Author Archives: Samuray

Avrupa Maçları

Category : Kişisel Bloglar

İyi günler sevgili okyucular bu ay sizlerle Spor medyasına karşı birkaç önce yazmış olduğum ancak herhangi bir spor kanalına yollamadığım bir yazıyı paylaşmak istiyorum.

İyi okumalar,

AVRUPA MAÇLARI

“Bütün spor kanallarında, bütün gazete ve radyolarda var olan baskıyı siz de hissediyor musunuz? Herkes bütün Türk vatandaşlarının Avrupa’da oynayan Türk takımlarını desteklemesi  gerektiğini söylüyor. Tutmadığı takımı Avrupa maçlarında desteklemeyenler  fanatiklikle, hainlikle, ülke puanını düşünmeyip kendi takımına zarar vermekle suçlanıyor. Bütün Türkiye’nin bu konudaki görüşleri aynıymış gibi radyoda olsun televizyonda olsun bütün konuşmacılar aynı fikirde, diğer fikirleri savunan mailler okunmuyor hatta okunmadan esefle kınanıyor.

Peki ya nerede kaldı tarafsızlık?! Ülkemizde diğer takımları desteklemeyen birçok insan yok mu? Her şeyden önce bu baskıyı  yapanların şunu anlamaları gerekir, Türklük denen şey savaş meydanında vesairede olur savaşta Türk’ü tutmayana hain denilir. Ancak sahada milli maçalar dışında Türkler yabancılar yoktur. Böyle olsa kendi takımımızdaki yabancı oyuncuları yabancı saymamız gerekirdi.

Bizlere fanatik diyorlar, fanatik diye görüşünü taviz vemez şekilde savunana, diğer fikirleri dinlemeyene, tahammül edemeyene denir. Peki soruyorum size yabancı takımı destekleyenlerin vatan haini olduğunu ima edenlere, mesajını konuşmaya değer bulmayanlara spor programlarında tartışılmasına izin vermeyenlere fanatik denmez de ne denir?

Gelelim ülke puanı mevzuna. Aslında bu konudan önce “ Bu iş gönül işidir hesaba kitaba sığmaz” desek de olur ancak madem bu konu bu kadar çok argüman olarak kullanılıyor artık bir cevap vermek farz oldu.

Önce şunu idrak etmemiz lazım, bizim oynadığımız oyun nedir? Neden hangi  takımın kazandığı bizi ilgilendiriyor? Biz aslında oynanan oyunun bir parçasıyız. Oyun ise rakibinden daha iyi performans sergileyip rakibi kızdırabilme, şakalaşabilme oyunu. Bu da ancak rakibini geçersen olur. Yani ben bir Fenerbahçeli olarak mutluluk yaşayabilmem için takımımın Galatasaray’ı, Beşiktaş’ı  geçmesi lazım. Peki ülke puanı yükselince ne oluyor? Bu puanlar hem benim hem de geçmeye çalıştığım takımların işine yarıyor. Dolayısıyla maç yapan iki tarafın hesabına da birer gol yazılması gibi hiç birişe yaramıyor. Bu puanın Fener’i başarıya götürme ihtimali kadar rakibi kazandırıp bizlere “Biz avrupa fatihiyiz” cümlelerini dinletme ihtimali de var. Ayrıca rakin galibiyeti bize tek yönden ülke puanıyla yarar sağlarken rakibe çift yönden hem ülke puanı ile hem de galibiyetin kendisiyle yarar sağlıyor.

Şunu hiçbir zaman göz ardı etmeyin Avrupa başarısının tek getirisi yanındaki rakip takım taraftarına takılabilmektir. Yoksa ülkenin reklamı oluyor masallarına inanmayın. Takımımız avrupada 15-0 yenilse de adımız avrupa basınında geçer  yine reklamımız olmuş olur. Aslına bakarsanız Avrupa’da reklamın zaten somut bir getirisi yok. Var olan bir getiri varsa da kimse bena takım gol atınca “Gooool” diye bağırmasını bu kazançla açıklayamaz. Ülkemizin yararına bir anlaşma yapılınca “anlaşmaaaaa” diye bağırılıyor mu? Dolayısıyla bütün taraftarlık zevki,  senin başarına yani rakibinin sana göre daha başarısız konumda olmasına bağlıdır.

