Biraz da Sanat: SanatSA

Biraz da Sanat: SanatSA

———

Eskiden bir Sakıp Sabancı vardı. Kurduğu her kurumun ardına da Sa takardı…

Kimi zaman dalga geçerdi kimi zaman yüzünde gülücüklerle bir şeyler paylaşırdı. Her ne kadar bu gülen yüzün altında istediğim samimiyeti göremediysem de bir gün dikkatimi çeken bir konuşma yaptı. Aslında öylesine bir konuydu ama sonra (daldan dala atlamayı pek severdi rahmetli) sanattan bahsetmeye başladı.

Kurulduğu yıllarda adı Akbank Sanat olan sonra bir dönem AkSanat olarak yaşamını sürdüren şimdilerde yine Akbank Sanat olarak gününü geçiren bir kurumun kuruluş sebebini anlattı.

Çok çarpıcı ve önemli bir konuşmaydı. Ne yazık ki bu konuşma bir magazin programında, gırgır şamata arasında geçti…

Konunun gelişmesi şöyle:

Yıllar yıllar öncesinde sanırım yetmişlerin  sonu, seksenlerin başı; Sakıp Sabancı’nın epeyce palazlandığı yıllar yani; Rusya ile bir bağlantı kurmaya çalışıyor rahmetli. Fakat ciddi anlamda çaba sarfediyor. Uğraş uğraş çabala derken bir kaç yılı aşan bir süre ve takip sonrasında Sakıp Sabancı, Rusya ile üst düzey bir görüşme olanağını sağlıyor.

Arada onca diplomat; diğer tabirle onca torpil, onca hamili kart yakîni…

Velhasılı Sakıp Sabancı Rusya’ya gidiyor. Görüşmeler başlıyor; masabaşı görüşmelerin yanısıra kokteyli görüşmelerinde de sıcak ilişkileri güçlendirme çabaları da başlıyor. İşte olan, orda oluyor.

Sakıp Sabancı, ulaşmakta çok zorlandığı diplomatlardan biriyle sohbet ederken başka bir diplomat yanında bir sanatçıyla geliyor. Rus diplomatla tanıştırıyor sanatçıyı. Onlar sohbet etmeye başlıyor ve Sabancı da onların sohbetini dinliyor. Bir de ne görsün; sanat, başlı başına bir dünya imiş… Dahası diplomatlar meğerse sanata pek bir değer verir imiş… Dahası sanatsal faaliyetlerle çok da ilgililermiş…

Bu kadar mı?

Hayır!

İşin püf noktası geliyor!

Sakıp Sabancı, biraz sonra duyduklarına inanmakta zorlanıyor. Çünkü sanatçı, sanatsal bir takım aktivitelerden bahsederken Rus diplomata şunu söylüyor:

“Dilerseniz, etkinliklerimiz arasına Rusya‘yı da katabiliriz.”

Rus diplomat sevinçle karşılıyor bu durumu ve ekliyor:

“Ne zaman isterseniz! Kapılarımız size her zaman açıktır!”

İşte Sakıp Sabancı, orada göreceğini görüp anlayacağını anlıyor.

Bundan sonraki ifadeleri aynen Sabancı’nın sözleriyle size aktarayım:

“Dedim ki; şu sanat dedikleri şeye de bah gardaşım! Biz o gaddaaa uğraştıh, çalıştıh, çabaladıh bir görüşme için yırtındıh yırtındıh! Ennn sonunda başardıh! Ama bir bahtıh ki; sanatçının teki ayah üstü Rusya’nın gapılarını açıverdi! Sanatın, diplomasiden de ticaretten de işadamından da önde gittiğini orda gördüm. Sanatın bize gatacağı değeri orda gördüm. Türkiye’ye döner dönmez de gardaşım, bir sanat grubuuu çalışmasıııı başlattımmm! Artıh sanatımız da var, çoh şükür gapılarımız da açıh!”

Sabancı, bir zeka adamıdır. Doğru. Fırsatları değerlendirebilmesinin sırrı “şu sanat dedikleri şeye de bah gardaşım” sözünün arkasında gizli.

Bugün, Akbank Sanat olarak yaşamını sürdüren kurum, Sabancı’nın duygularını ve düşüncelerini yeteri kadar yaşatabiliyor mu; bilmiyorum. Ancak sanatın ne işe yaradığını bir türlü anlayamayan diplomatların, sanatı yok etmeye meraklı girişimlerin bizi nereye götüreceğini gerçekten merak ediyorum.

Rahmetler olsun Sakıp Sabancı; seni hiç sevmezdim. Ancak sanatın değerini ülkemde, tesadüfen de olsa, anlayan nadir insanlardan biriydin…

Selam ve hürmetlerle,


1 Comment

Muhittin AYKUT

20/04/2019 at 5:42 am

Muhtemelen önündeki Koç Ailesi örneği daha çok ilham verici olmuştur taşını yontmasında..

Log out of this account

Leave a Reply

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.

Haberdar ol

Yeni yazilardan haberdar olmak icin email adresinizi girin

YAZI ARŞİVİ

Son Yorumlar