİR. GÜNEŞ DEĞİL AYNA YENİLENİR. Dinin reforma ihtiyaç duyduğunu belirtmek ona nakıslık atfetmektir ki küfürdür.
Abduh Masondur ve tüm niyeti dini tahrif etmektir. Çağın gerekleri diyerek ne çağdan ne zamandan anlayan ne de mutlak hakikatten anlayan ahmak adamları kandırmışlardır. Çok şükür ümmetin kahir ekseriyeti bu sapıklara kulak asmamıştır.

Furkan

08/03/2017 at 9:23 am

HAKKI öğrenin, kimin HAKK kimin BATIL,kimin doğru kimin yanlış olduğunu göreceksiniz.
Dinimiz İslam da araştırmaya önem verir.İSLAM bir insanın hayatının her alanında karşılaşacağı bütün durumlarda ne yapılması gerektiğini peygamberimizi HZ.MUHAMMED ‘i s.a.v. örnek göstererek bize öğütlemiştir.İslamı şahıslardan değil bizzat Kuranı Kerimden ve Peygamberimizin ve O’nun yolunu takip eden öncü şahsiyetlerden öğrenilmelidir.Şahısların hatalarını İSLAM’a mal etmemelidir.İSLAM dini kusursuz ve eksiksizdir.Çünkü Bizi yoktan var eden ve kendine muhattap kılan YARATICININ İnsana bahşettiği bir dindir.Dolayısıyla kusursuz ve eksiksizdir.İSLAM’ı iyice araştırın ve insanlara bakın hangisi İSLAM’a uygun hareket ediyorsa hem itikadi hemde ameli olarak o insan doğru yoldadır.Ama bunu görebilmek ve anlamak içinde İSLAM’ı iyi bilmek ve yaşamak ile mümkündür.İslam dışındaki bütün dinler ve ideolojiler insan ürünü oldukları için muhakkak kusurlu ve eksiktirler.Bir kaç yönden benzerlik olabilir.Fakat YARATICI ve yaratılan arasında sonsuz fark vardır.Hem ilim yönünden hem kudret yönünden hemde irade yönünden.Ey insan sen kendi nefsine şeytana ve insana değil,Güneşi ayı ve kocamaan yıldızları yaratan ALLAH’ın emirlerine teslim ol,O’na uy hem bu dünyada hemde öldükten sonra Ahirette huzur içinde yaşa..!

İsmail Çıklaatlı

19/07/2019 at 2:20 pm

Allahın kitabını mehcur bırakıp onlarca kitap ve sahtekar şeyh,gavs,kutup vs diye anılan insanlara teslim olanlar geçmişte de,günümüzde de islamın izzet ve şerefinden yoksun kalmış ve kafirlerin çizmesi altında kalmışlardır.Böyle bir adama şeyhülislamlık makamını teslim etmek o günün müslümanlarınınd da Kur’ansız bir din yaşayan ahmaklar olduğunun delilidir..Eeee hal böyle olunca imparatoluğun yıkılması kaçınılmaz olmuştur.Halbu ki;Allah Rasülü bir hadisnde ”Müslümanın ferasetinden korkunuz çünkü o Allahın nuruyla bakar”Buyurmuştur…NUR İse Kur’anın adıdır bundan dolayı bu hadis müslümanın Kur’anın nurlu yolunda olması gerekli ve farz olduğunuda beyan etmektedir..Bundan sonra yapılması gerekli olan;Allahın kitabında buluşarak vahdet oluşturmaktır farzdır şarttır gereklidir..Hem dünya hem ahiret saadeti ancak böylelikle mümkün olabilir..MUHABBETLE..

Log out of this account

Leave a Reply

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.

Haberdar ol

Yeni yazilardan haberdar olmak icin email adresinizi girin

YAZI ARŞİVİ

Son Yorumlar