Fenerbahçe Chelsea’yi  yenince gidipte şakalaşmak için bir Chelseali aramadık. Aynı şekilde GS’li dostlarımız da başarılı olduklarında bizimle muhattap oldular. Haklı olarak “Avrupa fatihiyiz, siz annenizin liginde oynayın” dediler. Adamlar falancayı yensin de gene “Avrupa fatihi” laflarını duyalım diye beklememizi  kimse ummasın.

Ben fanatik değilim rakibin de Fener’imizin Avrupa’daki maçlarında rakibi tutmasını büyük bir hoşgörüyle karşılıyorum. Keşke aynı hoşgörü medyamızda da olsa…

Serkan EGESOY”


Kadın Yazarlar ve Türkçe

Category : Kişisel Bloglar

BU KANAYAN YARAYI DURDURUN
Bu yazıyı bir yaraya merhem olmak için  kaleme alıyorum. Aktarmak istediğim konu kadın yazarların, erkeklerin konuşma şeklini bilmemesi fakat bildiklerini sanmaları.
Bakınız yeni okuduğum Aynada Aşk Vardı kitabında rahmetli Duygu Asena neler diyor:
“Sevişmesi yumuşacık ama açık saçık konuşuyor.
-Ne güzel veriyorsun, diyor. Bunu hiç duymamıştım acaba ne yapıyorum da güzel veriyorum…”
“Vermek” fiili kadının sevişmesini yani sevişme sürecini değil kendisiyle sevişilmesine izin vermesini anlatır. Biyolojik açıdan seks başladığı anda kadın vermiş olur. Vermek bir süreci içeren eylem olmadığından “Ne güzel veriyorsun!” denemez.
İkinci örneğim eski yıllarda yayınlanan, hepimizin özlediği Avrupa Yakası dizisinden. Dizinin bir bölümünde kadınlarla aynı ortamda bulunup onlarla sohbet etmek zorunda kalan Volkan, arkadaşını arayıp “Sertaç çok zor durumdayım, erkek muhabetti yap bana, çok acil erkek muhabbeti yap” diyor.
Şimdi bu noktada bu işi bilmeyenlerde şok etkisi yaratacak bir açıklama yapmak durumundayım, sıkı durun. “Erkek muhabbeti” şeklinde bir söz erkeklerin arasında ASLA VE ASLA kullanılmaz. Bir şeye erkek muhabbeti demeniz için sizin kadın olmanız gerekir. Bazı reklamlarda bunun aksini halkın dilinin bilmediklerinden dolayı uyguluyorlar. Gerçek öyle değildir. Kadınların erkek muhabbeti dediği şeyin erkekçedeki karşılığı takım muhabetti , karı kız muhabbeti tarzı sözlerdir yani muhabbetin çeşidine göre bir adlandırma söz konusudur. Aklıma çok sayıda örnek geliyor ama hepsini yazsam on beş bölümlük yazı dizisi olur. Sizlerden ricam bu konuda tanıdığınız kadın yazar varsa gerekli bilgilendirmeyi yapmanız iyi günler.
Saygılarımla.
Serkan EGESOY

İbretlik Senaryom

Category : Kişisel Bloglar

 

Arkadaşlar bugün sizlerle acemilik döneminde yazdıp bir yarışmaya gönderdiğim adı üstünde acemi olduğum için de dereceye giremediğim bir kısa film senaryosu denemesini paylaşacağım. Senaryo yarışmasının konusu yanlış hatırlamıyorsam “döngü” idi. Buyrun acemiliğin ne büyük rezillik olduğunu görüp ibret alın. Eserin ismi “Af” iyi okumalar:

 

1- DIŞ./ GÜNDÜZ–BAHÇE

Onur ve Nermin, karşılıklı ayaktadırlar.

NERMİN

Benim seninle konuşacak hiç bir şeyim yok. Aramızdaki her şey bitti Onur.

ONUR

Ama aşkım ben seni çok seviyorum. Affet Nermin. Bak çok pişman oldum. Burnum sürtüldü iyice.

NERMİN

Hiç konuşma benle. Yüzünü bile görmek istemiyorum.

ONUR

O kadar nefret ediyorsun benden, öyle mi?

NERMİN

Evet, öyle!

ONUR

Naaptım ki ben sana? Hani çok seviyorduk bir birimizi? Bir kere hata yapınca böyle kin beslenilir mi insana hemen?

