Author Archives: ali korkmaz

Masonluk Temel İlkeleri Nelerdir Bir Bakalım

Category : Kişisel Bloglar

Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası, aşağıdaki hususları temel ilkeleri olarak kabul eder:

* Masonluk, Allah’a inanan bir Kardeşlik Kurumu’dur. Masonluk çalışmalarını, Hakikat’in araştırılması yolunda yoğunlaştırır.

* Bütün insanlar arasında, sevgi, hoşgörü ve kardeşliğin kurulmasını hedefleyen Masonluk, tüm insanların özgürlük, barış, adalet ve huzur içinde gelişmesini amaçlar.

* Masonluk, tüm insanlar için ortak bir insanlık Ülküsü’nün gerekliliğini kabul eder. Bu ülkünün gerçekleştirilmesi için şu noktaları önemli sayar:

– İnsanlar arasında sevgi, saygı ve hoşgörü.
– İnsanın temel hak ve özgürlüklerine saygı; insanın ahlâki sorumluluğu.
– İnsanlar arasında hak ve vazife eşitliği.
– İnsanlar arasında evrensel kardeşlik.
– Bilimsel gelişme.

* Masonluk, vicdan, inanç ve düşünce özgürlüğünü temel bir hak olarak kabul eder.

* Masonlar, birer vatandaş olarak ülkelerinin yasalarına uymak ve vatanlarına sadakat ve şerefle hizmet etmek zorundadır. Masonlar için, ülkelerinin bağımsızlığı kutsaldır.

* Masonlar için çalışmak bir hak ve bir görevdir. Masonlar, insanlığa yararlı eserler meydana getiren beden ve fikir işçiliğini aynı derecede onurlu sayarlar.

* Masonlar, Loca adı verilen birimler halinde çalışırlar. Loca, insan hırslarının giremeyeceği tarafsız ve huzurlu bir ortamdır. Localarda din ve politika tartışmaları yapılamaz.

* Masonluk, üyeleri arasında din, mezhep, ırk, dil, inanç, unvan ve makam ayrımı yapmaz. Üyelerini, inançlı, özgür, iyi ahlaklı, namuslu, şerefli, haysiyetli ve aydın erkekler arasından seçer. Hiçbir inancı ve ülküsü olmayanları arasına kabul etmez.

* Masonun amacı her bakımdan gelişmiş bir insan olmaktır. Her Mason bu amaca aklın rehberliğinde sevgi, gönül, hoşgörü, güzellik ve kardeşlik duygularını yücelterek ulaşmaya çalışır.

* Masonluk, hiç kimseyi mason olması için, hiçbir zaman ve hiçbir şekilde zorlamaz. Mason sıfatını kazananlar, istedikleri an üyelikten ayrılmakta serbesttir.

* Masonluğun amacı her masonun kendini geliştirebileceği ideal bir ortam yaratmaktır. Bu çerçevede masonluk, toplumsal değil, bireysel bir öğretidir. Üyelerini toplu ya da tek tek, bir kanaat veya fikri kabul etmeye ve açıklamaya asla zorlamaz, Her mason, bu temel ilkeler ışığında izleyeceği yolu, kendi aklı ve vicdanıyla saptar.

* Masonluk, bu ilkeleri benimseyip kabul eder ve bu amaçlara kendini adamak isteyen insanların çabalarını bir araya getirir.


