Önceki bölümde belirtmiş olduğum üzere, kimi masonlar Masonluktan kendi dileğiyle ayrılır. Kimilerinin ise Masonluktan ayrılmış sayılmasına karar verilir. Şimdi bu ikincisinden söz edeceğim.
Herhangi bir geçerli engeli (makbul mazereti) bulunmamasına karşın uzunca bir süreden beri bireysel yükümlülüklerini aksatan bir mason, genellikle bu durumu düzeltme isteğini de taşımaz.
Burada “yükümlülük” sözcüğü, hem loca toplantılarına katılma hem de ödentilerini zamanında verme anlamına gelir. Aslında masonların başka yükümlülükleri de vardır ama onlar bu başlık altında işlediğim konunun dışında kalır.
Bir engelin geçerli sayılıp sayılamayacağı elbette kişiye göre değişir. Bu değişkenliğe yani kavramın göreli oluşuna karşın, özellikle toplantılara katılma bakımından Masonlukta geçerli sayılabilen ve sayılmayan engeller vardır ki, bunların üzerinde daha önce durmuştum.
Aslında şu yukarıdaki “uzunca süre” de göreli bir diyiştir. Bunu kesin bir ölçüye bağlayamayız ama en az bir yıl olduğunu söylersek sanırım bir yanlış yapmış olmayız. Çünkü bir yıldan kısa bir süre, o masonun artık Masonluğa karşı olan ilgisini tümüyle yitirdiğini göstermek bakımından yeterli sayılmayabilir. Bazı localar bu süreyi çok daha uzun da tutabilir. Bunun için isterseniz burada “hoşgörü limiti” diye yapay bir terim kullanalım.
Hoşgörü limitini aşan bir süre boyunca yükümlülüklerini yerine getirmeyen bir mason aslında bireysel düzenini yitirmiş demektir. Fakat locanın üye kütüğünde (matrikülünde) adı geçtiği sürece, kuramsal bakımdan düzeninin korumaktadır. Belki de o mason artık Masonluktaki “düzen” konusuyla da ilgilenmez olmuştur; çoktan kendi istemiyle ayrılma dileğinde bulunmuş (istifa etmiş) olması gerekir. Bunu yapmayışını ise şöyle bazı nedenlere bağlayabiliriz:
Aslında Masonluğa karşı olan ilgisini tümüyle yitirmemiştir ve ayrılmayı kendine yedirememektedir;
Masonluktan kendi dileğiyle ayrılma yolunun bulunduğunu bilmemekte, bilse de oturup bir ayrılma dileği yazısı (istifa mektubu) yazmayı gereksiz zahmet olarak görmektedir;
Kendi dileğiyle ayrılması durumunda, tüm birikmiş ödenti yükümlülüklerini kapatmış olması gerektiğini bilmekte, buna yanaşmamaktadır.
Masonluğa karşı olan ilgisini öylesine yitirmiştir ki, düzensiz ilân edilmek umurunda bile değildir.
Bazı büyük locaların tüzükleri uyarınca, bir masonun, üyesi olduğu locayla ilişkisi ya kendi bireysel buyrultusuyla ya da “loca kararı” ile kesilir. Konu Masonluktan kendi dileği ya da buyrultusu dışında ayrılma olunca “istifa etmiş sayılma” teriminin de kullanıldığı görülebilir. Fakat asıl doğru olan, o kardeşin “düzensiz” (gayri muntazam) duruma düşmesi, tüzükler gerektiriyorsa locanın bunu karara bağlamasıdır.
Bazı büyük locaların tüzükleri uyarınca, bu konuda locada bir karar verilmesi bile gerekmez. Yükümlülüklerini gerektiğince yerine getirmeyen bir mason kendiliğinden düzensiz duruma düşer. Locada sadece kağıt üstünde gereken işlem yapılır. Bu da onun üye kütüğünden geçici olarak silinip büyük locaya da bilgi verilmesidir. Kuşkusuz bu yöntem işi çok kolaylaştırmaktadır ve locada bu konuda yapılan görüşmeler sırasında ortaya çıkması olası birtakım soruların, işlemin ertelenmesi istemlerinin, ilgili mason ile bir kez daha görüşülmesinin yararlı olacağına ilişkin önerilerin ve bunlara benzer duygusal yaklaşımların doğmasını önler.
Şimdi çok önemli bir noktaya geliyoruz. Öylesine önemli ki bu konuda birçok kişinin düşündüğü yanlış. Hatta birçok mason bile bu konuda yanılıyor ve o yüzden duygusallığa kapılıyor.
Bir masonun düzensiz ilân edilmesi demek, masonik etkinliklerinden süresiz olarak yoksun bırakılması demektir. Bu olay asla “Masonluk’tan çıkarılmak” değildir. Düzensiz ilân edilmiş olan bir mason, artık hiçbir locanın toplantısına katılma hakkı kalmamış olmakla birlikte, “mason” niteliğini korumayı sürdürür. Yeniden düzene dönme olanağı da vardır. Masonluktan çıkarılmak ve “mason” niteliğinin kaldırılması ise, ancak bir disiplin cezasıyla gerçekleşebilir. (Aslında bu bile tartışmalıdır.)