NERMİN

Defol git yanımdan. Kiminle düşüp kalktıysan onun yanına git.

Onur, Nermin’in elini iki eliyle tutar.

ONUR

Bak çocuğumuz olacak seninle. Onun hatırı için…

Nermin, elini Onur’un ellerinden kurtarır.

NERMİN

Aldırıcam ben o çocuğu.

ONUR

Söyleme öyle! Büyüyünce söyleyecem annen öldürecekti seni ben durdurdum diycem

NERMİN

Durduramıycaksın işte!

ONUR

İyi ben hata yaptım diye sen de çocuğumu öldürürsün ödeşiriz.

Nermin, kafasını diğer tarafa çevirir.

NERMİN

Öldürme sayılmaz doğmadı daha.

Onur, Nermin’in yanına sokulur. Nermine sarılıp kafasını omuzuna dayar.

ONUR

Doğmasın. Bak ne güzel sarılacak sana böyle, küçücük elleriyle. “Anne anne beni seviyor musun?” diycek.

Nermin, Onur’u iter.

NERMİN

Çek ellerini. Defol git yanımdan!

ONUR

Aşkım bak, köpekler gibi pişmanım. Ne olur…

NERMİN

Umurumda değil pişman olup olmaman. Benim için yoksun artık.

ONUR

Sen şimdi sinirlisin sonra konuşuruz. Tamam mı?

NERMİN

Hayır, sonra da konuşmıycam. Git buradan.

Onur’un yüzü asılır. Onur, bahçenin kapısından çıkar.

 

2- İÇ. / GÜNDÜZ-PARTİ BİNASI

Parti genel başkanı(Mustafa), makamında oturmaktadır. Nermin de karşısındadır.

MUSTAFA

Hanım efendi, bakın ben hepinizle konuşmuştum. Ne demiştim? “Seçim arifesindeyiz özel yaşamınızı medyadan saklayın” dememiş miydim?

NERMİN

Mustafa Bey, dediniz ama…

MUSTAFA

Peki siz ne yapıyorsunuz? Sokak ortasında eşinizle kavga ediyorsunuz. Hiç aklınıza gelmiyor mu, sizi kameraya çeke bilecekleri?

NERMİN

Sokak ortası değil orası, genel başkanım. Bizim evin bahçesi.

MUSTAFA

Önemli değil neresi olduğu. Siz, anladınız benim ne demek istediğimi.

NERMİN

O an ailevi bir sarsıntı geçiriyorduk. Ne yaptığımı bilemedim o an.

MUSTAFA

Ne yaptığınızı bilmek zorundasınız hanımefendi. Siyaset yapıyoruz burada. Ben günde kaç meseleyle uğraşıyorum biliyor musunuz? Bir de sizinle mi uğraşıcaz?

NERMİN

Kusura bakmayın.

MUSTAFA

Siz kusura bakmayın. Bu şartlar altında milletvekili adayımız olmanız mümkün değil.

NERMİN

Başkanım, üç senedir parti için çalışıyorum.Aile hayatımı bile ihmal ettim bu yüzden. Kaç aydır gezmediğim köy kalmadı. Şimdi bir yanlış yaptım diye bu kadar emeğim boşa mı gidecek?

MUSTA FA

Sizin için üzülüyorum ama yapılacak bir şey yok. Benim sözümü dinlemediniz. Siyaset böyle disiplinsizlikleri kaldırmaz.

Nermin kafası öne doğru eğik şekilde odadan çıkar.

 

3- İÇ. / GÜNDÜZ-PARTİ BİNASI

Mustafa masasında oturmaktadır. Masasının üzerinden bir kağıt alır. Bir kez kağıda bakar. Kağıdı buruşturup yere fırlatır. Kapı çalınır içeriye on bir on iki yaşlarında bir çocuk girer. Çocuğun elinde tepsi, tepsinin üzerinde meyve suyu vardır.

MUSTAFA

Ne bu oğlum? Ben meyva suyu istemedim. Niye getirdin bunu? Dün de yanlış şey getirmiştin. İnsan biraz dikkat eder. Ne aptal çocuksun sen! Bir işi becere miyorsun.

Çocuk ağlamaya başlar.

MUSTAFA

Evladım niye ağlıyorsun şimdi?

ÇOCUK

Nermin hanım istemişti. Odadaydı demin.

MUSTAFA

Doğru ya! O istemişti değil mi? Şu kadın     karıştırdı kafamı.