Masonluk Ve Din

Category : Kişisel Bloglar

Bizler insan olarak doğmuş bulunmanın ortak paydasında eşit ve kardeşiz.
Hepimiz benzer biyolojik bileşimlerde, birbirini andıran iç ve dış yapılardayız.
İlk kez girdiğimiz bir ortamda sadece sarı, siyah ya da kızıl derili insanlar varsa ve tek tip giyinmişlerse onları birey olarak ayırmakta güçlük çekeriz. Aramızdaki önemli ayırımlar sonradan olmadır, eş değişle insanlaşma sürecinde ortaya çıkan karmaşık sosyal, kültürel, dinsel, ekonomik ve politik yaklaşımların belirgin kıldığı farklılıklardır.
Özgür Masonluk dinsel inancı değil, dinsel inanç doğrultusunda insanlar arasında ayırımcılık yapmayı reddeder. Hangi dine bağlı olurlarsa olsunlar, neye inanırlarsa inansınlar ya da isterlerse inansınlar isterlerse inanmasınlar, din konusunu bireylerin kendi vicdanlarına bırakır. Mason olmalarını dikkate almaksızın, tüm insanların dinsel benimseyişlerini saygıyla karşılar ancak hiçbir dinsel görüşün kendi değerlerini başkalarına zorla kabul ettirmesini, yaşam biçimini diğer insanlara dayatmasını benimsemez.
Dinleri ayırımcılığın, kaba gücün, kıyıcılığın, baskının, korkunun, ölümün değil; sevginin, hoşgörünün, bağışlayıcılığın, barışın, umudun ve yaşamın simgesi olarak görür.
İnsanlar ölüm karşısındaki çaresizliği, bu dünyadaki ezilmişliği, benzerinden farklı yaşama zorunluluğunu, karşı karşıya kaldıkları haksızlıkları ilahi adalet duygusu ve ölümden sonraki yaşam inancıyla bir ölçüde hafifletebilirler. Bu umut; gereksinme duyan her insana yaşam bağlarını kuvvetlendiren, verimliliği artıran, yalnızlığı gideren bir destek sunabilir. Din insanlığın mutluluk, huzur ve barış özlemlerine umut ve şefkat ışıltıları taşımalıdır. Bu nedenle de din asık kara suratlı bir egemen değil, coşkulu ve güleç yüzlü bir dost olmalıdır!
Nereden geliyoruz? Biz kimiz? Nereye gidiyoruz? Doğum ve ölüm ne? Ya ölümsüzlük? Ruh nedir? Bu türden pek çok sorunun yanıtları dinin yanında felsefe ve bilim tarafından da ele alınmakta ve araştırılmaktadır. Ama felsefe ve bilim çok yavaş gelişir. Bu sorulara bir anda yanıt bulamaz. Sınayarak ve yanılarak, çelişkiler içerip onlarla gelişerek, bilimsel bilgi süreciyle uyumlu olarak ve bilimsel yöntem gereği hep inceleyip irdeleyerek sorular sorar, bilinmezi deşmeye ve aydınlatmaya çalışır. Kaldı ki, deneye dayalı bilimsel yöntem ve bilimsel gelişim süreci çok yakın sayılabilecek yıllarda insanlık sahnesinde yerini almıştır. Eski çağlara ait sandığımız felsefenin tarihi de, insanlık tarihi içinde daha dün denecek kadar yakın zamanlara dayanmaktadır.
İnsanlık, on binlerce yıllık bir zaman diliminde çok kolay gelişmemiştir. Düşünce yapımızın temel taşlarını oluşturan kavramların, insanlık sahnesinde yerini almaya başladığı bu süreçte, yukarıdaki sorulara da yanıtlar aranmıştır. Korkular, gereksinmeler, baskılar ve zorunluluklar; söylencelerin, ilkel inanışların, çok tanrılı dinlerin ve yansımalarının, insanlığın kültürel zenginlikleri arasında yer almalarına neden olmuştur. Tek tanrılı dinlere geçildiğinde, çok öncelerden kalan inanç sistemleri, uyumlu değişimlerle yeni kültür yapıları arasında yer almış, insanlar farkında olarak ya da olmadan, eski inanç ve birikimlerini yeni dinsel yapılanmalara taşımışlardır.
O günün koşullarında bireysel ya da kamusal çıkarlar adına alınan bazı zorunlu kararlar, değişmez dogmalara dönüşmüştür. Çoğu zaman insanlara öz anlatılmamış, şekilsellik ezberletilmiştir. Dinler kökenlerindeki arılıktan zorunlu olarak uzaklaşmış, özlerindeki sevgi değeri, güç sağlamak isteyen egemenlerin ya da ruhban sınıfının özdeksel çıkarlarında zaman zaman aşınmıştır. Dinsel uygulamalar bazı dönemlerde şefkat ve umut yerine korku içermiştir. Ortaçağ Avrupa’sındaki Hıristiyan engizisyonu buna verilebilecek anlamlı bir örnektir.
Bir dinin inançlıları kendilerine anlatılanları anlamadan ve olduğu gibi kabul edebilirler. Ya da içeriğini anlamaya, araştırmaya çalışabilirler. Özünü araştıranlara, tarihsel süreçteki değişimleri inceleyenlere, bazı dünyasal uygulamaların kökenine inmeye çalışanlara da rastlayabiliriz. Aslında dinle ilgisi olmayan bazı benimseyişleri bulup ayıklamaya çalışanlar da olabilir. Bunların hepsi, aynı dine inanmakla birlikte farklı açılardan bakmakta, iyi niyetli inançlarının onları taşıdığı farklı yerlerde durmaktadırlar. Masonluk, her konuyu sorgularken, dinleri de felsefesel ve bilimsel bir bakış ile ele alır, inceler. Özlerine ulaşmaya, tarihsel süreçteki gelişimlerini aydınlatmaya çalışır. Yansız olmaya ve dogmalara kapılmamaya özen gösterir. Özgür masonlar duygu ve inançlarını din konusundaki söylemlerine yansıtmazlar, dinleri öven ya da yeren bir tutum içinde olmamayı ilke edinirler. Özgür masonun birey olarak dine bakışı kendi benimseyişleriyle sınırlıdır, Özgür Masonluğun dine bakışı ise yansız, bilimsel ve araştırıcıdır Masonluk asla bir din değildir, tüm dinlere aynı saygılı mesafeden bakan ve her konudaki dogmaları sorgulayan bir düşünce disiplinidir.
İnsanoğlu sorduğu sorulara henüz açık yanıtlar bulamamıştır. Yaşamın ve evrenin gizlerini aydınlatma çabası, bilimsel bilginin gelişim sürecinde her geçen gün daha fazla birikim ve umut üretmektedir. Ancak, bu güne kadar ulaşabildiğimiz bilgiler henüz hayli sınırlıdır. Özgür Mason, bilgilerinin sınırlı ve yetersiz olduğunun farkındadır. Evrenin, yaşamın ve insanın bilinmezleri çoktur ve önümüzde durmaktadır. Bu bilinmezlerin tümüne; evreni yaratan güce, yaşam denilen karmaşık düzene, insan olarak taşıdığımız iç ve dış dünyaların büyüklüğüne hem sorguyla hem de saygıyla yaklaşırız. Aklımızla sorgular, bilgelikle algılamaya çalışırız. Ve tanımını yapamadığımız sürece, yaratıcı güce ancak saygı duyarız. Adı bireyler tarafından ister Allah, ister Tanrı, ister bilimsel gerçek ya da bir başka kavram olarak benimsensin, biz onu “Evrenin Ulu Mimarı” simgesiyle anarız. Onun için biz özgür masonlar, çalışmalarımıza Evrenin Ulu Mimarı simgesiyle başlarız. Evrenin Ulu Mimarı simgesinde yer alan yetkinliğin doruğuna, evren bilgisinin tamlığına ve varlığın kaynağına ulaşmaya çalışırız!