Burada “düzensiz ilan edilme” ya da “düzensiz sayılma” terimini mason örgütlerinin örgütlenme ilkeleri ve çalışma yöntemi bakımından kullandıkları düzen kavramıyla karıştırmayalım. Bir mason örgütüne göre, düzensiz saydığı bir kuruluşun üyeleri zaten düzensizdir. Burada sözünü ettiğim, düzenli olduğu benimsenen bir masonun bireysel tutumu nedeniyle düzensiz duruma düşmesi ya da düşürülmesidir.
Şimdi hangi masonların düzensiz ilân edilebileceğine bakalım.
Daha önce birkaç kez bu işlemin sadece yükümlülüklerini yerine getirmeyen bir mason için geçerli olabileceğine değinmiştim. Ancak bir masonun locasında iki temel yükümlülüğü olduğunu, bunlardan birinin toplantılara katılma ve diğerinin ödenti olduğunu anımsayarak, bu konuda bir açıklama daha yapmak gerekir.
Her büyük locanın tüzükleri ve uygulamaları arasında bu konuda birtakım farklı yaklaşımlar vardır. Şöyle ki;
a) Sadece ödenti yükümlülüğünü yerine getirmeyenler düzensiz ilân edilir; toplantılara katılmakta olup olmamaları herhangi bir işlem yapmayı gerektirmez;
b) Ödenti yükümlülüğünü yerine getirmeyen bir mason düzensiz ilân edilir; toplantılara düzenli olarak katılmayan bir mason ise üyesi olduğu locadaki üyelik haklarından bazılarını geçici olarak yitirir. (Seçimlere katılamamak, alınacak kararlarda oy kullanamamak, görev alamamak gibi)
c) Bir mason ister toplantılara katılmamakta ister ödenti yükümlülüğünü yerine getirmemekte olsun, düzensiz ilân edilir.
Bu noktada dünya yüzünde (özellikle ABD’nde) bazı büyük localarda görülen bir uygulamaya da değinmek isterim.
Her büyük locada mutlaka bir “yıllık ödenti” vardır. Bazı büyük localarda bunu “yaşam boyu” geçerli olmak üzere tek bir kerede (defaten) ödeme olanağı getirilmiştir. Bu olanaktan yararlanmak isteyen mason, belirlenen tutarda bir toplu ödeme yapar; bundan sonra yaşam boyu kendisinden yıllık ödenti istenmez. Dolayısıyla, bundan böyle ödenti yükümlülüğünü yerine getirmeyişinden ötürü düzensiz ilân edilmesi de söz konusu olamaz.
Peki, bu yöntemin uygulandığı büyük localarda bir mason toplantılara hiç katılmayacak olursa ne yapılır?
Hiçbir şey… Zaten böyle bir uygulamayı benimsemiş olan büyük localarda toplantılara sürekli olarak katılmak bir yükümlülük sayılmaz. Dolayısıyla o mason artık “yaşam boyu mason” unvanını elde etmiş olur. Yeter ki işlediği ağır bir suç nedeniyle Masonluktan çıkarılması zorunlu olmasın.
Nitekim işte bu nedenle dünyadaki masonların toplam sayısı konusu gündeme geldiğinde aslında istatistiksel bakımdan bir yanlış yapılmakta, masonların sayısı abartılı bir şekilde gösterilmektedir. Çünkü bir mason locasına sadece kayıtlı olan ama Masonlukla hiçbir ilgisi olmayan masonlar o kadar çoktur ki…
Yaşam boyu üyelik elde etmiş olan bir masonun daha sonra kendi dileğiyle Masonluktan ayrıldığı da görülebilir. Bunun gerekçesi ise bireyseldir. Özellikle bazı ülkelerde politikaya atılacak olan masonlar “mason” olduklarının bilinmemesi gerektiğini öngörür ve üyesi oldukları mason derneğindeki kayıtlarının kesinlikle silinmesini ister. Böyle bir durumda elbette yapmış olduğu ödemeler geri verilmez. Aslında bu boşuna yapılmış bir iş… Kişinin bir mason örgütünde üyelik kaydı bulunmayışı onun “mason” oluşunu silip atamıyor ki. Nitekim bundan ötürü Masonluğa girilebileceğinden ama bir kez girildi mi çıkılamayacağından söz ediliyor.
Bunu bir başka kurumdan söz ederek örnekleyeyim… Bir doktor, bir mühendis, bir hukukçu, herhangi bir meslek sahibi kişi, mesleğin ilkelerine bilerek aykırı davranışlarda bulunmuş olması nedeniyle ilgili ve yetkili bir kurum kararıyla mesleğini uygulamaktan alıkonulabilir. Fakat hiç kimse, hiçbir kurum onun doktorluğunu, mühendisliğini, hukukçuluğunu ya da mesleği her ne ise onu elinden alamaz.
Masonluktan ister kendi dileğiyle ister düzensiz ilan edilerek ayrılmış olsun, bir mason için geri dönüş olanağı her zaman için vardır. O şimdi Masonluktaki simgesel deyimle “uykuya girmiş” durumdadır. Belki bir gün gelir, uyanır. Yeniden düzenli bir mason olabilir. Buna Masonlukta genellikle uyanma değil de “düzene dönüş” (intizama avdet) deniyor. Bunun nasıl olduğunu ise izleyecek bir başka başlık altında anlatmak isterim.