Mustafa ayağa kalkıp çocuğun yanına gelir. Çocuğun kafasını okşar.

MUSTAFA

Kusura bakma küçük. Haksız yere bağırdık sana.

Çocuk kaşlarını çatar, elindeki tepsiyi yere fırlatır, koşarak kapıdan çıkar.

 

 4- DIŞ./ GÜNDÜZ–KAHVEHANE ÖNÜ

Kahvehanenin sahibi, kahvehanesinin önündedir. Dükkanın önünde ağaca zincirlenmiş bir bisiklet durmaktadır. Çocuk koşarak bisikletin yanına gelir. Bisikletin zincirinin kilidini anahtarla açmak için uğraşmaya başlar.

KAHVEHANECİ

Dağıttın mı siparişleri? Tepsin nerede?

ÇOCUK

Çalışmıycam artık.

KAHVEHANECİ

Neye kızdın gene?

Çocuk bisikleti zincirden kurtarır. Zinciri bisikletin sepetine atar. Bisiklete binip hızla uzaklaşır.

 

5- DIŞ./ GÜNDÜZ–SOKAK

Çocuk çok hızlı şekilde bisikleti sürer. Kaşları çatılıdır. Çocuğun karşısına Onur çıkar. Çocuk aniden fren yapar. Onur’da bisiklete çarpmamak için kendini yere atar. Çocuk durunca dönüp Onur’a bakar. Onur’un dizi kan içindedir. Çocuk bisikletini yere bırakıp Onur’un yanına koşar.

ÇOCUK

İyi misin amca?

Adam dizini incelemektedir.

ÇOCUK

Afedersin amca.

ONUR

Affederim tabi. Bu dünyada kimse kimseyi  affetmiyor. Bir yerden başlamamız lazım değil mi?

Onur çocuğun saçını okşar. Çocuk gülümser. Onur arkasını döner. Yaralı ayağına zorlukla basarak dört adım yürür.Onur kafasını geriye çevirip çocuğa bakar. Çocuk da ona bakmaktadır.

ONUR

Acımadı. Acımadı. Sen sür bisikletini.

Onur sekerek yürümeye devam eder.Ekran kararır.

 

SON

 

Yazan Serkan EGESOY

 

 


Özür Mektuplarım -4-

Category : Kişisel Bloglar

Evet sevgili okurlar geldik bir yazı dizisinin daha sonuna. Yeni potlar kırıp yeni mektuplar yazmak zorunda kalmazsam bu mektup yayınladığım son mektup olacak. Şimdi gittiğim muhasebe kursunda son bir ay benimle konuşmayan bir arkadaşıma yazdığım bir özür mektubu. Mektubun sonlarında bir sitemcik ve yapılan iyiliği unutmadığını gösterme isteği de yok değil…  🙂 Bu mesajı bu arkadaş beni engellediği için başka bir arkadaşın facebookundan gönderdim iyi okumalar.

 

Sevgili Özge,
Ben muhasebe kursundan serkan sende yasaklı olduğumdan bu yolla sana mesaj yollayabiliyorum. Vedalaşma esnasında bilhassa yüzüme bakmadığını gördüm. Ben gerginlik unutulsun istiyordum ama madem unutmuyorsun yaraya neşter vurmak durumundayım. Malumun üzere “bana şakadan mı kızdın” yamıştım sen de hayır bir şey rica edilince tahtayı silmekten acizsin kendi işini kendin gör” şeklinde cevap vermiştin. Ben cevap vermek isterken mesajımın gitmediğini fark ettim demek engellemişsin beni. Ben de olay tartışmaya dönüşmesin unutulsun diye hiç konuşmadım. Fakat madem hala kırgınsın konuşma gereği hissediyorum.
O gün tahtayı kim silecek konulu şakalaşma yapılıyordu sen benim silmemi söyledin ben bir bisküvi verirsen silerim diye şaka yaptım sen hayatta vermem diye yine şaka yapınca bende silmiyorum o zaman dedim o arada sanıyorum sevim tahtaya kalktı. Daha sonra senin ayakta benim oturmakta olduğu bir anda masadaki mandalinayı uzatmanı rica ettim fakat reddedildim. Seninle diyoloğumuz iyi olduğundan söylediğimi şaka olarak algılarsın en azından “hayatta bisküvi vermem” dedikten sonra bisküvi yerken bana ikram edersin diye ummuştum ancak malesef bana kırılmışsın. Seninle durağa yürürken ve otobüsü kaçırdığında 5m migrosta sohbet etmiştik hatta sohbette kız tanıdığım olsa seninle evlendirirdim diyecek kadar beni sıcak bulmuştun bu durumda şakaya alınmayacağını düşünmüştüm hanımların biraz daha alıngan olabildiğini düşünmemiştim senden özür diliyorum.
Dönemin başında üstümde bozuk yokken bana bir lira borç vermiştin. Ayrıca 5m migrosta portakal suyunun parasını benden evvel davranıp sen ödemiştin benle barışmak istemesen de hakkını helal etmeni rica ediyorum.
Hoşçakal  “