Dünyanın En İyi Saklanan 3 Sırrı

Category : Kişisel Bloglar

1.Coca Cola’nın formülü
2.KFC’nin 11 şifalı otu ve sosu
3.Oliver Cromwell’un kafasının olduğu yer
——————————————————————-
Coca Cola
Sadece dünyada 2 kişi… Söylentilere göre 2 kişide formülün yarısını biliyor ve ancak birlikteyken gerçek formül ortaya çıkıyor.Formülün orjinali ve kopyaları Atlanta’daki SunTrust Bankasında tutuluyor. Bu sırrın iyi saklanması için şirket SunTrust Bankasına 48.3 milyon dolar bir pay ayırmış.Coca Cola şirketinin politikaları arasında sırrı bilen 2 kişinin aynı uçaklarda seyahat etmesi yasak. Bütün bu sırra rağmen kolanın içinde coca bitkisinden bir katkı olduğu biliniyor.
———————————————————————————————————————————-
KFC
KFC firmasının menü sırları 1930’lu yıllarında benzin istasyonu işleten Harland Sanders’ın müşterilerine sattığı tavuklardan geliyor. Kentucky Corbin’den çıkan bir başarı hikayesi.1936’da savaş sırasında askere katılmamasına rağmen başarılarından dolayı eyaletinden madalya bile almış. Bu alandaki başarılarını devam ettiren Sanders bir restoran zinciri kurmaya başlar ama asıl şirketin en büyük kozlarından biri 11 şifalı ot ve özel sosları olur.KFC’nin ana şirket binasında sır saklanıyor. Görevimiz Tehlike’den Tom Cruise gelse bu formülü alamayabilir çünkü çok iyi bir şekilde korunuyor. Ana üssteki güvenlik şefinin açıklamalarına göre, sırrın korunduğu yerin tanımı şöyle:”2 metre kalınlığında duvarları olan bir oda, heryeri kameralarla dolu, 7/24 silahlı görevliler hazırda tutuluyor, 2 farklı anahtarı, 2 farklı PİN şifresi” Evet bunlar bir tavuk için yapılıyor ama dünyanın en çok tavuk satan firması olduğu düşünülünce garip kaçmıyor.
——————————————————————————————————————————
Oliver Cromwell
Oliver Cromwell 1600’lü yıllarda İngiltere’de monarşik yapıyı tek başına sona erdiren önemli isimlerden biri.Cromwell’in doğal nedenlerden dolayı ölümünden sonra monarşik yapı tekrar kurulmuştur. Kral II. Charles’ın emriyle mezarı kazılarak ölü olan Cromwell’in tekrar öldürülmesi emri gelmiştir.Cesedini 12 saat ipte asılı tutan Kral Charles Cromwell’in başını kestirtmişti. Daha sonra Cromwell’in kellesi müze tarafından devralındı daha sonra ise bir koleksiyoncuya satıldı.Kellenin son sahibi 1957 yılında ölünce oğlu kelleyi saklamak istemedi ve gömmek için uygun bir yer aradı. Başı gömmek için 3 yıl yer arayan aile sonunda bunu gerçekleştirebildi. Şuan ise 2 kişi kellenin yerini biliyor.Cambridge Üniversitesi’nden 2 profesör.Mezarın üstünde bir işaret yok ama yakınlarında mezarın yönünü gösteren bir işaret var. Bu sır sadece profesörlerden profesörlere aktarılabiliyor.


Haberdar ol

Yeni yazilardan haberdar olmak icin email adresinizi girin

YAZI ARŞİVİ

Son Yorumlar