Özür Mektuplarım -3-

Category : Kişisel Bloglar

Şimdi size üniversitede okurken bir arkadaş tartışmasında yaptığım yanlışlıktan dolayı facebooktan dilediğim özür ve arkadaşımın güzel cevabı. Argo ve küfür sayılabilecek yerleri sansürledim:

“Vay vay vay cemilim de buradaymış tanıyamadım deme kafa göz dalarım Seni birkaç haftadır arıyordum bulduğum iyi oldu. Şimdi diyeceksin hayırdır beni bulup küresel ısınmaya karşı eyleme mi davet edeceksin? Hayır benim mevzum daha mühim. Dünya yıkılsa yenisi bulunur ama bir serkan daha dünyaya gelir mi …
Bilirsin ben takıntılı adamım birine bir şey söylemem gerekir söyleyemezsem içime oturur.geçenlerde gene aklıma bir mevzu geldi dedim cemilimi arayıp durumu arz edeyim. Merak etme sana ilan-ı aşk etmiycem….
Şimdi seni yedi yıl öncesine götürmek istiyorum.hatırlarsan (bence hatırlamazsın)  sınıf arkadaşımız hakan, beyazıt öztürk ve candan erçetinin yıldızların altında oyununu seyretmemiz için bizlere dağıtılmak üzere fatma A… isimli şahsa biletler vermişti. O da kimseler duymadan tırışkadan bir duyuru yapmış kimse kendisini duymayınca da biletleri başta şirin ve onun boyfrendi olmak üzere bir çok insana vermişti.
Şimdi diyeceksin ki “ulan gerizekalı beni bunun için mi meşkul ettin ben sana alırım bi bilet” ne var ki mesele bilet meselesi değil.ben fatmayı oyun öncesi aradım “kimse ilgilenmeyince öyle kaldı” mealinde birşeyler geveledi. Yani kimse istemeyince tiyatrodan vazgeçildi der gibi konuştu.
Ne var ki ertesi gün fatmanın tiyatroya gittiğini, öğrendim. Biraz tartıştık kendisiyle. Ben sizlere (sen ve serdar) durumu anlatınca bu sefer üçümüz fatmanın yanına gittik. Sen şirinin boyfrendi yerine serkan arkadaşımıza verseydin ya dedin tartışmanın harareti arttı.
Fatmayla onu hangi saatte aradığım konusunda anlaşamadık onun dediği saatede aramış olabilirim ama sonuçta bilet benim biletim.
En sonunda sen bana döndün “sana, tiyatroya gitmekten vazgeçtik demiş değil mi?” dedin ben mealen ne dediğini biliyordum ama hangi kelimeleri kullandığını unutmuştum. Kavga esnasında her kelimeyi aklında tutmayı bu olayla öğrendim. Sen bir kez daha sordun yine cevap veremedim hiç uğraşmak istemiyorum der gibi bir kafa hareketi yaptım. Biz sesizleşince fatma biraz daha konuştu. En sonunda sen “konuşmak istemiyo ama bize öyle dedi ben ona inanıyorum dedin serdar da onayladı siz uzaklaştınız.
Fatma bana yakın dayvrandı gülüştük. Sonra yanınıza gittim niye konuşamadığımı anlatmak için ama gene konuşamadım. Yani niye bir söz söyleyemediğimi dahi söyleyemedim. Yani özetle dizi dizi inciyim pısırıklıkta birinciyim mesajını bütün sınıfa vermiş oldum.
Beni korumak için oraya gelmiştiniz ben ise sizi dikkatsizlik ve pısırıklıktan yüz üstü bıraktım senden bu nedenle özür diliyorum. Hatta seni böyle salakça bir şeyle meşkul ettiğim için bir özür daha diliyorum (ulan bir gün içinde hiç bu kadar özür dilememiştim adeta bir yılllık özrü toptan diledim.)
Her neyse serdarın mailini biliyorsan ver ona da bu yazıyı gönderem fatmanın varsa onu verme onu sevmiyom.
Hadi cemilim bu olaydan çıkaracağın sonuç can ciğer arkadaşın da olsa konuşmaya korkan bi sünepeye yardım etme başın bitten kıçın s…ten kurtulmaz ))
Hadi görüşürüz cemilim.

Bu da Cemil’in cevabı yine sansürleyerek veriyorum:

Serkanim olayin gectigi gunu ve ani anliyorum… O kadar uzun yazmisin ki simdi sana kisa cevap versem seninkinin yaninda cok da onemli bir cevap vermedigimi dusumene neden olacak:) Firildak Serdar ve Trabzonlu Oktayla ne kadar sık gorusemesek de ne zaman gorussek ve senin lafin gecse (bi tarafin kalkmasin hemen:)) sinifin en kisilikli sahsiyeti oldugunu soyluyoruz… Biz ezik ezik kopya cekerken sen aslanlar gibi dunya sikinde olmadan sinavlara girip girip cikiyordun… Ondan disaridan pisirik imajin olabilir ama seni taniyanlar tarafindan oyle dusunulmedigini bilmeni isterim… Senden ne bir menfaatim var ne de moral vermeye calisiyorum… Bu olaydan cikaracagin sonuc diyerek mesajin sonunu iyi baglamisin her ne kadar Turkçeyi senin kadar iyi kullanamasam ve argoyu cok sevmememe ragmen affina siginarak ben de kurtlar vadisi cumlesiyle bitiriyorum dusuncelerimi…
Is yasantisina girdikten sonra oyle o… ç…ları gordum ki senin bahsettigin konunun yaninda Fatma haremde devsirme harem agasi tazeliginde kalir (o da az o… degildi gerçi de), haksizin yaninda olup vezir olacagima haklinin yaninda olup rezil olmayi tercih ederim… Ondandir ki hic senin yazdigina pek katildigimi soyleyemem.

Neyse bu kadar Turk filmi repligi yeter… Izmir izmir gavur izmirli Istanbula yolun dusmuyor mu gelirsen bi raki balik ismarlayim sana?

İşte böyle sevgili okurlar ben değil bu yazının sonunu cemil kardeş bağlamış “Haksızın yanında vezir olmaktansa haklının yanında rezil olmak daha iyidir” demiş ben bunun üzerine daha ne diyebilirim ki…

Herkese esenlikler diliyorum.


Özür Mektuplarım -2-

Category : Kişisel Bloglar

Sizlerin de pazarlamacıların ısrarından rahatsız olduğunuz oldu mu? Hani pazarlamacı sizin mala ihtiyacınızın olup olmamasına bakmadan önce bir teklif yapar, siz kibarca reddedebilmek için bir bahane uydurursunuz fakat o bu cevaba hazırlıklıdır ve bahanenizi çürütecek bir şey söyler siz de tutunacak dalınız kalmadığından malı almak zorunda kalırsınız. Ben de bir dönem pazarlamacı olmak hevesine kapıldım. Fakat yapımın ısrarcılığa mani olduğunu görmem çok sürmedi. Şimdi size yaptığım yersiz ısrar neticesinde madur ettiğim bir kişiye yıllar sonra yazdığım özür mektubunu yolluyorum. Ben özürümü diledim kimse artık bana “Onların mesleği bu hoş görmek lazım” diyemez.

“İyi çalışmalar sayın Andaç O…

Sen Serkan EGESOY bir kaç yıl önce sınıfınıza Döner Aritmatik Tablolarının tahsilatını yapmak için gelmiştim. O sıralarda pazarlama alanında iş arıyor ne var ki bir türlü hiç bir işte tutunamıyordum. Yapım pazarlamacılığa uymuyordu. Siz yaptığım tahsilat sırasında sattığım malı övünce ben de hayal ettiğim gibi girişken bir pazarlamacı olabilmek için  Hece Tablosu isimli ürünü almanız için ısrar ettim. Siz ürünlerimizi övme psikolojisinde olduğunuz için hayır diyemediniz.

Almayacağıınız bir ürünü ısrarla size satmış oldum. Bir kaç ay sonra beni tahsilat için çağırdığınızda ben tahsilat günlerini ayarlayamayınca benim yüzümden bir gece annenizin evinde kalarak beni boş yere beklediniz . İyi niyetli birinin iyi niyetini suistimal etmiş oldum. Bunun için çok üzüldüm hala da üzülüyorum.

Özür dilemek için Facebook’a başvurdumsa da size ulaşamayınca çareyi size mektup yazmakta buldum. Bu şekilde bu yükten arınmak istiyorum. Sizden ve rahatsız ettiğim herkesten özür dilerim.

Serkan EGESOY”


Özür Mektuplarım -1-

Category : Kişisel Bloglar

Merhaba sayın Hür Köşe okurları.

Hür köşedeki bu ilk yazımda çeşitli tarihlerde başka başka insanlara yazdığım özür mektuplarını sizlerle paylaşmayı uygun buldum. Bence insanın özür dilediği pişman olduğu anlar insanlığını en çok hissettiği anlardır. Sizleri de duygularıma ortak etmek hatta sizlerin de fikirlerini almak istedim. Bunların bir kısmı kalemle yazılmış mektupken bir kısmı ise elektronik mektuptur ama ben hepsini aynı duyarlılıkla yazmaya gayret ettim.

İlk mektubum Bilgisayarlı Muhasebe öğretmenime yazdığım özür mektubu. Ben söz konusu kurs esnasında dersle ilgili bir hususta meramımı anlatamamıştım. Anlatamadığım konu hakkında araştırma yaptıktan sonra hocaya konuyla ilgili bir mail atıp söylemek istediklerimi aktardım. Mektup sıkıcı olmasın diye de aralara espiriler serpiştirdim.

Hocam Merve Hanım, henüz 23 yaşındaki bir kız. Sanırım o yaştaki kızlar biraz alıngan olabiliyorlar. Merve Hanım mektuba çok alındığını söyledi. Özellikle yaşının küçüklüğüyle ilgili yaptığım “Gördüğünüz gibi muhasebe bilgim kuvvetli, eee ne de olsa siz arabaya düt düt derken ben arabalara amortisman ayırıyordum.” şeklindeki espirime çok kırılmış. Ben de kendisine yüreğimden koparak şu özür mektubunu yazdım:

İyi gunler Merve Hocam,
Gecen hafta size "fifo lifo secimi" hakkinda atmis oldugum maile serpistirdigim yer yer 
ukalaliga ve laubalilige varan espiri denemelerim icin sizden ozur dilerim.
İlk başta espirileri anlamadiginizi dusunup biraz bozuldum, hatta bozuldugumu Facebook üzerinden
Hale Ablaya da aktardım ama daha sonra dusundum de bir seyin "espiri" olabilmesi icin karşımdaki
kisinin de buna gülmesi gerekir. Sizin gülmediginize gore espirilerim dogru yapilmamiş demektir.
Benim gibi komedi filmi senaryosu yazmaya kalkan bir amator senarist aday adayinin espiri 
yapamamasi affedilir hata degildir. 
Ayrica sizin yetersiz olduğunuzu dusunduğümu zannetmenizi istemem; ben gerçekte araba
amortismaninin hangi hesaptan ayrildigini bu gün dahi bilmiyorum. Yaş büyüklüğünü de hayatimin hiç bir döneminde 
üstünlük olarak gormedim. Eski tavla ustalari "biz adamı tavla diye oynariz" derler ya, Siz de beni amortisman diye ayırırsınız
bunun bilincindeyim.
Sizin benim yuzumden uzuldugunuzu dusununce kalbim acıdı. Bir hayli zor sekilde uyuyabildim. Bu mektubu yazarken de
uyuyamamamla ilgili bir kaç espiri aklima geldi ama durumu ciddiye almadigim duşünülmesin diye hiç birini yazmadim. Belki siz anlayamazsiniz ama akla gelen espirinin yazılamamasi da
biraz aci veriyor.   :(((
Özetle sizi üzdüğüm icin beni affetmenizi rica ediyorum.
Vaktinizi aldim; kusura bakmayin.
Serkan Egesoy.

 


Haberdar ol

Yeni yazilardan haberdar olmak icin email adresinizi girin

YAZI ARŞİVİ

Son Yorumlar